Şahin'den hem özür hem de sitem

Şahin'den hem özür hem de sitem

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, İzmir Karabağlar Polis Merkezi'nde yaşanan olayla ilgili hem özür diledi hem de sitem etti.

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, İzmir Karabağlar Polis Merkezi'nde yaşanan olayla ilgili hem özür diledi hem de sitem etti.
Reform İzleme Grubu toplantısına katılmak üzere Konya'ya gelen İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, İl Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen araç teslim törenine katıldı. Törene Şahin ile Konya Valisi Aydın Nezih Doğan, AK Parti Milletvekilleri, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Konya İl Emniyet Müdürü Hüseyin Namal, Karaman İl Emniyet Müdürü Lütfü Sönmez, emekli polisler ve çok sayıda emniyet mensubu katıldı. Törende konuşan İl Emniyet Müdürü Hüseyin Namal, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Vali Aydın Nezih Doğan ve AK Parti Konya Milletvekili Mustafa Kabakcı, Türkiye'de teknoloji ve eğitim sayesinde polisin başarısının arttığına değinerek, vatandaşın desteği ile birlikte çalışmalarını sürdürdüğünü belirttiler.
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin de konuşmasında, İzmir Karabağlar Polis Merkezi'nde yaşanan olayla ilgili şöyle konuştu: "16 Temmuz 2011 tarihinde İzmir Karabağlar Polis Merkezi'nde bir olay yaşandı. Bir hanımefendiye görevi gereği müdahil olan personelimiz tahrik sebeplerini bir tarafa bırakalım, onların tutum ve davranışları itibariyle baktığımızda onaylamadığımız, tasvip etmediğimiz bir tutumu ortaya koymuşlardır. Kendilerine sorulsa söyleyecekleri, izah edecekleri çok şey vardır ama bunlar bizi tatmin etmez. Ondan sonra olay, ilgili savcılığa intikal ettirilmiştir. Savcılık tahkikatını başlatmıştır. Bu personelimiz şüpheli ve sanık durumuna düşmüşlerdir."
Bakanlığın o tarihte, 17 Temmuz'da disiplin ve idari soruşturmayı başlattığını anlatan Şahin, şunları söyledi: "Aradan aylar geçmiştir, 3 Aralık tarihinde bir görüntü kasetine ulaşılmıştır. Değerli medyamız sağolsun bu kaset üzerinden bir yayına başlamışlardır. Tabii ki başlayacaklardır. Bu ülkenin şeffaflığı için biz bütün mücadelemizle, bütün kararlılığımızla devam ediyoruz. Kimsenin kimseden gizlediği bir şey yok. Olamaz, olmamalı. Hele hele biz AK Parti hükümetleri olarak bunun hedefiyle ve bunun
uygulamalarıyla bir sicili ve 10 yılı geride bırakmış bir iktidarız. Türkiye'yi dünya ile yarışa sokan bir iktidarın böyle şeyleri gizleme gibi bir anlayışı olmadı, olamaz. Böyle bir ithamı kabul etmeyiz. Ama olanı çok açık bir şekilde anlatıyorum; olayın tarihi 17 Temmuz, yapılan savcılık tahkikatı devam ediyor. Disiplin soruşturması devam ediyor. 3 Aralık'ta kaset ele geçiyor. Şimdi bu kasetle ilgili biraz daha ayrıntı vermek istiyorum. Bulunan kaset, ele geçen bu kaset gizli bir kaset mi? Hayır. Peki bu kaset dışarıdan birinin çekimi olan bir kaset mi? Hayır. Şimdi söylüyorum. Bu kaset İzmir Karabağlar Polis Merkezi'nde şikayetçi olunan, bizim de uygun görmediğimiz tutum ve davranışların sahibi, personelin o andaki hal ve hareketi kayıt altına alan İzmir Karabağlar Polis Merkezi'ndeki devletin orada çalışan görüntü kasetidir. Peki neredeydi bu kaset? Bu kaset olayın delili olarak, ilgili savcılığın dosyasındaydı. Peki, bu kaseti biz yayın mı yapmalıydık? Hayır. Bu kaseti vermemiz gereken yere vermiş miyiz, savcılığa teslim etmiş miyiz, etmişiz. Savcılık bunu izlemiş mi, izlemiş. Davasını açmış mı, açmış. Takdir kendisinin. Bu kasete 3 Aralık tarihinde ulaşıp, yeni bir olaymış gibi yepyeni bir olay gibi kamuoyuna takdim etmek, bu ülke kamuoyunu zaman yönünden yanıltmaya hakkımız var mı? Kim olursak olalım. İster devlet kurumu, ister medya olalım. İkincisi şöyle bir mecburiyetimiz yok mu; işin ortasında bulunmak bunu gerektirmiyor mu? Bu kaset Karabağlar Polis Merkezi'nde kayıt yapan kaset, oradan bu
görüntüler alınmış ve savcılığa verilmiştir demek gibi bir erdemlilik gerektirmiyor mu?"
