Örtünme tarzımız (1)
Müslüman toplumlar olarak bugün büyük bir felâketle karşı karşıya olduğumuzu unutmamalıyız. Gerçekten de yüreğimizi burkan, gönlümüzü inciten acılarla iç içeyiz. Kapalı bir anne yanında son derece açık genç kızını görünce; “acaba örtünme anneye var da bu genç kıza yok mu” diyecek kadar büyük bir şaşkınlık içerisine girmekteyiz. Günden güne “edep ve hayâmız” eriyip gitmekte ve bu eşsiz manevî değerimizi kaybetmekteyiz. “Değerler Eğitimi” diye vermeye çalıştığımız dersler de neredeyse hiçbir kazanç sağlamamaktadır. Ayrıca öteden beri tesettür diye bildiğimiz örtünme tarzımız, adetâ çıplaklığın bir başka versiyonu olarak görünmektedir. Bu da ayrı bir felâket. Hem dindar, (!) hem modern. Sanki modern bir günahkâr. Hem açık hem ehl-i salât. Yani namaz kılan bir kadın ya da genç kız, son derece modern (!) giyinebiliyor, erkeklerle çok rahat hasbihal edebiliyor, şu çarşı benim, bu pazar senin rahatça dolaşabiliyor, çalışma hayatında gayet rahat bir davranış sergileyebiliyor. Abid ama müttakî değil. Nefsin istekleri hayata geçmekte. İşte bu gidişattan şeytanın kârlı çıkacağı, onu kandırıp ibadetten de uzaklaştıracağı apaçık bir gerçektir.
Bütün bu ve benzeri hususlar tesettürü tekrar gündeme taşımaktadır. Biz de bu konuda bir yazı serisi hazırlamaya çalıştık. Allah (c.c.) başarılı kılsın.
Konuya girmezden önce Müslüman bir genç kız ya da hanımın, Allah’ın farz kıldığı bu çok önemli konuda, kendisine şu soruları sorması zannımızca iyi olur. Bu, onun için, bir nefis muhasebesi olacaktır. Kendisinden alacağı cevaplar ise, bu konudaki durumunu ortaya koyacaktır.
-Ben niçin örtünüyorum?
a-Allah için, (farz olduğu için,)
b-Örf ve adet olduğu için,
c-Ailem istediği için,
d-Toplum baskısından dolayı,
e-Eşim istediği için.
-Örtünürken hangi kıstasları gözetiyorum?
a-Yakışmasını,
b-Güzelleştirmesini,
c-Modaya uygun olmasını,
d-Bakışları üzerimde toplamasını,
e-Yabancı bakışları üzerime çekmemesini,
f-Tamamen Allah rızasını.
Eğer örtünmeyen bir bayan ya da genç kız ise;
-Niçin örtünmüyorum?
a-Beni sıkıyor.
b-Daha gencim, zamanı var.
c-Modern hayat bunu gerektiriyor.
d-Bu asırda örtünmek mi olurmuş?
e-Örtünmek aslî bir unsur değildir.
Bilinmelidir ki bu bölümün ilk iki maddesi günahkâr olmayı getirir, son üç maddesi ise imanı götürür. Onun için her insan ağzından çıkan söze çok dikkat etmelidir. Mü’min, Allah’ın emirlerinin kıyamet sabahına kadar değişmeyeceğini çok iyi bilmelidir.
İNANMIŞ İNSANIN HEDEFİ
İnanmış insanın hedefi Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmak değil midir?
Bizler bu dünya hayatına ebedî alemin imtihanını vermek için gönderilmedik mi?
İmtihanı kazanan insanlar ebedî mutluluğa nail olacak, kazanamayan ise ebedî bir kayba uğramayacak mı?
O halde her mü’min ahireti kazanmanın gayretinde olmalı ve bu hedefe yönelik olarak çalışmalı değil midir?
Bu gerçeği kavrayan her inanmış kadın ve genç kızın Allah’ın emrettiği şekilde örtünmesi gerekmez mi?
Evet, bu aynı zamanda bir ibadettir. Zira ibadet deyince sadece namaz, oruç vb. değil, Allah’ın bütün emirleri akla gelmelidir. İşte bu tarif mü’min kimseye kolaylık sağlayacak ve onu asıl hedefine yani Allah’ın rızasına götürecektir. Allah’ın rızası ise cennet ve Cemal-i İlâhî mükâfatı olarak kendisine dönecektir.
Bu çerçevede düşünen her kızımız aynı zamanda gönlünde bir rahatlık bulacak ve kolay bir şekilde örtünecektir. Sonra da bu şuuru daha küçük yaşta çocuklarına verebilecektir.
O, İSLÂM’IN BİR ŞİARIDIR
Tesettür, İslâm Dini’nin önemli şiarlarından bir tanesidir. Onu emredildiği şekilde uygulayan bir Müslüman Hanım ve genç kız, mü’mineliğini en güzel halde simgeler. Bütün ilahi dinlerde bu böyle gelmiştir. Dolayısıyla Allah’a kullukta gayretli olan her mü’mine hanım, Allah’ın bu müstesnâ emrini içinden gelerek ifa eder ve bundan büyük bir haz duyar. O bununla, “ar damar”ını muhafaza eder, “Cennet kadınlarından” olma şerefini de elde eder. Zira bilir ki, atası ve anası olan Hz. Adem (a.s.) ile Hz. Havva’nın, şeytanın vesvesesiyle Cennet’te işlemiş oldukları hatadan dolayı, üzerlerindeki “iffet” elbiseleri çıkarılmış ve kendileri utançlarından ağacın yapraklarıyla edep yerlerini kapatmaya çalışmışlardır. Şeytan insanın açılmasını ister. Ayetlerde bu gerçek çok açık bir şekilde şöyle beyan edilir:
"Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi.
Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.
Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara:
–Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nidâ etti.
(Âdem ile eşi) dediler ki:
–Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.
Allah:
–Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır, buyurdu.
Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (diriltilip) çıkarılacaksınız, dedi.(7;20–25)
Bütün bunlardan; şeytan atanız ve ananızı çıkardığı gibi sizi de cennetten çıkarmasın manasını rahatlıkla anlayabiliyoruz. İşte günahlar insanın manevi elbisesini de üzerinden böyle çıkarır. Örtüsü olmayan her insan şeytana aldandığını iyi bilmelidir.
İnsanın fıtratında olan bu duygunun daima muhafaza edilmesi gerekmektedir. Bunun için de kişi nefsine fırsat vermemeli, örtüsüyle bir “iffet âbidesi” olduğunu ispat etmelidir. Her bir günahıyla bir edep duygusunu kaybedeceğini de unutmamalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.