Okuma kültürü, yemek kültürü
Son yıllarda televizyonlarda, yemek programları, ekranlarda yemek yapma yarışmaları gece yarılarına kadar süregidiyor. Bu programlar, öğrencilerimle paylaştığım ‘okuma üzerine’ adlı bir yazımı bulup tekrar onlarla paylaşmaya beni mecbur bıraktı! Yazıda bir ülkenin insanlarının okumaya verdiği önem ve ne kadar çok kitap okuyorlarsa medeniyete, kültüre katkıları ve gelişmişlik düzeyleri arasındaki ilişkiden bahsediyordu. Yetişen taze dimağları, zekâları kitaplarla beslemeyen milletlerin sonunun hüsrana mahkûm olacağından bahsetmekteydi.
**
Efendim sözü uzatmadan bu konuyla ilgili gördüğüm şu sözü paylaşayım. Namık Kemal şöyle söylemiş: “Okumayı öğrenmek, en güç sanattır. Âdemin hayvaniyeti yemekle, insaniyeti okumakla kaimdir.” Her şeyimizi eğlence ve reyting kültürüne göre ayarlarsak kitaplarımız raflarda tozlanırken, yeni neslimiz, geleceğe ümit beslediğimiz çocuklarımız kitapsız büyüyen varlıklar oluverirler. Çok güzel bir söz var; ‘Kitapsız büyüyen çocuk, susuz büyüyen ağaca benzer. ‘Susuz bir ağaç kurumaya meyilli olur. Hatta meyve verse meyvesi kısır, küçük, cılız olur. Dahasını deyim ben size. Kitap karıştırmayan beyinler cahil kalır; ortalık karıştırırlar.
**
Tarihimizi okumak, cumhuriyet tarihi yazarlarımızın eserleriyle tanışmak (Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Ömer Seyfettin, Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Kemal Tahir, Yaşar Kemal ve diğerleri) ne güzel olacaktır. Descartes’in sözüyle; ‘En iyi kitapların okunması, geçmiş yüzyılların en büyük insanlarıyla konuşmak gibidir.’ Okumaya özendiren teşvik eden her unsur desteklenmelidir. Başta öğretim müfredatlarıyla, televizyon, internet programlarıyla kültürümüzü, ruhumuzu ve kişiliğimizi geliştirmek ve yükseltmek elimizdedir.
**
Okumayı teşvik etmeyen, ahlaki ve tarihi kültürü yansıtmayan değerler oldukça sorunludur. Benim bu soruna götürecek programlara sözüm. Bu program ve faaliyetlerin Olumlu kültür aktarımı noktasında sıkıntılıdır, sakıncaları çoktur. Bu tür programların kritik kazanımı ‘Öğrenmek ve Kendini gerçekleştirmek’ yerine ‘özenti ve görünmek’ tehlikesidir. Başka açıdan bu zaman alıcı hatta ‘zaman öldürücü ’programlar ‘aidiyet biz duygusu yerine’ yerine ‘çıkarcı ve sahip olmak’, ‘yetinmek ve paylaşmak’ yerine ‘bencillik ve daha çok kazanma hırsı’ gibi mesajlara meşruiyet zemini hazırlamaktalar.
**
Hayat bir okuldur. Bu hayat okulunda çocuklarımız ve gençlerimiz nasıl başarı, zorlukları yenme ve engelleri aşma gücüne sahip olacaklar hiç düşündük mü? İşte okumakla bu yollar aşılır. Yemek programları, kebaplar, soteler, cacıklarla nereye kadar gidecek! Kitap sayfalarından bizlere göz kırpıyor aslında doğru yolda yürümenin sırları. Sadece başarı değil; kendini tanımanın, kendine ve milletine sahip çıkabilmenin, topluma faydalı olabilmenin ipuçları kitap sayfalarında, kültür kodlarımızda gizlidir.
**
Gelin toplum ve devlet bütünü olarak neye daha önem veriyor isek beyaz cama onu yerleştirelim. Dünyayı yönetmeye talip nesle bunun yolu ve yönteminin mürekkepten, kalemden ve kâğıttan geçtiğini yansıtalım. Mide doyumunu düşündüğümüz kadar ruhsal/beyin doyumuna da önem verirsek adam oluruz. Fiziki doyumunu kültür doyumuna tercih eden değil; Ruhsal açlığını gidermeyi en önemli görev bilen nesillere kitaplar, kültür kazanımları sunalım.
Yazımızı Ali Şeriati’ nin şu güzel sözüyle sonlandıralım: ‘Okuyun, diyor okuyun. Çünkü mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor.’
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.