Recep Çınar

Recep Çınar

Ön tekerlek nereye giderse arka tekerlek de oraya gider!

Ön tekerlek nereye giderse arka tekerlek de oraya gider!

Bu kulübün başkanı Bahattin Karapınar, “Konyaspor düşerse  dünya’nın sonu değil” diye saçma sapan, ipe sapa gelmez bir laf ederse,  futbolcusu etkisiz, seyircisi tepkisiz bir topluluktan da fazla bir şey beklenmezdi Ankaragücü maçında…
Anlayacağınız, imam cemaat meselesi…
Kulübün başına atamayla gelen memur bir başkandan da akıllı uslu cümleler kurması beklenemezdi zaten…
Elbette bir takım düşerse dünyanın sonu değil…
Eyvallah…
Ama bir takım deve yüküyle borçlandırılıp, kulübün paraları çarçur edilip, 25-30 trilyon borçla düşerse, o zaman görürsün, yedi cücelerle pamuk prensesi ya da Hanya’yı Konya’yı…
Eğriye eğri, doğruya doğru…
Kimseye sevdiremedi kendisini…
Sevemedi kimse kendisini…
Bu takımın bugünlere gelmesinin, yani sonu dramatik biten bu filmin “esas oğlanı” kendisi… Acaba, hangi “affedilmez hatasının” günahını çekiyor…
Cevabını kendisi biliyor… 
Çünkü, Konyaspor’un “kara kutusu” kendisi, başkası değil…
Günahı ya da günahları büyük ki, bedeli de böyle büyük oluyor… 
Kefareti ağır…
Hesap sorulmalı ya da hesap vermeli…
“Kendi düşen ağlamaz” diye geçiştirmemek lazım… 
Hatası büyük…
Ve deve gibi, hiçbir tarafı doğru değil…
Dolayısıyla da “timsah gözyaşları” dökmesinin hiçbir anlamı yok…
Faturayı başka yerlere kesmesinin de…
Çünkü, etme bulma dünyası…
Rüzgar ekersen, fırtına biçersin…
Bu kadar basit…
xxx
Siz bakmayın Ankaragücü’nün geçirdiği ağır travmalara… 
Ay’ın görünen yüzü onların ki…
Ama ayın görünmeyen yüzü hiçte sanıldığı gibi değil…
Başkent  temsilcisinde, mesele kurumun geleceği değil, koltuk meselesi…
Cemal Aydın ile Gökçek ailesinin ikbal kavgası…
Elbette bizi ilgilendirmiyor Ankaragücü’nün yatak odası…
Benim derdim Konyaspor…
Bahattin Karapınar, Ziya Doğan ve Mustafa Eraydın üçlüsü ile avanelerinin altına dinamit koyduğu Konyaspor…
Değil koşmak, yürümeyi bile zul gören bir takımı gördük sahada… “Ununu elemiş, eleğini duvara asmış” bir “ruh” halindeydi Konyasporlu oyuncular… Hiçbir bahane affettirmez, bu “fiziksel” ve “zihinsel” iflası…
İyi değil, doğru futbolun, adam gibi mücadele etmenin, sahada takım gibi durmanın, takım gibi oynamanın mumla arandığı Ankaragücü maçında,  2-0’lık yenilgi için söylenebilecek en güzel cümle şu olur sanırım; Ön tekerlek nereye giderse, arka tekerlek de oraya gider…
Kulübün başkanı “bu takım düşerse dünya’nın sonu değil” gibi bir laf ederse, o takımın futbolcusu da, “makaram sarı bağlar, kız söyler gelin ağlar” türküsünü  okur sahada…
El elin eşeğini türkü çığırarak ararmış hesabı…
Neredeyse pozisyonsuz bitirdiler Ankaragücü maçını Konyasporlu futbolcular… Hadi pozisyondan vazgeçtik, “biraz gam, biraz gayret” beklemek hakkımız değil miydi? Onu da mumla aradık, ama bulamadık…
Bu kulübün başkanı şimdi idrak etmiştir sanırım, bazı acı gerçekleri… Gerçi hiçbir şey değişmez bu saatten sonra… O hala “torbada 30 puan var” dese de…
Çünkü, kendisi de inanmıyor…
Topçular niye inansın ki?
Sevgili Ahmet Dalkıran, cumartesi günkü yazısının sonunu çok iyi bağlamış…  Ama ben Ahmet Hoca’nın bu düşüncesine katılmıyorum…
Dalkıran yazısında “Konyaspor, Ankaragücü maçını kazanıp gelecek haftalara daha umutlu çıkacak. Konyaspor kesinlikle kazanmalı. Aksi takdirde umutlar bir bir değil, toptan tükenecek. Böyle bir yenilgiden sonra da ne başkan ne hoca ne futbolcu, “önümüzdeki haftaya bakıyoruz” demesin. Çünkü, önümüzdeki hafta Kadıköy’e gidiyor bu takım” demiş.
Kendince doğru söylemiş…
Evet…
Hafta sonunda Fenerbahçe maçı var…
Başkanımız Bahattin Karapınar’da Fenerbahçeli malumunuz…
Aziz abisi ona bir güzellik yapar mı?
Yapar mı yapar…
Kimbilir…
Ahmet Dalkıran’ın düşüncesine bunun için katılmıyorum!!!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi