15 Temmuz Demokrasi Nöbetleri

Süleyman Küçük

Darbelerin, demokratik hayatın kesintiye uğramasına ve siyasal katılım ile örgütlenmenin ortadan kaldırılmasına yol açtığı söylenir.

Bunlar ve daha fazlası da doğrudur.

Ama darbelerin söylenildiğinin aksine, darbe sonrasında güdümlü politik ortamları, korku toplumunu oluşturduğu ve iktidar alanlarını vesayet odakları lehine düzenlediği hiç ifade edilmez.

Türkiye de gerçekleşen veya akim kalan tüm darbe girişimlerinin sonrasında korkuya dayalı bir vesayet toplumu dolayısıyla da iktidarı oluşturulmuştur.

Nerede ise vesayetsiz yaşayamayacak hale getirilen u toplumlar darbe başarılı olursa darbecileri kahraman ilan ederken, başarısız olduklarında darbecileri hain ilan ederler.

Geçmişte 27 Mayısın ve 1 Eylülün kutsanacak kadar ileri gidilmesi ve bayram ilan edilmesi bunun ispatıdır.

15 Temmuzda da aynı şeyleri yaşadık.

Şairin dediği gibi bu vatan için neler söylemedik ki?

Kimimiz şiir yazdı, kimimiz meydanlarda nutuklar attı, hatta dualar etti.

En garibi de, demokrasi nöbetleri adı verilen davranış biçimi olmuştur.

FETÖ darbe girişimine karşı kalkışmanın ilk saatlerinde sokağa çıkmaktan korkanlar veya evde bayan misafirleri olduğunu öne sürerek darbeye karşı kurumlarını harekete geçiremeyenler sonraları en ateşli demokrasi nöbeti savunucuları olmuşlardır.

Bakanından, milletvekillerine, valilerden, Emniyet Müdürlerine, Belediye Başkanlarından, siyasi parti ve STK temsilcilerine kadar pek çok örnek gördük bu konuda.

Bir de 12 Eylülde soluğu yurt dışında alanların 15 Temmuz gecesinde darbenin akamete uğrayacağı nerede ise kesinleştikten sonra sokağa çıkıp insanlara bağıra çağıra hedef göstermelerine şahit olduk.

Şimdi aynı kişiliklerin her sene 15 Temmuz demokrasi nöbetleri adı altında yine herkesten önce meydanlara çıkıp “Bu hainlerin yapmış olduğu darbe girişimini, bu hainliği, bu şerefsizliği lanetliyoruz, şiddetle kınıyoruz” dediklerine şahit oluyoruz.

Bunlar arasında Osmanlı devletinden başlayacak olursak 15 Temmuz’a kadar pek çok darbe girişiminde bulunuldu ve darbeler yapıldı. Bunların hiçbirisi 15 Temmuz’daki kadar haince değildi diyenleri mi ararsınız yoksa darbe milletin iradesine yapıldı, TBMM bombalandı diyenleri mi?

15 Temmuz’da asker elbisesi giymiş hainler insanlara ellerindeki her tür silahla ateş ettiler. Halkımıza karşı yapılan bu alçaklık tarihte hiçbir zaman görülmemiştir diyenlere yeterli olması açısından sadece Babı Ali baskınını hatırlatıyoruz.

Çünkü sadece 15 Temmuz 2016 tarihinde TSK içerisinde bir grup asker tarafından yönetime karşı darbe girişiminde bulunulmamıştır.

Bu güne kadar başarılı olan veya olmayan her darbe girişimi üniformalı askerler tarafından yapılmıştır ve bu 15 Temmuz darbesini öne çıkarmak amacıyla bile olsa asla unutulmamalıdır.

Diğer taraftan 15 Temmuz darbe girişiminde milletin gösterdiği direniş, milletin birlik ve beraberliği uğruna verilen bir bağımsızlık mücadelesi olması yanında bu kanlı, hain, sinsi ve alçak darbenin askeri, siyasi ve ekonomik sonuçları da asla göz ardı edilmemelidir.

Çünkü darbelerin askeri ve siyasi sonuçlarının yanında ve ondan çok daha büyük olan toplumsal etkileri olmaktadır.

Darbeler sadece iş başındaki seçilmiş hükümeti ve parlamentoyu cebren ve şiddet yoluyla yönetimden uzaklaştırılıp demokrasinin olmazsa olmazı denilen siyasi partileri kapatmıyor.

Başarısız olunca veya başarılı olsa bile üzerinden belli seneler geçtikten sonra gayrı meşru ilan edilen darbelerle sadece demokrasi ve hukuk devleti anlayışı yara almış olmuyor.

Asıl derin sarsıntı milletin ekonomik ve sosyal hayatında oluşuyor ve milletin darbeye karşı olan direnci aşındırılıyor.

Bakmayın siz şimdilerde 15 Temmuz demokrasi nöbetleri adı altında ortaya çıkanlara.

Biz onların 14 Temmuz’da nerede olduklarını unutmadık, unutturmayacağız.

FARKINDA MIYIZ?

Yanlış hatırlamıyorsak Meclis araştırması açılmasına ilişkin (10/239) 4 No’lu önerge sonucu hazırlanan rapor milletin 15 Temmuz ile ilgili taleplerini karşılamaktan uzak kalmıştır.

Daha doğrusu Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi, bileklerinin kesilerek öldürülmesi ile başlayan darbe geleneğinden 31 Mart Vakasına, Hareket Ordusunun Sultan II. Abdülhamid’i tahttan indirmesinden 27 Mayıs ve 12 Eylül darbesine, 12 Mart Muhtırasından 28 Şubat post modern darbesine kadar yapılan her şey bir türlü açığa çıkarılmamıştır.

Türkiye’nin küresel sisteme entegrasyonu için yapıldığı söylenen veya söylenmeyen tüm darbeler açığa çıkarılmadıkça darbe severlerin iştihası sona ermeyecektir.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.