2011 YAZINDA ŞEHİR VE BELEDİYELERSon on yılda çok büyük gelişim ve değişimler olduğu iddia edilen, bölgesel gelişme bir yana ülke içinde örnek gösterildiği bile iddia edilebilen Hz. Mevlana’nın şehri, Selçuklu Başkenti Konya gerçekte belediyeler eliyle gitgide bir büyük köy haline getirilmektedir.
2011 yılı yaz aylarında yeni bir genel seçimden güya yüzünün akıyla çıkan bu şehir, yeni projelerle emsallerinin önüne geçmek yerine, şark kurnazlığına taş çıkartırcasına bir vurdumduymazlıkla yıllardır sürekli hizmete alınması ertelenen hızlı tren ile yapımı yılan hikâyesine dönen sulama projeleri ile bu defa da Davutoğlu eliyle avutulmuştur.
Bu öylesine bir avutmadır ki; İstanbul’dan Diyarbakır’a kadar uzanan çılgın projelerden bu defa da nasibini alamayan Konya, son açıklanan idari yapısıyla da KOP projelerinde adeta hüsrana uğratılmış gözükmektedir.
Şehrin sahibi olması gereken yerel idarelerin kibir ve bencillikten kurtulamayan idari kadrosu ve bekleneni vermekten uzak görünen vizyonları neticesinde son yılarda şehrin gelişmesi durmuş ve adeta büyüme yerine bir küçülme dönemine girilmiştir.
Belediyelerce kullanılan ulusal ve yerel kaynakların en yüksek ekonomik ve sosyal faydayı sağlayacak şekilde kullanılması sonucunda, şehirdeki bölgelerarası dengesizliklerin en aza indirilmesi için bölgelerin özellikleri, farklılıkları, gelişmişlik düzeyleri ve temel sorunları ile potansiyellerinin belirlenmesi, gelişmelerin hızlandırılması ve rasyonel kaynak dağıtımı açısından önem taşıyan, yeni planlamaların yapılması gerekirken, şehrin büyüme politikalarının uygulanmasında temel alınacak şehir içi bölge kriterleri bile henüz ortaya konulamamıştır.
Uzunca bir süredir devam eden tek parti iktidarında işbaşında olmanın verdiği avantajla, yerel siyasal aktörlerin uzun dönemli planlar ve yatırımlar gerçekleştirmesi, ülke
potansiyellerinin değerlendirilmesi ve merkezi idare imkanlarının yerel kalkınmanın hızlandırılması amacıyla kullanılması gerekirken, kısa dönemli popülarite amacı için ulusal ve yerel kaynaklar heba edilmiştir.
Merkezi idarece belediyelere tahsis edilmiş olan ve üç büyük kategoriye ayrılan gelirlerin ki bunlar; vergiler, harçlar ve katılma paylarıdır, bu dönemde akıl almaz bir tutumla ve sadece siyasal rant elde etmek amaçlı kullanıldığı görünmektedir.
Belediyelerin özellikle son 7 yılda kullandıkları kamu kaynaklarının miktarını yerel çerçevede düşünürsek, bu kaynakların bölgesel kalkınmaya dönük kullanılması gerekirken maalesef yerel idarelerin çalışmalarında uzun vade kavramı da ortalarda yoktur.
Yukarıda özetlenen hedefler, temel olarak alınmadığı içindir ki bölgelerarası gelişmişlik farklarının giderilmesi, yapısal dengelerin kurulması ve bu suretle özellikle şehrin geri kalmış bölgelerindeki kentsel yenileşmeyi sağlayacak özel sektör yatırımlarını çekerek bölgelerde ekonomik ve sosyal gelişmeyi sağlamakta mümkün olmamıştır.
Bir ülkenin, bölgenin ve bir ilin de gelişmesinde doğal, demografik ve beşeri unsurların önemi büyüktür. Özellikle de nüfusun kalitesi ticari, sınaî, ekonomik aktiviteyi derinden etkilemektedir. Siyasilerin nutuk atmalarına sıra geldiğinde büyüklük, gelişmişlik ve nüfus sıralamasında ilk beşte yer alan şehrimiz ticari, sınaî ve diğer hizmet alanlarında istenilen gelişmişlik düzeyini bir türlü yakalayamaması nedeniyle de, iş bilmez yöneticiler elinde altıncı sıralardan çok daha aşağılara düşürülmüştür.
