Sadreddin Konevî Y(Akışları)
Konya Fikir, Sanat, Kültür Adamları Birliği Derneği düzenlediği programlarla gönül dolduruyor. "Koyunoğlu İkindi Sohbetleri"nde bu hafta sonu Sadreddin Konevî Hz. yâd edildi. Mehmet Ali Uz, Hüsamettin Sönmez ve Kâzım Öztürk beyefendinin katıldığı programdan çok istifade ettik.
Tamamen tevafuk eseri aynı gün, Sadreddin Konevî Hz.nin önemli talebelerinden Fahreddîn-i Irâkî’nin bir mektubunu da okuma fırsatı elde ettik. Günün ilhamları ve tesiriyle bu yazı kaleme alındı.
İşte Fahreddîn-i Irakî’nın “ayrılıklardan dem vuran, Konya’da bulunamamanın özrünü belirten, Sadreddin Konevî’ye beslediği yüksek saygı ve sevgiyi ifade eden” aşklı mektubundan bazı bölümler. Okudukça neyi kaybettiğimizi de hatırlıyoruz:
“Hamd Allah’a, salât u selâm ise O’nun seçilmiş kuluna olsun.
Senin samimi hizmetkârın, dervişin Irâkî’nin kalbinde, -huzursuzluk veren ve elemler ile kaynaşan, şevk ve nizâya dâima tahrîk eden, hasret ve vecd meş’alesini yakan- aşk iştiyak meşalesini tutuşturdu ve hayatımın gidişatını bir saman yığını gibi yaktı, yine bir dereceye kadar onun ateşi yalnızca yolun toprağı ile söndürülebilir ve çamura batmış hayatımın seyri yalnızca o el-İmâmü’l-Mübîn ve’l-Kur’anü’l-Azîm, Sadrü’ş-Şerîa ve’t-Tarîka, Mazharu’l-Hak ve’l-Hakîka -daima ehl-i tarîk için bir sığınacak bir yer ve ashab-ı tahkîk için de vuslata erdiren bir er olsun- olan Efendimin yüzünün suyu ile arınabilir.
Canân nerede? Kapısında olsam da endişe içindeyim
O talihi nerede bulayım? Ancak sen nazikçe kapıma geleceksin.
Ayrılık şiddetinin yakışından ve sürgün dönemin süresinden bu iş neredeyse beni helak etmeye yüz tuttu, artık bıçak kemiğe dayandı. Kabiliyetsizliğim nihâyetine erişti, zâfiyet beni istila etti. Ve bu sır (sana olan büyük aşkımın sırrı) bu hâle geldiği için (zira elemim her şeyde âşikâr oldu) perde arkasında kalmaya devam edemez. Nasıl böyle devam edebilir? Nasıl?
Kapı kapandı, perde indi ve -kapı kapalı olsa da- anahtar perdenin arkasındadır. Perde kalkana ve evin kapısı açılana dek rahat yoktur. Demek ki nazik bir dost ve içten bir arkadaş mı var?
Ayrılık -ne zaman? Gurbet -ne zamana dek?
Hâlimi Allah’tan gayrıya mı şikâyet edeyim?
(…) “Tabiatımın meyli ve şerîatın hükmü beni, efendimizin parıltılı eşiği ve nûrlu makâmı olan aslî vatanıma ve vuslat mâdenine dönmek üzere tahrike devam etmektedir. Ancak her ne zaman bu endişeli kişi bu makama dönmeye karar verdiği zaman ve yüzünü bu mabede çevirdiği zaman bazı şüpheler onu eteğinden yakalar ve bundan kaçmak da imkânsızdır.
Sana yakınlaşmanın dışında her şeyi şevk dalgaları reddeder
Ancak hâller uzaklığın dışında her şeyi geri çevirir
Her gün aklım beni bir yana götürür, kalbim ise başka bir yana sürükler, şeriat kemâle doğru emreder, hakîkat ise olması zorunlu olacak olana doğru emreder. Bu miskin nefis ne yapabilir?
(…) Umarım ki galibiyetinizin mıknatısı cezb etmeye ve hareket ettirmeye başlayacaktır.
İpin ucu senin elinde ve ben el için eğitilmişim
Beni kendine doğru çektiğinde, sana döneceğim
Senden ayrı olduğumdan dolayı neredeyse helak olacağım
Şayet elimden tutmazsan asla ayağa kalkamam
Benim niyetim benden dönmeyi istemekte, fakat rızam ‘ancak izin verilirse’ demektedir. Böylece kul, iki şey arasında hayrette kalmaktadır. Nazar et! Ne görüyorsun? Visâl için bir yol var mı?
Dön! Çünkü sana muhtacım.
‘Seni bu cihânda göreceğim’ demek müyesser olabilecek mi?
Ve yine seninle bir an mutlu bir şekilde oturabilecek miyim?
Gönül kulağı ile senin ferahlatan sözünü işitebilecek miyim?
An gözüyle senin teselli edici yüzünü görebilecek miyim?
Sana layık değilim ama beni kabul et
İyi ya da kötü beni al, ben başka ne yapabilirim? Ben buyum
Bir kez de bu yoldan geç -zira çok müştâkım
Hâlime bir nazar kıl ki çok miskinim
Bu âlemde varlığım bir iz bırakmak için değildir
Eğer vuslat ümidi olmasaydı hiçbir vakit teskin olmazdım
Ancak şu an mutluyum, son nefesimle dudaklarımdayım
(…)
Huzurunuzun şefkati umumî olduğundan dolayı kulunuzun daha hususî olmasını ümit etmekteyim. Noksanlıkları kemâl makâmında ikâme edip ve kemâl sözlerine yüceltmeye devam edesiniz. Sizin için en iyiyi talep ediyorum ve sizinle küllün tecelli etmesini talep ediyorum –küll ise içinde ne bir küll ne de bir cüz vardır.
Hamd Allah’adır.” (Fahreddîn-i Irâkî, Aşk Metafiziği, hayykitap)
“22 Temmuz 1274”.
741. Vefat Yıldönümünde Sadreddin Konevî’yi, bu büyük veliyi hürmet ve muhabbetle anıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.