Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri ve mağlupları arasında hesaplaşmalar bitmiş, savaşı kaybeden ülkeler için barış antlaşmaları kabul ettirilmiştir. Sevr Antlaşması 10 Ağustos 1920'de Sevr'de gerçekleşti. Üç Türk murahhası Paris'in banliyösü Sevres'de anlaşmayı imzaladılar. Ankara'da TBMM'nin Sevr Anlaşması’na tepkisi çok sert oldu. Ankara İstiklâl Mahkemesi’nin 1 numaralı kararı ile anlaşmaya imza koyan üç kişiyi ve Sadrazam Damat Ferit Paşa'yı idama mahkûm etti ve vatan haini ilan etti. Yunanistan dışında Sevr'i hiçbir ülkenin meclislerinde onaylamaması nedeni ile Sevr bir anlaşma taslağı olarak kaldı.
Lozan Antlaşması ise Osmanlı Türkçesi ile Lozan Sulh Muahedenamesi, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalanmış “barış antlaşması”dır.
Halen Lozan’la ilgili tarihçilerin, çok çeşitli açıklamaları olsa da; bu antlaşmanın özeti sınırlarımızın belirlenmesidir. Kimi tarihçi hezimet derken, kimi de başarılı bulmaktadır. Zira, yurdun büyük çoğunluğu işgal altında olup, yurtta ne askeri güç, nede ekonomi gücü kalmıştır. Bu nedenle Lozan’a hezimet demek insafsızlık ve bilgisizlik olur.
Son zamanlarda da Cumhurbaşkanımız, sık sık 2023’ü hedef gösterip daha müreffeh bir Türkiye olacağını vurguluyor. Mamafih, bazı kafalarda ise Lozan antlaşmasının sona ereceği düşüncesi hakimdir. Oysa hiçbir antlaşma otomatik olarak 100 yıl sonunda sona erer diye bir hüküm yoktur. Yapılan bu antlaşmada da böyle bir süre yok. Ta ki yeni bir anlaşma yapılacağına kadar. Peki bu nasıl olacak dersek? Ne zaman ekonomisi güçlü, dışa bağımlılığı olmayan, milli gelirin adalet-li! bir şekilde paylaşımı, halkın “refah seviyesi yüksek” bir ülke konumuna erişir isek, işte o vakit yeni anlaşmalar yapabiliriz. Milli menfaatlerimize daha uygun olacak şekilde, antlaşmalar yapma imkanına kavuşacaktır.
Nitekim, şöyle bir mevcut ekonomiye göz atmak gerekiyor değil mi? TÜİK raporlarına göre GSMH büyüme hızı Nisan 2017 ayı % 3.5, Tüketici fiyat endeksi yıllık Nisan % 11.87, İşsizlik oranı ocak % 13, Sanayi üretim endeksi şubat % -0,04, Şubat ayında dış ticaret açığı % 15 artmış. Böyle bir tabloda, komşu devletlere nasıl bir yaptırım gücün olacak? Hangi sıfatla, hangi antlaşmayı dikte ettirebilirsiniz? Zamanında Kerkük-Musul benim idi, şimdi geri alıyorum diyebilir misiniz? Yunanistan’a Lozan’da verdiğimiz 12 adayı geri iade edin diyebilir misiniz? Asla. Emperyalist güçler, tüm dünyayı parsellemiş durumda, daha fazla kan-gözyaşı, daha çok rantiye diye, şeytanın aklına bile gelmeyen metotlar üretmektedir.
Bize düşen; daha fazla çalışmak-üretmek, birlikteliğimizi müdafa ve muhafaza etmektir. Yarınlarımızın daha güzel olması temennisi ile…
Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olunuz.