Hayatımızdan bir kocaman yılı daha geride bıraktık. Geçen yıla da önceki yıllar gibi mutluluğu yakalamak ümidiyle girmiştik. Fakat önceki yıllar gibi yine mutluluğu yakalayamamıştık. 2013 yılında da yine mutluluğu arayacağız. Bulur muyuz onu bilemeyiz; ama bizim işimiz mutluluğu aramaktır.
Hayatımız boyunca hep mutluluğu ararız. Onu bulmak ve ona ulaşmak için neler yapmayız ki.
Mutluluğu ararız; fakat hangi mutluluğu aradığımızı da pek bilmeyiz. Hayalimizdeki mutluluğu mu yoksa gerçek mutluluğu mu onu da bilmeyiz. İş o kadar da olsa yine iyi. Biz mutluluğun tarifini de bilmeyiz.
Mutluluğu hep uzaklarda ararız. Ona ulaşmaya çalıştıkça da kaybolan bir serap gibi görürüz onu.
Mutluluğu ararız; fakat nasıl bir mutluluk aradığımızı da, neden mutlu olacağımızı da bilmeyiz.
Doğumdan ölüme kadar hep mutluluğu ararız; ama bir türlü bu mutluluğu yakalayamayız.
Bu yazının başlığını okuduğunuzda; belki de mutluluğu bu yazıda bulacağımızı zannettik.
Mutluğu bazen kitaplarda¸ bazen şarkılarda¸ bazen de dizilerde ararız. Ama mutluluk kaybolmuş yitik mal gibi arayıp da bulunmaz ki. Mutluluk birilerinin tekelinde değil ki aranmakla bulunsun.
Mutluluk kişiden kişiye değişir: Kimisi kırlarda¸ kimisi piknikte¸ kimisi sosyal statüde¸ kimisi parada¸ kimisi altında bulacağını düşünür.
Ben mutluluk aramayı yaylalardaki sıralı dağlara benzetirim. Çocukluğumuzda arkadaşlarla birlikte yayladaki dağlara çıkardık. En yüksek dağın tepesini bulup dünyayı oradan seyretmek için. Biz tepelere çıktıkça dağlar bitmezdi. Sıradağlar içindeki en yüksek tepeye çıkarak bize dünyayı seyrettirecek tepeyi arardık. Fakat sıradağların arkasındaki tepeler bir türlü bitmezdi. Sonra biz yine döner yaylamızın en yüksek dağına¸ oradan seyrederdik kendi dünyamızı. Bizim olanla mutlu olmaya çalışırdık. Ancak dağların arkasındaki en yüksek tepeyi de merak etmez değildik.
İşte insanlardaki mutluluk da arkası kesilmeyen sıradağlar içinde en yüksek tepeyi aramaya benzer. O tepeye ulaştığımız zaman mutlu olur muyuz bilmem; ama mutluluğun yüksek yerlerde (makam¸ mevki¸ para...) olmadığını bilirim.
Mutluluğu ararız¸ hâlâ geçmişte aradığımız gibi. Arama herhalde ölünceye kadar devam edecek. Acaba öldükten sonra bulabilir miyiz? O’nu da Allah bilir.
GEÇMİŞİMİZE ŞÖYLE BİR BAKALIM, MUTLULUĞU NELERDE ARADIĞIMIZA:
Çocukluğumuzda; büyüdüğümüzde¸ okula gittiğimizde¸ okulu bitirdiğimizde mutlu oluruz dedik.
Gençliğimizde; liseyi bitirdiğimizde¸ üniversiteyi kazandığımızda¸ üniversiteyi bitirdiğimizde¸ göreve başlayınca mutlu oluruz dedik.
Yetişkinlikte ise; evlendiğimizde¸ borçları bitirdiğimizde¸ araba aldığımızda¸ çocuğumuz olduğunda¸ arabayı değiştirdiğimizde mutlu oluruz dedik.
Yaş biraz daha geçince; çocuklar üniversiteyi kazandığında¸ işe yerleştiğinde¸ çocukları evlendirdiğimizde¸ emekli olduğumuzda¸ hac görevini ifa ettiğimizde mutlu oluruz dedik.
Emekli olduk¸ hacca gidip geldik¸ çocukları everdik¸ her şeyimiz yerli yerinde fakat hala mutluluğu arıyoruz. Herhalde bizim mutluluk arayışımız Azrail (a.s.) gelinceye kadar devam edecek.
Mutluluğu hep şartlara bağlamışız: Olursa olacağım. Oysa mutluluk, bizim karşımıza çıkan engelleri aşmaktır.
Mutluluk¸ anı yaşamaktır. Dün geçmiştir¸ yarın belki gelmeyecektir. Ama bulunduğumuz “Şu’an” benim elimdedir. Mutluluk "Şu’an"ın farkında olarak yaşamaktır.
İnsanın ne zaman olması gerektiğini bize en güzel tarif eden de her konuda olduğu gibi yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'dir. Bir hadislerinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: "Beş şey gelmeden beş şeyin kıymetini iyi bil! İhtiyarlık gelmeden gençliğin¸ hastalık gelmeden sıhhatin¸ fakirlik gelmeden zenginliğin¸ ölüm gelmeden hayatın¸meşgul olmadan boş zamanın kıymetini bil." (BuharîRikak,3)
Kısacası hayatımızdaki zorlukları aşmak ve hedeflerimize ulaşmak ve içinde bulunduğumuz anı değerlendirmek ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yukarıdaki hadisine kulak vermektir mutluluk.