Oruç Nedir?
Oruç: Yaratıcının emri olduğu için, O’nun hatırına ve hürmetine, belirli saatler arasında, yeme, içme ve cinsel zevklerden uzak durmaya denir. Hak dinlerin hepsinde olduğunu Yüce Allah’ın şu ayetinden anlıyoruz: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.”(1)
Yapılan dinî, tarihî ve ilmî tetkikler, hak dinlerin hepsinde oruç olayının olduğunu göstermektedir. Mesela; Yahudilik ve Hıristiyanlıkta da oruç vardır ama, tarihin derinliklerinde bunu ya kaldırmışlar ya da sulandırmışlardır. Böyle olduğu için biz bu dinlere muharref dinler deriz, yani; sonradan değiştirilmiş, kitaplarının içine insan fikirleri karıştırılmış, nefislere ağır gelen birçok hükümleri ya tamamen kaldırılmış, ya da yozlaştırılıp sulandırılmıştır.
Yahudilikte Yom Kipur gibi kutsal günlerde, ana-babanın ölüm günlerinde, gelinle damat evlendikleri günlerde oruç tutmak mecburiyetindedirler ve bugün bile buna uyuluyor. Bunların toplamı 25 güne varmaktadır. Onların orucu Müslümanlarınkine nazaran daha zordur. Çünkü bir akşamdan öbür akşama kadar 24 saad devam eder.(2)
Hıristiyanlıkta da oruç vardır. Ama onlar sayısı, zamanı ve tutma şekli ile ilgili birçok değişiklikler yapmışlardır. Senelik 40 güne varan oruçlarını, nefislerine zor geldiği için perhize, yani oruçlu oldukları(!) günde bazı şeyleri yememe, et ve et mamüllerine yaklaşmama… gibi bir uygulamaya dönüştürmüşlerdir.(3) Hz. İsa’nın 40 gün oruç tuttuğu rivayetleri vardır.(4)
Dr. Morton Scott Enslin şöyle der: “İsevîlik; Yahudilerin yaşadıkları yer olan Filistin’den, putperest milletlerin memleketlerine yayıldı. Bu yayılma birçok değişmelere sebep oldu. İseviler, Musa Aleyhisselâmın şeriatından uzaklaştılar. Hz. İsa’nın tebliğ ettiği din bilgilerini, putperestlerin kabul edebilecekleri hale getirdiler. Böylece tutarsız, akıl ve mantığın kabul edemeyeceği bir din meydana geldi.”(5)
Cenâb-ı Hak lüzumsuz, faydasız ve hikmetsiz hiçbir şey yaratmaz ve emretmez. Her emrinde ve nehyinde kullarının maddi ve manevi menfaatleri vardır. Mesela oruç: Zahiren baktığımızda, hele böyle sıcak mevsimlere geldiğinde hâşâ insana eziyetten başka bir şey değilmiş gibi gözükür ama, onda ne hikmetlerin, ne faydaların olduğunu insanlar bilseler, Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi; “senenin tamamının ramazan olması için Allah’a yalvarırlar”(6)
Orucun hem maddi hem de manevi faydaları vardır. Bugün manevi faydalarını dile getiren Hadis-i Şeriflerden bazılarını arz edip inşallah yarın da maddi fayda ve menfaatlerini yazalım:
Rasülullah (s.a.v.) bir cuma günü hutbeye başlamadan kısa aralıklarla üç defa "Amin" der. Namazdan sonra arkadaşları bunun sebebini sorunca, O büyük insan şöyle cevap verir: Minbere yöneldiğimde Cebrail bana geldi ve: "Senin mübarek isimlerinden birisini duyduğu halde, kibrinden dolayı, sana salât ve selâm getirmeyenlerin burnu sürtülsün" dedi ben Amin dedim. İkinci adımımı atınca, yine Cebrail: "Kim anne ve babasına veya bunlardan birine, ihtiyarlıklarında yetişirde onlara vereceği hizmet, göstereceği hürmet ve ta'zimden dolayı, Allah'ı memnun edip kendini affettiremezse burnu sürtülsün" dedi bende Amin dedim. Üçüncü adımımı atınca yine Cebrail bana: "Kim Ramazan ayına yetişirde O ayın rahmet ve bereketinden faydalanamayıp kendini Allah'a affettiremezse burnu sürtülsün" dedi ben de Amin dedim.(7)
“Her kim inanarak ve mükâfatını Allahtan bekleyerek Ramazan da oruç tutarsa, onun geçmiş günahları bağışlanır, affedilir.”(8)
“Oruç benim içindir, onun ecrini de ben takdir edip vereceğim.”(9)
“Oruç sabrın yarısıdır.”(10)
“Adil amirin, mazlumun, misafirin ve oruçlunun duasının ret olunmaz, Allah tarafından kabul ve makbul edilir.”(11)
Ramazan ayı: Oruç tutanların uykusuna nafile, nafile ibadetlerine farz sevabı, farzlarına 70 farz sevabı verilen bir aydır. (12) Normal günlerde yapılan bir hayır ve hasenata 10 sevap verildiği halde, Ramazan ayında 700 misli veya daha fazlasının verileceğini Allah'ü Zülcelâl bizlere müjdelemiştir.
Ramazan ayının birinci gününden itibaren Cenab-ı Allah şöyle nida ettirir: "Tövbe eden yok mu kabul edeyim. İstiğfar eden yok mu bağışlayayım. Affını isteyen yok mu affedeyim. Dua eden yok mu kabul edeyim. Derdine şifa isteyen, belalarının ve musibetlerinin def'ini isteyen yok mu, isteklerini yerine getireyim…”(13)
Ramazan ayı: Orucuyla, iftarıyla, seheriyle, sahuruyla, teravihiyle, mukabele ve vaazlarıyla, hayır ve hasenatlarıyla… Müminleri lâhûti âlemlere uçuran, bedii zevklere gark eden, ruhsal itminana ulaştıran, manevi zevk ve heyecanla ürperten, mana ummanında ak ve pak eyleyen, kısaca insana Eşref-i Mahlukat olduğunun zevk ve manasını hissettiren kudsi bir aydır.
Ramazan ayınız kutlu, mutlu ve mübarek olsun.
------------
1- Bakara Sûresi, 183.
2- En-Nedvî, “Dört Rükün”, İrfan Mat. İst. 1977, s. 187; Osman Cilacı, İlâhî Dinlerde Oruç Hac ve Kurban, s. 18-19.
3- Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c. 1, s. 626.
4- Matta, 4/1-2; Osman Cilacı, a. g. e. s. 23; Barnaba İncili (Arapça’ya Terceme: Halil Sa’ade) 14/2-5.
5- Harputlu İshak Efendi, “Cevap Veremedi”, Hakikat Yay. İst. 1995. s.162.
6- Et Terğıb vet Terhib Tercemesi”, c. 2, s. 443.
7- İbni Hıbban, Sahin’inde rivayet etmiştir.
8- Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübra 4-201-202.
9- Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyam 160, 162, 164; Tirmizî Sıyam 54.
10- Hadis Ansiklopedisi Prof. İbrahim Canan 17/169.
11- Tirmizi. Terğıb ve Terhib Tercümesi 2/420.
12- Bakara Sûresi, 261.
13- Buharî, Tevhid 35, Teheccüd 14, Daavat 13, Müslim 166 (758).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.