Sorunun aşılmasında çok büyük faydalar sağlayacak olan hükümetin açıkladığı çılgın projelerden birinin dahi Konya’ya getirilmiş olması, şehircilik ve altyapıya daha fazla kaynak ayrılması, insani gelişme harcamalarının çoğaltılması sonucunu doğuracaktı, ama bu fırsatta artık kaçırılmıştır.
Tüm bu olumsuzlukların meydana getirdiği en büyük eksiklik ise, yerel yönetimlerle yatırımcılar arasındaki şehir ekonomisini ayakta tutmaya yarayan sinerji etkisinin zayıflatılmış olmasıdır.
Hâlbuki bir şehrin gelişmesi ve büyümesi için gerekli olan ekonomik göstergeler denilince akla ilk gelen kriterlerden birisi o şehrin son yıllarda aldığı yatırım büyüklüğüdür.
Bir şehre yapılan yatırım, aynı zamanda o şehre yapılacak olan nitelikli insan göçü demektir.
Devletin resmi kurumları bir yana, sivil kuruluşlardan alınan göç tablolarından da görüleceği üzere Konya şehri son yıllarda artan bir hızla dışarıya göç vermektedir. Birileri Konya aynı zamanda dışarıdan da göç almaktadır diyebilir. Doğrudur. Konya sadece kırsal kesimden, köyden göç almaktadır.
Hâlbuki verilen göçün alınan göçten fazla sayıda ve nitelikli insanlarımıza ait olduğu düşünüldüğünde bu göç hareketinin Konya için ileriye dönük daha büyük bir kayıp olduğu da aşikârdır.
Konya’mız için köyden şehre doğru devam eden bu iç göç neticesinde, ortaya çıkan bina talebi de belediyelerce zamanında görülüp tedbir alınamamış ve yeterli arsa stoku oluşturulamamış olması neticesinde de kentsel tasarım disiplini de ihmal edilmiş bulunmaktadır.
Belediyelerin konut yerleşimlerinde daha iyi yaşam çevrelerinin oluşturulabilmesi için, belli standart ve normları ortaya koyamamaları neticesinde, konut yerleşmelerinde yaşam kalitesi ve standartlar ile politikalar ve stratejilerde önemli farklılıklar meydana gelmiştir.
Aynı imar komisyonundan, aynı belediye meclisinden, aynı toplantı döneminde kararlar alınmış olmasına rağmen, bu konularda bir birliktelik ve denetim sağlanamamış olması nedeniyle, dış alan kullanımı ile ilgili oyun, eğlence, spor, dinlenme, açık mekânların oluşumu, sosyal ilişkilerin düzenlenme birimleri, kent mobilya ve objeleri, yeşilin kullanımı, döşeme malzemelerinin seçimi ve kullanılması şeklinde gruplandırılması gereken norm ve standartların geliştirilmesi de ortaya çıkmamıştır.
Belediyelerin bu konularda ortaya koydukları münferit bir kaç uygulama da maalesef göstermelik olmaktan öteye geçmemektedir.
Belediyelerin çöp toplama uygulamaları ile son zamanlarda artan bir şekilde teveccüh gösterdikleri kooperatif ve şirket kurma çalışmaları bunun en basit örneklerinden biridir.
Açıktaki çöplerin insan sağlığına olan zararları göz önüne alındığında, mevcut çöp konteynırlarından bir kaçını yer altına alarak iş yaptıklarını zanneden idarecilerin, mevcut çöp toplama hizmetlerini rehabilite etmek veya çöp tenekelerini, kutularını kaldırmak şöyle dursun, olanların sayısının eskiye oranla kat kat artırılması ise başarısızlıklarının resmidir.
