Haziran seçimleri için siyasi partilerin aday listelerinin açıklanmasından, özellikle de AKP listelerinin açıklanmasından sonra aday adaylarında olduğu kadar, onların gönüllü destekçileri olan kişi ve kuruluşlarda da sevinç ve hayal kırıklığı yaşayanlar oldu.
Geçmişte yapılan seçimler için partilerce yapılan temayül yoklamalarının sonuçlarının listelere gerektiği yansımamasından kendilerine eleştiri payı çıkaranlar bu günkü sonuçlarla umarız dumura uğramamışlardır.
Siyasette olmadığı senelerde memuriyet koltuklarında rahat rahat oturmanın verdiği bilgiçlikle partilerde tenkit ettiği konu ve davranışların bu günkü içinde bulunduğu siyasi yapılanmada, kendi elleriyle hayata geçirildiğini görenlerin bu topluma en azından bir özür borçları olduğunu hatırlatarak, hem bugünkülere hem de yarınlarda siyasi çalışma yapmayı düşünenlere güzel bir örneğimiz var.
Örneğimizin adı, “CAM TAVAN SENDROMU”dur.
Yani Psikolojideki adıyla, öğrenilmiş çaresizlik… Olay kısaca şudur:
Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görürler. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar.
Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışırlar ama başlarını tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, tekrar başlarını cama vururlar. Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çekerler.
Defalarca kafalarını cama vuran pireler, sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıpla(ya)mamayı öğrenirler.
Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplarlar!
Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiç cesaret edemezler.
Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı “hayat dersi”ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkânları vardır ama kaçamazlar. Çünkü engel artık zihinlerindedir.
Onları sınırlayan dış engel yani cam tavan kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel olan “Burada 30cm'den fazla zıplanamaz inancı” varlığını sürdürmektedir. Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini göstermektedir.
Bu pirelerin yaşadıklarına “cam tavan sendromu” denir.
Bir insanın gelebileceğine inandığı en üst nokta, onun cam tavanıdır. Kişinin kendine koyduğu sınırın üzerine çıkamaması durumudur. Uzunca süre aynı şekilde çalışmış, sınırlarını zorlamamış kişiler kendi koydukları sınırlar kadar çıkabiliyorlar. Bu sendrom kişide yetersizlik duygusu uyandırıyor. işini iyi yapamamasına neden oluyor.
Başka partilerin temayül yoklamalarının sonuçlarının listelere yansıyıp yansımama konusunu geçmişte eleştirenler bu günkü tavırları ve davranışlarıyla “Ne yaparsak yapalım nasılsa bir etkimiz olmayacak, büyüklerimiz bizim adımıza bizi bizden daha iyi düşünürler” avuntusuna ulaşmışlar ve cam tavanlarının ne kadar yüksek(!) olduğunu göstermişlerdir.
Aday adaylığı sürecinde birden fazla aday adayını desteklediği izlemini vererek topluma partinin genel merkezinde kendisinin güçlü olduğu düşüncesini hissettirmeye çalışanların aday listelerinin açıklanmasıyla toplum nazarında düştüğü acıklı durum ise bazılarının hiç tavanlarının olmadığını bir kere daha ortaya koymuş bulunmaktadır.
Tavan konusunda belki söylenilebile bilecek bir söz de, sadece tek tek insanların cam tavanlarının olmadığı gibi toplumların, STK’lar dâhil olmak üzere kurum ve kuruluşların da tavanlarının olmadığıdır.
Hem de öyle bir tavansızlık ki, bugünkü liste sonuçlarında yaşananları gördükçe maalesef makam ve mevkileri ile kurum ve kuruluşları değişse bile, kişilerde olduğu gibi toplumların ve kurumların da nesilden nesile aktardıkları bir cam tavanları olduğu görülmüştür.
Hâlbuki İnsan inandığına denktir. Yapabileceğini düşündüğü kadardır.
Ve cam tavanınız hayallerinizin tavanının da ne kadar yüksek olduğunu gösterir.
İnsanın cesareti ise, her zaman kendisi için konulan cam tavanları kırmıştır.
Şimdi zaman, Konya’mızın cam tavanının ne kadar yüksek olduğunu bir kez daha düşünme vaktidir.
Geçmişte yapılan seçimler için partilerce yapılan temayül yoklamalarının sonuçlarının listelere gerektiği yansımamasından kendilerine eleştiri payı çıkaranlar bu günkü sonuçlarla umarız dumura uğramamışlardır.
Siyasette olmadığı senelerde memuriyet koltuklarında rahat rahat oturmanın verdiği bilgiçlikle partilerde tenkit ettiği konu ve davranışların bu günkü içinde bulunduğu siyasi yapılanmada, kendi elleriyle hayata geçirildiğini görenlerin bu topluma en azından bir özür borçları olduğunu hatırlatarak, hem bugünkülere hem de yarınlarda siyasi çalışma yapmayı düşünenlere güzel bir örneğimiz var.
Örneğimizin adı, “CAM TAVAN SENDROMU”dur.
Yani Psikolojideki adıyla, öğrenilmiş çaresizlik… Olay kısaca şudur:
Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görürler. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar.
Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışırlar ama başlarını tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, tekrar başlarını cama vururlar. Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çekerler.
Defalarca kafalarını cama vuran pireler, sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıpla(ya)mamayı öğrenirler.
Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplarlar!
Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiç cesaret edemezler.
Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı “hayat dersi”ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkânları vardır ama kaçamazlar. Çünkü engel artık zihinlerindedir.
Onları sınırlayan dış engel yani cam tavan kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel olan “Burada 30cm'den fazla zıplanamaz inancı” varlığını sürdürmektedir. Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini göstermektedir.
Bu pirelerin yaşadıklarına “cam tavan sendromu” denir.
Bir insanın gelebileceğine inandığı en üst nokta, onun cam tavanıdır. Kişinin kendine koyduğu sınırın üzerine çıkamaması durumudur. Uzunca süre aynı şekilde çalışmış, sınırlarını zorlamamış kişiler kendi koydukları sınırlar kadar çıkabiliyorlar. Bu sendrom kişide yetersizlik duygusu uyandırıyor. işini iyi yapamamasına neden oluyor.
Başka partilerin temayül yoklamalarının sonuçlarının listelere yansıyıp yansımama konusunu geçmişte eleştirenler bu günkü tavırları ve davranışlarıyla “Ne yaparsak yapalım nasılsa bir etkimiz olmayacak, büyüklerimiz bizim adımıza bizi bizden daha iyi düşünürler” avuntusuna ulaşmışlar ve cam tavanlarının ne kadar yüksek(!) olduğunu göstermişlerdir.
Aday adaylığı sürecinde birden fazla aday adayını desteklediği izlemini vererek topluma partinin genel merkezinde kendisinin güçlü olduğu düşüncesini hissettirmeye çalışanların aday listelerinin açıklanmasıyla toplum nazarında düştüğü acıklı durum ise bazılarının hiç tavanlarının olmadığını bir kere daha ortaya koymuş bulunmaktadır.
Tavan konusunda belki söylenilebile bilecek bir söz de, sadece tek tek insanların cam tavanlarının olmadığı gibi toplumların, STK’lar dâhil olmak üzere kurum ve kuruluşların da tavanlarının olmadığıdır.
Hem de öyle bir tavansızlık ki, bugünkü liste sonuçlarında yaşananları gördükçe maalesef makam ve mevkileri ile kurum ve kuruluşları değişse bile, kişilerde olduğu gibi toplumların ve kurumların da nesilden nesile aktardıkları bir cam tavanları olduğu görülmüştür.
Hâlbuki İnsan inandığına denktir. Yapabileceğini düşündüğü kadardır.
Ve cam tavanınız hayallerinizin tavanının da ne kadar yüksek olduğunu gösterir.
İnsanın cesareti ise, her zaman kendisi için konulan cam tavanları kırmıştır.
Şimdi zaman, Konya’mızın cam tavanının ne kadar yüksek olduğunu bir kez daha düşünme vaktidir.