Mervenur Dalbudak

Mervenur Dalbudak

Sahiden Normalleştik

Sahiden Normalleştik

Hayretler içinde izliyorum normalleşme sürecimizi. Hem şaşkın hem öfkeli.... Acaba biz evde kalmaya devam mı etseydik? İnsanın her şeye bu kadar çabuk uyum sağlamasına ve unutabilme yeteneğine anlam veremiyorum. Daha bir iki hafta önce hepimizi bir can korkusu sarmıştı. Evlerdeydik. Sosyal medyalardan evrene mesajlar yolluyorduk. Sözde anlamıştık yaşamanın kıymetini. Akıllanmıştık güya. Allah’tan bize gelen bir uyarı diyorduk bu salgına. Sevdiklerimizi düşünüyorduk. Doğadan özür diliyorduk. İyi insan olmaya karar vermiştik. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı sözde. Evet, bunların hepsi sözde kaldı. Evet, hiçbir şey eskisi gibi olmadı daha da beter oldu kanımca. Karantinadan değil zıvanadan çıktık tabiri caizse.

**

Normalleşmenin ilk gününde en işlek caddede işe gitmek için yürürken bir yandan da etrafımı gözlemledim. Neyle karşılaşacağımı biliyordum ama yine de bir umut işte. Belki yanılırım diye bekledim. İnsanlar dönercilerin önünde kuyruğa girmiş sosyal mesafe, tedbir, maske ara ki bulasın. Sanki üç aydır bu anı bekliyormuşuz. Suriye uyruklu iki kadın yan yana yolda yürüyor, yanlarında on tane çocuk var. Haklarını yemeyim çocuklar maskeli. Kendini düşünmüyorsun anladık da çocuklarına nasıl kıyabilip de sokağa çıkabiliyorsun aklım almıyor. Üstelik 18 yaş altı çocuklara sokağa çıkma kısıtlaması varken. Tüm bunları geçtim. Geçilmez de daha başka normalleşme hareketleri de var onları da anlatayım. 

**

Maske takmayı zaten bir türlü öğrenemedik. Ona da eyvallah. Fakat miadını doldurmuş maskeler neden çöpe atılmak yerine sokaklara atılıyor? Yarım yamalak da olsa gün boy ağzımızda, çenemizde ya da herhangi bir yerimizde kalan maskeleri işimiz bitince nasıl içimiz el vererek sokağa atabiliyoruz şuursuzca? Hiçbir atık madde sokağa atılmaz da maske hiç atılmamalı. Nerde kaldı bizim evde kaldığımız zamanlarımız. Herkesi geçtim şu an umursamaz tavırlarımız kendi emeklerimizi heba ediyor. Hafta sonu sokağa çıkma kısıtlamaları kaldırıldı. Parklara bahçelere akın ettik. Gidelim orda sıkıntı yok temiz hava iyi gelir. Peki, neden çekirdek kabukları çimenlerin üzerine adeta tohum serper gibi atılmış?  Biz neden insan kalmayı başaramıyoruz? 

**

Neden kendimize, çevremize, dünyaya saygı duymuyoruz? Aylardır nelerle mücadele ettik? Sağlık çalışanları evlerine gidemedi. Çocuklar annelerini babalarını göremedi. Esnafın çoğu kepenk indirdi belki de evine ekmek götüremedi.  Camiler ıssız kaldı. Bayram yapamadık. Onlarca insan işsiz kaldı. Yüzlerce insan hayatını kaybetti. Daha sayamadığım birçok acı dolu olay yaşadık. Soruyorum size tüm bunları boşuna mı yaşadık? Ziya Paşa’nın” Yaşarken tuz katmazlar aşına, Methiyeler düzerler mezar taşına...” dediği yerdeyiz. Yaşamında belki de aylarca, yıllarca görmediğimiz insanların şimdi cenazelerine gidiyoruz. Önüne geçilemeyen taziye ziyaretleri virüsün yayılmasında rol alan etmenlerin en başında geliyor neredeyse. 

**

Takdir sizlerin ama bana bu vurdumduymazlığımız kul hakkı yemeye giriyor gibi geliyor. Çünkü tedbirsizce atılan her adım bir insanın ekmeğine hatta canına mal oluyor. Sevdiklerimiz hala yanımızda olduğu için bu rahatlık. Her zaman ki gibi bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı ile davranıyoruz. Ama ya sıra bize de gelirse? Ya biz birinin ölmesine ya da biri de bizim hatta sevdiğimiz birinin ölmesine sebep olursa? Ben ne desem boş biliyorum. Virüs bile saçtığı dehşetle insanları dizginleyemedi. Hatta hiçbir virüs insandan daha tehlikeli olmadı. Allah sonumuzu hayreylesin. Zira o son yakında. MONAROZA

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mervenur Dalbudak Arşivi

Mola

30 Haziran 2020 Salı 09:04