Kooperatif uygulamalarındaki basına yansıyan haksızlık ve yolsuzluk iddiaları ile kooperatif ve şirket idarecilerinin kimlerden ve hangi kriterler gözetilerek oluşturulduğunun açıklanamaması ise yerel yöneticilere ve onların üstü durumunda olan siyasilere ayıp olarak yeterde artar bile.
2011 yılı yaz aylarında yeni bir genel seçimden güya yüzünün akıyla çıkan bu şehir, yeni projelerle emsallerinin önüne geçmek yerine, şark kurnazlığına taş çıkartırcasına bir vurdumduymazlıkla yıllardır sürekli hizmete alınması ertelenen hızlı tren ile yapımı yılan hikâyesine dönen sulama projeleri ile bu defa da Davutoğlu eliyle avutulmuştur.
Bu öylesine bir avutmadır ki; İstanbul’dan Diyarbakır’a kadar uzanan çılgın projelerden bu defa da nasibini alamayan Konya, son açıklanan idari yapısıyla da KOP projelerinde adeta hüsrana uğratılmış gözükmektedir.
Şehrin sahibi olması gereken yerel idarelerin kibir ve bencillikten kurtulamayan idari kadrosu ve bekleneni vermekten uzak görünen vizyonları neticesinde son yılarda şehrin gelişmesi durmuş ve adeta büyüme yerine bir küçülme dönemine girilmiştir.
Belediyelerce kullanılan ulusal ve yerel kaynakların en yüksek ekonomik ve sosyal faydayı sağlayacak şekilde kullanılması sonucunda, şehirdeki bölgelerarası dengesizliklerin en aza indirilmesi için bölgelerin özellikleri, farklılıkları, gelişmişlik düzeyleri ve temel sorunları ile potansiyellerinin belirlenmesi, gelişmelerin hızlandırılması ve rasyonel kaynak dağıtımı açısından önem taşıyan, yeni planlamaların yapılması gerekirken, şehrin büyüme politikalarının uygulanmasında temel alınacak şehir içi bölge kriterleri bile henüz ortaya konulamamıştır.
Uzunca bir süredir devam eden tek parti iktidarında işbaşında olmanın verdiği avantajla, yerel siyasal aktörlerin uzun dönemli planlar ve yatırımlar gerçekleştirmesi, ülke
potansiyellerinin değerlendirilmesi ve merkezi idare imkanlarının yerel kalkınmanın hızlandırılması amacıyla kullanılması gerekirken, kısa dönemli popülarite amacı için ulusal ve yerel kaynaklar heba edilmiştir.
Merkezi idarece belediyelere tahsis edilmiş olan ve üç büyük kategoriye ayrılan gelirlerin ki bunlar; vergiler, harçlar ve katılma paylarıdır, bu dönemde akıl almaz bir tutumla ve sadece siyasal rant elde etmek amaçlı kullanıldığı görünmektedir.
Belediyelerin özellikle son 7 yılda kullandıkları kamu kaynaklarının miktarını yerel çerçevede düşünürsek, bu kaynakların bölgesel kalkınmaya dönük kullanılması gerekirken maalesef yerel idarelerin çalışmalarında uzun vade kavramı da ortalarda yoktur.
Yukarıda özetlenen hedefler, temel olarak alınmadığı içindir ki bölgelerarası gelişmişlik farklarının giderilmesi, yapısal dengelerin kurulması ve bu suretle özellikle şehrin geri kalmış bölgelerindeki kentsel yenileşmeyi sağlayacak özel sektör yatırımlarını çekerek bölgelerde ekonomik ve sosyal gelişmeyi sağlamakta mümkün olmamıştır.
Bir ülkenin, bölgenin ve bir ilin de gelişmesinde doğal, demografik ve beşeri unsurların önemi büyüktür. Özellikle de nüfusun kalitesi ticari, sınaî, ekonomik aktiviteyi derinden etkilemektedir. Siyasilerin nutuk atmalarına sıra geldiğinde büyüklük, gelişmişlik ve nüfus sıralamasında ilk beşte yer alan şehrimiz ticari, sınaî ve diğer hizmet alanlarında istenilen gelişmişlik düzeyini bir türlü yakalayamaması nedeniyle de, iş bilmez yöneticiler elinde altıncı sıralardan çok daha aşağılara düşürülmüştür.
Sorunun aşılmasında çok büyük faydalar sağlayacak olan hükümetin açıkladığı çılgın projelerden birinin dahi Konya’ya getirilmiş olması, şehircilik ve altyapıya daha fazla kaynak ayrılması, insani gelişme harcamalarının çoğaltılması sonucunu doğuracaktı, ama bu fırsatta artık kaçırılmıştır.
Tüm bu olumsuzlukların meydana getirdiği en büyük eksiklik ise, yerel yönetimlerle yatırımcılar arasındaki şehir ekonomisini ayakta tutmaya yarayan sinerji etkisinin zayıflatılmış olmasıdır.
Hâlbuki bir şehrin gelişmesi ve büyümesi için gerekli olan ekonomik göstergeler denilince akla ilk gelen kriterlerden birisi o şehrin son yıllarda aldığı yatırım büyüklüğüdür.
Bir şehre yapılan yatırım, aynı zamanda o şehre yapılacak olan nitelikli insan göçü demektir.
Devletin resmi kurumları bir yana, sivil kuruluşlardan alınan göç tablolarından da görüleceği üzere Konya şehri son yıllarda artan bir hızla dışarıya göç vermektedir. Birileri Konya aynı zamanda dışarıdan da göç almaktadır diyebilir. Doğrudur. Konya sadece kırsal kesimden, köyden göç almaktadır.
Hâlbuki verilen göçün alınan göçten fazla sayıda ve nitelikli insanlarımıza ait olduğu düşünüldüğünde bu göç hareketinin Konya için ileriye dönük daha büyük bir kayıp olduğu da aşikârdır.
Konya’mız için köyden şehre doğru devam eden bu iç göç neticesinde, ortaya çıkan bina talebi de belediyelerce zamanında görülüp tedbir alınamamış ve yeterli arsa stoku oluşturulamamış olması neticesinde de kentsel tasarım disiplini de ihmal edilmiş bulunmaktadır.
Belediyelerin konut yerleşimlerinde daha iyi yaşam çevrelerinin oluşturulabilmesi için, belli standart ve normları ortaya koyamamaları neticesinde, konut yerleşmelerinde yaşam kalitesi ve standartlar ile politikalar ve stratejilerde önemli farklılıklar meydana gelmiştir.
Aynı imar komisyonundan, aynı belediye meclisinden, aynı toplantı döneminde kararlar alınmış olmasına rağmen, bu konularda bir birliktelik ve denetim sağlanamamış olması nedeniyle, dış alan kullanımı ile ilgili oyun, eğlence, spor, dinlenme, açık mekânların oluşumu, sosyal ilişkilerin düzenlenme birimleri, kent mobilya ve objeleri, yeşilin kullanımı, döşeme malzemelerinin seçimi ve kullanılması şeklinde gruplandırılması gereken norm ve standartların geliştirilmesi de ortaya çıkmamıştır.
Belediyelerin bu konularda ortaya koydukları münferit bir kaç uygulama da maalesef göstermelik olmaktan öteye geçmemektedir.
Belediyelerin çöp toplama uygulamaları ile son zamanlarda artan bir şekilde teveccüh gösterdikleri kooperatif ve şirket kurma çalışmaları bunun en basit örneklerinden biridir.
Açıktaki çöplerin insan sağlığına olan zararları göz önüne alındığında, mevcut çöp konteynırlarından bir kaçını yer altına alarak iş yaptıklarını zanneden idarecilerin, mevcut çöp toplama hizmetlerini rehabilite etmek veya çöp tenekelerini, kutularını kaldırmak şöyle dursun, olanların sayısının eskiye oranla kat kat artırılması ise başarısızlıklarının resmidir.
Kooperatif uygulamalarındaki basına yansıyan haksızlık ve yolsuzluk iddiaları ile kooperatif ve şirket idarecilerinin kimlerden ve hangi kriterler gözetilerek oluşturulduğunun açıklanamaması ise yerel yöneticilere ve onların üstü durumunda olan siyasilere ayıp olarak yeterde artar bile.