DOĞRULARLA YANLIŞLARI AYIRALIM
Eskiden karakolda ayna var denildiğini anlatan Şahin, sözlerine şöyle devam etti: "Biz bu aynaları kaldırdık. Şimdi karakolda ayna yok, kamera var, kaset var. Peki şimdi ne yapalım, tasvip etmediğimiz bu olayın şüphelilerine, o görevlilere hukukun emrettiği cezanın ötesinde bir ceza mı verelim? İzmir Konak Meydanı'na darağacı kuralım, bu personeli darağacında asalım mı? Ne isteniyor. Bu ülkede tefritten ifrata gitmeden işin orta yerinde durup doğruları bir tarafa, yanlışlara bir tarafa koyma anlayışına ne zaman gelebileceğiz. Geçen gün bir televizyon kanalında 30 üzerinde bir sayıdan numara bularak yıllardır yapılan bir programın konusu ve konuğu İzmir Karabağlar Polis Merkezi ve oradaki olay. İnsan hakları adına bu ülkede yapılmış hatalara örnek olarak veriliyor, verilmeye çalışılıyor. Belli ki ruh hali sıkıntılı bir de konuk alınmış. Bir saat bu ülkenin insanı güya program adıyla meşgul ediliyor ve bir olay üzerinden 100 binlerin teşkilatı, yılların teşkilatı imaj yönünden zedelenmeye, bir yerlere bir
şeyler, bazı mesajlar verilmeye çalışılıyor."
Sabah gelirken gazetelere baktığını anlatan Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü: "İyi bulaşık yıkama özelliği bulunan bu programcıya ben şunu sormak istiyorum; İnsan hakları adına bu ülkede, hayatına kastedilen kadın örneği yok mu? Karabağlar'daki olayı tasvip etmiyoruz. Kaset yayınından sonra o görevlileri görevden uzaklaştırdık. Özür de diledik İzmir valimiz üzerinden. Ben de özür diliyorum. Bu olay Türkiye'ye yakışmıyor, doğrudur da Türkiye'ye yakışmayan başka olaylar yok mu? Onları neden görmüyoruz.
Neden göremiyoruz. Bu olaylarla canı pahasına mücadele eden askerimiz, polisimiz, şehitlerimizin anneleri yok mu? Onlar anne değil mi? Daha Belenoluk baskınında teröristlerce şehit edilen Konyalı şehidimizin evine birlikte gitmiştik.Onlar anne değil mi? Onların insan hakları, insan olarak evlatlarını sevme, evlatlarını görme hakkı elinden alınmış değil mi? Türkiye'de konuları saptırma konusunda hiç kimsenin cambazlık yapmaya hakkı yoktur. Karabağlar olayı, Karabağlar olayıdır. Kendi sınırları içerimgeçen bu kaset gizli bir kaset sinde değerlendirilmiştir, değerlendirilmeye de devam edecektir. Yargı ve disiplin soruşturması devam ediyor ama bu ülkede başka konular da var. Onları yok görüp, insan hakları haftasında onları yok saymak, o anneleri yok saymak , onları görmemek, insan haklarını yok saymak bir haksızlık değil mi? İnsan hakları adına yapılan programın tek konusu İzmir Karabağlar'daki hanımefendiye personelimizin yaptığı uygun olmayan davranıştan mı ibarettir."
BÜTÜN SUÇ ŞEBEKELERİ KAPSAMA ALANIMIZDADIR
Bakan Şahin, bu ülkede huzuru sürdürmek için hiçbir ayrım yapmadan hiçbir kesimi gözetmeden, hükümet ve bakanlık olarak bu konuda çok iddialı olduklarını söyledi. Her türlü şer şebekelerinin üzerine gitmekte kararlı olduklarını anlatan Şahin, sözlerini şöyle tamamladı: "Sadece bizi terör örgütü bölücü vatan hainleri değil, Türkiye'nin farklı illerinde çeşitli alanlarda suç işlemek adına kurulan şebekeler de kapsama alanımızdadır. Son 1 ay içerisinde bu suç şebekelerine yönelik bu ülkenin huzurunu bozmak adına bölücü terör örgütünün dışında başka amaçlarla huzursuzluk çıkartmaya yönelik başka ideoloji ve düşünceler adına oluşmuş şebekelere yönelik de hangi kesimden olursa olsun hepsinin üzerine kararlılıkla gidildiğini yüce milletimiz görmektedir. Türkiye düne nazaran daha huzurlu bir ülkedir."
Konuşmaların ardından Konya İl Emniyet Müdürlüğü'ne kazandırılan araçların anahtarlarını İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin görevlilere verdi. Bakan Şahin başarı gösteren polislere ve emniyet müdürlüğüne destek veren hayırseverlere teşekkür belgesi verdi. Şahin, Konya Emniyet Müdürü Hüseyin Namal'dan brifing aldıktan sonra emniyet müdürlüğünden ayrıldı. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum