Rıza Türmen: Hukuk Devletinde Çıkarlara Göre Kanun Değiştirilmez

Rıza Türmen: Hukuk Devletinde Çıkarlara Göre Kanun Değiştirilmez

Türkiye’nin uluslararası hukuk alanında önemli ismi, CHP Milletvekili Rıza Türmen, iktidarların, çıkarlarına göre kanun değişikliği yapamayacağını söyledi. Türmen, "Hukuk rafta duracak, işinize geldiği zaman raftan indirilecek kullanılacak,...

Türkiye’nin uluslararası hukuk alanında önemli ismi, CHP Milletvekili Rıza Türmen, iktidarların, çıkarlarına göre kanun değişikliği yapamayacağını söyledi. Türmen, "Hukuk rafta duracak, işinize geldiği zaman raftan indirilecek kullanılacak, işinize gelmediği zaman rafa koyacaksınız. Bu, hukuk devleti değildir" dedi.

1998-2008 yılları arasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) yargıçlık yapan, TBMM Anayasa Komisyonu ve 4 bakanla ilgili kurulan soruşturma komisyonu üyelerinden CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda (CMK) öngörülen düzenlemeleri ve güvenlik paketini Bugün gazetesine değerlendirdi.

CMK’da değişiklikler içeren kanun teklifinde birtakım ilkesel sorunlar olduğunu kaydeden Türmen, "Kanun çıkarmak, hele ceza kanunlarını değiştirmek ciddi ve önemli bir iştir. İkide bir önlük değiştirir gibi kanun değiştirmek olmaz. İktidarlar keyfi istediği, çıkarları gerektirdiği zaman Ceza Kanunu’nda, CMK’da değişiklik yaparsa hukuk devleti olmaktan çıkılır. Her olaya tepki olarak kanunda değişiklik yapılmaz. Bugün bu olay oldu, yarın başka bir olay olacak, her olayda Ceza Kanunu’nun ve CMK’nın değiştirilmesi, yasaların güvenilirliği, yasaların istikrarı bakımından çok büyük tehlikeler doğurur. Bu kadar sık yapılan değişiklikler hukuk güvenirliği bakımından ve hukuk devletinde yasaların sahip olması gereken, öngörülebilirlik bakımından çok sakıncalı." diye konuştu.

ZORBA BİR İKTİDAR ANLAYIŞI

Türmen, 'makul şüphe' konusunda ise şunları söyledi: “Somut delillere dayalı kuvvetli şüphe” yerine “makul şüphe” öngörülüyor. CMK’da zaten bu böyleydi, makul şüphe aranıyordu. Suç delillerinin bulunacağına dair bir makul şüphe varsa, o zaman yargıç arama izni verebiliyordu. Şubat ayında bunu değiştirdiler, “delillere dayanan kuvvetli şüphe”yi getirdiler. O sırada 17-25 Aralık soruşturmaları devam ediyordu, o soruşturma kapsamında olabilecek kendilerine yakın kişilerin evlerinin aranmasından korktukları için bunu güçleştirmişlerdi. Derken soruşturmalar kapandı, bu endişe ortadan kalktı. Şimdi onlar, kendilerini protesto edenleri, muhaliflerin evlerini filan aramak istiyor, onun için tekrar eski kritere dönüp, makul şüpheyi getirdiler. İktidarın çıkarlarına hangisi uygunsa buna göre değişiklik yapılıyor. Hukuk, rafta duracak, işinize geldiği zaman raftan indirilecek, kullanılacak, işinize gelmediği zaman tekrar rafa koyacaksınız. Bu, hukuk devleti değildir. Bu keyfi, zorba bir iktidar anlayışıdır."

Makul şüphe ile somut delile dayalı kuvvetli şüphe arasında sanıldığı kadar büyük bir fark olmadığını söyleyen Türmen, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları bu konuda çok açıktır, “makul şüphe” dediğiniz zaman, delil düzeyine erişmemiş olsa da o aramada üçüncü gözlemciyi delillerin bulunulacağına dair ikna edici vakaların, olguların olması lazım. “Makul şüphe”de olguların bulunması hâkimin takdir yetkisini sınırlandırır. Savcı, hâkime gidip “Adamın yüzünü, bakışını beğenmiyorum. Bu adam şüpheli, evini aramak istiyorum” diyemez. Hâkimin karar vermesi için savcının hâkime neden şüphelendiğini gösteren bazı somut olgular getirmesi lazım. Arama yapmak için delillere dayandırmak zaten aslında bir garabetti." değerlendirmesinde bulundu.

Doğru olanın “makul şüphe” olduğunu savunan Türmen, "Yeter ki uygulanması Avrupa standartlarına uygun olsun. Hâkimin verdiği arama kararı çok açık olmalı. Yani, kimin evinin, ne kadar süre ile hangi suç için aranacağı, o arama sonucunda ne gibi delillere, belgelere, eşyalara el konulabileceğinin açıkça yazılması lazım. Burada çünkü insanın özel yaşamı ihlal ediliyor. Özel yaşam ihlalinin çok ciddi nedenlere dayanması lazım. Hâkim kararında güvenceler olması lazım. Önemli olan budur." şeklinde konuştu.

TÜRKİYE ULUSLARARASI STANDARTLARDAN UZAKLAŞIYOR

AİHM'nin Avrupa’da ortak bir hukuk alanı oluşturduğunu belirten Türmen, Türkiye'nin de bu hukuk alanının bir parçası olduğunu fakat Türkiye’nin bu ortak hukuk alanına uyum sağlamasının giderek zorlaştığını söyledi. Türmen, "Türkiye otoriterleştikçe uluslararası standartlardan uzaklaşıyor. Uluslararası standartlardan uzaklaştıkça kendi içine kapanıyor. Dış dünyayı görmezlikten gelmeye çalışıyor." dedi.

İÇ GÜVENLİK REFORMU

Rıza Türmen, Başbakan’ın açıkladığı iç güvenlik reformunda öngörülen düzenlemelerle ilgili olarak da şunları söyledi: "Toplantı ve gösteri yürüyüşleri bakımından Türkiye’nin başı çok derttedir. AİHM kararlarına bakıldığında görülecektir, Türkiye aleyhine çok fazla ihlal kararı çıkmıştır. O kadar ki, Avrupa Konseyi’nin Bakanlar Komitesi bir karar kabul etmiştir. “AİHM kararlarına rağmen Türkiye’de toplantı, gösteri yürüyüşleri hakları ihlal edilmektedir. Sistematik, yaygın bir ihlal vardır. Bunu önleyecek tedbirlerin alınması gerekir. Polis, orantısız güç kullanmaktadır. Bu ihlal gerekçelerini ortadan kaldıracak yasal düzenlemeler yapılmalı, polisin orantısız şiddete başvurması önlenmelidir” diyor. Türkiye’de Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, AİHM kararları ile çelişmektedir." CİHAN

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.