Ebubekir Mücevher

Ebubekir Mücevher

O Nur Suz…!

O Nur Suz…!

Ufuk çizgisine doğru bakışlarımın bulanıklığı, derinleşiyor. Gözlerimin parıltılarının içinde bir ay ışığı, gözyaşlarımdan süzülüyor şimşekler… damla damla..
Ve içimde intihar ediyor, çiçekler… Sessiz bir isyanla..
Dudaklarımın zindanında mahzun ve esir olmuş bir dil, kefenlenmiş bir aklın kederlenmiş halleri… Ve içimde ölümün sonsuzluğuna doğru yürüyen, bir Azrail canımı koyuyor heybesine…!
Ve sura üflüyor İsrafil..! İsraf edilmiş insanlığı, son durağa çağırarak..
Benliğimin her zerresinde titremekte kainat… Aynadan bana yansıyan, benden aynaya yansıyan en mükemmel sanat…!
Beni bilinmek için yaratmış, sonsuz Kadir-i Mutlak..
Hey insan sana seslenmiş yaratan..! Fe eyne tezhebün? (Nereye bu gidiş) diyerek. Dön de bir kendine bak..!
Benlik elbisem, hücrelerim, atomlarım ve fikirden koşturmaktan çatlayan atlarım…! Yenilmiş ve ezilmiş bir toprak gibi şimdi işgal altında yüreğim. Kamplar kurmuşlar benliğimin ve inancımın üstüne… Ben şimdi özgürlük türküsü söyleyen bir esirim.
Ağaç kovuğunda ikiye bölünmüş bir Zekeriya’yım şimdi, çarmıha gerilmiş bir İsa, Taif’te taş yağmurları altında, damla damla kanayan benim. Ateşteki İbrahim, bıçağın altındaki İsmail, mağranın kapısındaki kıtmir benim.
Ben kalbine hicret etmeyen bir Kureyş’im..! Ben dışarıdan tam bir güzellik abidesi olabilirim, ama içinden çürüyen bir leşim..!
Bu satırları yazarken, ruhumun mahzenlerinden çıkardığım gözyaşlarımı, yanaklarımın idam sehpasından sallandırıyorum vesesleniyorum…!
Şimdi mahzun kainat, şimdi ağlamakta dünya…!
Okyanuslar, kıyılara vurup ağlamakta.. Bulutlar mahzun, güneş solgun, ay ışığından utanmakta O NUR SUZ…
Kaybolmuş vicdan… saklanmış merhamet, köhne bir dünyanın girdabına, Dönmekte dünya, dönmekte insan… O NUR SUZ..
 Kula kulluğa yönelmiş insan, pazarlanmış ruhları ve ruhbanlaşmış, akılları ile, kayıp aranan insan… Bir katilin ellerinden öpüyor, bir katil…
İnsanlar, demokratik, sosyalist, kapitalist, ataist, insanlarda kaybolmuş inanç. Beyinler, rüzgarda savrulan yapraklar gibi mesnetsiz.
Kırık düşler aynasında gezinen ben, yalnızlığın silüetini yüzümde gördüm. İçimde şehirler gezdiren ben, şimdi bir şehirde tutsaklığa mağlup oldum. Ay ışığının geceye verdiği renkte, nurani bir varlık aradım. Acaba hangi meleğin kanadında, bir anne kadar dua şefkati vardı?
Şimdi anneler intihar ediyor, bedenlerinden…! Şimdi insanlık çürüyor, besmelesiz ceninlerinden..!
Şimdi kadınlar, sokaklara inmiş özgürlük naraları atmakta..! Şimdi kadın modern bir put, şimdi kadın dünya reyonunda paketlenmiş bir but…!
Şimdi kadınlar, ruhlarını güzelliğe satmış bir müflis…!Temizlik maddeleriyle donanmış dünyada, şimdi kadınlar her şeyden pis…!
Şimdi kadınlar, şefkatsiz, merhametsiz, sabırsız, şükürsüz…
Şimdi kadınlar O NUR SUZ…!
Beyhude bir yokluk, manzarası bozuk bir alem. Çizgilerle çizilmiş, kanlı ellerin dokusuyla şekillenmiş bir GÜL.
Sırların aynalara gömüldüğü, asırların kahra dönüştüğü, bahçede yalnızlığın kışıyla üşüdüğü zaman GÜL.
Gülebilmenin hüznünü, gülebilmenin mutluğunu yaşayabilmek için, Kaf dağının arkasında tomurcuğa durmayı bekleyen, çiçeğe şahlanmayı bekleyen bir GÜL.
Kıvrılan yolların bütün kıvrımlarında, yitik yürekler sahrasında, bir tutam toprak bulmak adına yürüyen GÜL.
Üşüyen yapraklarından, güneşler öpüyor. Esen rüzgarlar rengarenk saçlarını tarıyor.
Kurşunlar yağıyor, bombalar yağıyor. Çehremdeki umutlar, karanlığa yöneliyor, saçlarımdaki teller aka dönüşüyor.
Sen unutuluyorsun ya GÜL..!
Sensiz içimde, yeşerebilecek hiçbir şey kalmıyor. Kanımda ki kırmızı çekilip gidiyor, soğuk kavramsız ve anlamsız bir bedenin içerisinde ölümü arıyorum.
Çünkü yaşam onursuz, çünkü yaşayanlar onursuz….!
Şahsiyetsiz duygular mezarlığında, çiçekli bahar sabahları bekleyen…
Ey sırtı üstü yatarak kıyamı bekleyen gençler.
Ve siz ey mezarları içerisinde, gerçekten yaşamayı bekleyenler.
Toprağın tadını şimdi aldınız mı? Ayaklarınızla tatmaya çalıştığınız lezzeti, göz kapaklarına bıraktınız mı? Ağladığınız her sabahta, hançer soluyan düşleriniz..
Ne oldu şimdi?
O diplomalara sahip beyinleriniz, o lükse keyfe düşkün bedenleriniz ne oldu şimdi ?
Mezarlarınızda pamuklu topraklarla uyuyun..! Umutlarınızla ölün, sevinçlerinizle intihar edin. Eğlencelerinizle mutluluk naraları patlatın..! Son model arabaların gaz pedallarında, bilmem hangi ara sokaktaki barın, barbarlığında barbar bağırın…! Sarhoşlaştırdığınız insanlığı, tokatlayarak uyandırın…
Sizlerde yoksun sizlerde yetim sizlerde mahzunsunuz. Sizlerde O NURSUZ’SUNUZ…!
Herşeyinizi kaybettiniz her şeyi kazanmak için…!
Siz ölerek yaşamayı seçtiniz..
O NUR’la yaşamak yerine O NUR’suz yaşamayı tercih ettiniz…!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ebubekir Mücevher Arşivi