2016-2017 öğretim yılı hayırlı ve uğurlu olsun. Bakanlığımıza, bütün idarecilere öğretmen arkadaşlara ve öğrencilerimize başarılar dilerim. Bir milletin kalkınması öğretmenlerin başarısına bağlıdır. Öğretmenler ne kadar başarılı ise o oranda kalkınma olur. Bu sebeple bir millet öğretmenine verdiği nispet oranında kalkınır.
Başarı oranının artması ve eğitimde istenilen kalitenin elde edilebilmesi için şunlara dikkat edilmesi gerekir.
Öğretmenin moralini bozucu hareketlerden kaçınılması gerekir. Baz olarak başarı ele alınmalı. Bu sebeple öğretmenleri genç-yaşlı diye ayırmak doğru değildir.
Öğrenciliğim zamanında hatırlıyorum, kıdemli öğretmenlere hürmet edilirdi, onun ilminden irfanından faydalanılırdı. Şimdi ise bazı okullarda idare tarafından kıdemli öğretmenlerin tahkir edildiğini duyuyoruz.
Bir öğretmen 65 yaşına kadar çalışabilir. Hasta olan veya sağlığı yerinde olmayan öğretmen arkadaşlar emekli olmaktadır.
Duyumlarımıza göre, bir öğretmen amirlerin karşısında yaptığı bir konuşmada kıdemli öğretmenleri “görme özürlüsü” diye suçlamış. Arkadaş, senin ortaya koyduğun bir projen var mı? Senin başarı oranın nedir? Hiç edebi bir makale yazdın mı? Bir eserin var mı?
Atalar demiş ki, “büyük lokma ye, büyük söz söyleme”
Bir öğretmen ve bir akademiysen genelde 45- 50 yaşından sonra eser vermeye, ilmi makaleler yazmaya başlar. Tam faydalı olacağı zaman öğretmene yaşlı damgası vurmak, eğitimde kaliteyi düşürür.
Sağlığı yerinde olan ve kendini yenileyen öğretmeni bırakın çalışsın. Özel okullarda bir öğretmen 70 yaşına kadar çalışabiliyor. Danıştay’ın bu konuda kararı var. Emekli oranı çalışanlara nispetle daha çok olursa o ülke bunu kaldıramaz. Nitekim bu konuda Sağlık Bakanlığı yakında bir açıklama yaptı. “Erken emekliliği ülkemiz kaldıramaz.”
Efendim gençlerin önü açılsın, denilmektedir. Gençlerin önünün açılabilmesi nüfus oranına bağlıdır. Nüfus oranı artarsa iş gücü de artar, kalkınmada buna bağlıdır. Okuyun İbni Haldun’un Mukaddimesi’ni.
Duyumlarımıza göre bazı idareciler, işini bahane ederek çoğu zaman derslerine girmemektedirler. Bir öğretmen arkadaşım bir mecliste şunu anlattı: Bir öğrenci okulumuza başka bir vilayetten nakil olarak geldi. Arapça’dan çok başarısız, sebebini sordum. Dedi k: Dersimize bir muavin girerdi, çoğu zaman derse gelmezdi, girdiği zaman bizimle sohbet ederdi. İdareciler “layüsel” mi?
Öğrenci merkezli eğitimde orta bir yol takip edilmesi gerekir. Öğrenci haklı, öğretmen hiç haklı değil, böyle bir anlayış uzun süre devam etmez. Bir öğretmen arkadaşım anlattı: Öğrenciye oğlum dersi dinle dediği zaman, ben senin dersini dinlemeye mecbur değilim, o zaman sessiz otur, dediğinde oturmayacağım, diyor. Disipline veriyor, bir sonuç çıkmıyor.
Bir idareci, öğrencilerden, halktan, kıdemli öğretmenlerden, amirlerinden düşük not aldıktan sonra mahkeme kararı da olsa görevine iade edilmesi bizce yanlıştır. Mahkeme bilmez onun adaletsiz davrandığını………. Göreve başladığı okulda aynısını yapmayacağını kim garanti edebilir? Onun için Bakanlığımız, Milli Eğitim Müdürlükleri, valilikler bu hususu dikkate almalı, aksi halde vebal altında kalır ve bunun hesabını veremezler.
Okulların vekâletle idare edilmesine artık son verilmeli. Bildiğim kadarıyla bütün okullar vekâletle yürütülmektedir. Bunun eğitimi sekteye uğratacağını Bakanlığımız düşünemiyor mu? Bakanlığımız bir an önce bu meseleye el atmalı.
Tekrar ediyorum, Milli Eğitim camiasına başarılar dilerim.