Noel Baba ve Misyonerler (2)
Hıristiyanlar dolayısıyla misyonerler nazarında İstanbul’un da fevkalâde bir önemi vardır. İstanbul Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’nun başkenti idi. Hıristiyanlık buradaki İmparator Kostantin sayesinde meşru bir din haline gelmiş ve yayılmıştır. Birçok Konsüller (Dinî toplantılar) burada icra edilmiştir. Ayasofya buradadır. Ortodoks mezhebinin başkentidir. Elen (Yunan) kültürünün doğudaki merkezidir. Birçok aziz ve azize’nin medfun olduğu bölgedir.
Bu ve benzeri sebeplerle Hıristiyanlar, İstanbul’un Müslüman Türkler tarafından fethini hiçbir zaman kabullenememişler, hazmedememişler ve içlerine sindirememişlerdir. Dolayısıyla her zaman bu kutsal şehrin tanassur ettirilmesi (tekrar Hıristiyanlaştırılması) bütün Hıristiyanların, hele hele papa ve papazların en büyük gaye ve ideali olmuştur.
İstanbul'un fetih haberini duyunca Papa 5. Nikolas bir ayinde: "İstanbul geri alınıncaya kadar bir haçlı seferi başlatıyorum ve takdis ediyorum" (1) demiş ve gerçekten bu sefer hâlâ devam etmektedir. 2004 yılında Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması için yapılan bir toplantıda Yunan Patriği: “Anadolu’ya tekrar döneceğiz” demiştir.
Yunanistan ve Avrupa’nın birçok yerinde bayramlarda Ayasofya minareleri arasına çan asılmış kartpostallar satılmaktadır. Bin senedir İstanbul adını Hıristiyanlara kabul ettiremedik. Haritalarda, kitaplarında hatta uçaklarda mevcut olan broşürlerinde bile İstanbul yazmaz Costantinopolis yazmaktadır.
Türkiye Tanıtma Vakfı Hz. İsa’nın doğumunun 2000. yılı münasebetiyle “turizm amaçlı” bir harita yayımladı. ‘Kutsal Ülke 2000 (Holyland 2000)” adlı Türkiye haritasında Türkiye’nin adı yok! Harita da İncil’de yer alan, Türkiye’deki kutsal olduğuna inanılan yerlerin adı geçiyor. (2)
2004 Eurovizyon şenlikleri malum İstanbul’da yapıldı. Özellikle Rum ve Yunan spikerler, uyarılmalarına rağmen, İstanbul’dan devamlı Costantinopolis diye bahsettiler. Yine 15. 06. 2005 Tarihinde İstanbul’da yapılan AB Karma Parlamento Komisyonu toplantısında Kıbrıslı Rum üye Maras Matsakis İstanbul’dan Konstantinapolis diye bahsetmiş, uyarılmasına rağmen vazgeçmemiştir. (3)
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nın Atina’da verdiği dostluk konserinde, Türk sanatçıların yakasına zorla: “Orkestra Konstantinapolis” kimlikleri takılmıştır. Sanatçılar durumu Büyükelçimize şikâyet etmiş, fakat “yapacak bir şey yok” cevabı almışlardır. (4)
Yunanistan’ın eski Dışişleri Bakanı Teodoros Pangalos resmi bir toplantı vesilesiyle, 08.06.1998’de İstanbul’a gelmiş ama pasaportunu getirmemiştir. Küçük çaplı diplomatik bir kriz yaşanınca: "Ben pasaportuma Türk mührü vurdurmam.” demiş, Yardımcısı Nikita da: "Hem sonra burası Konstantinopolis (İstanbul) değil mi? İnsan kendi memleketine pasaportla mı gelir?" demiştir.
Avrupalı zahirde bu tarihi kinini saklamaya, kamufle etmeye çalışsa da, bugün bile değişen bir şey yoktur. Bu durum AB’a giriş sürecinde yaşanan olaylardan, hatta spor karşılaşmalarındaki çifte standartlarından kolayca anlaşılır. Son cereyan eden bir olay buna en çarpıcı bir delildir:
2005 yılında Kara Harp Okulu Öğrencilerimizden bir gurup, Yunan Kara Harp Okulu’nun resmi davetlisi olarak Yunanistan’a gitmiştir. Yunan Kara Harp Okulu’nda masanın üstüne yırtık ve üzerine İngilizce küfürler ve hakaretler ihtiva eden sözcüklerin yazılı olduğu bir Türk Bayrağı konmuştur. Bunun üzerine Genel Kurmay Başkanlığımızın emriyle gurup geri dönmüştür. (5)
Bunlardan hiç ibret almayan bizdeki beyinsizler, yine on binlerce çam fidanı kesecekler, yüz binlerce Noel baba bebekleri ile yavrularını kandıracaklar, millî kültürümüzle hiç alâkası olmayan Yılbaşı gecesinde, tonlarca içki içecekler, cıvık, kalitesiz, seviyesiz programlar yayımlayacaklar, kavgalar, kıtaller, kazalar olacak, yüzlerce kişi ölecek, akılsız milyonların umudu piyango, birkaç kişiye bölüştürülecek. Kumar, fuhuş, rezalet gırla gidecek. Asgari ücretlinin bir aylığı, birkaç kadehe heba edilecek. Ellerinden gelse bizi bir kaşık suda boğmak isteyen Sarkozi ile, Merkel ile, İslamafobi kahramanları! İle aynı anda kadeh kaldıracaklar. Bu seviyesizliğe ilgi duymayanlar yobazlık ve bağnazlıkla itham edilecek. Üstelik bütün bu rezaletler bir peygamberin doğum günü kutlaması adı altında yapılacak! Yazık.
Bizde Hz. Musa’nın dilinden Kur’an’da geçen bir ayet meali ile soralım: “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helâk eder misin Allah’ım?” (6)
------------------------------------
1- İlhan Bardakçı, “İmparatorluğa Veda”, Hülbe Yay. 1985. s. 267.
2- Uğur Yıldırım, “Hıristiyanlık Kampanyası Aldı Yürüdü”, Aydınlık, 05. 03. 2000, s. 4.
3- Milliyet Gazetesi, 15. 06. 2005.
4- Hürriyet Gazetesi, 27. 01. 2007.
5- NTV 17. 04. 2005 saat 11. 00 haberleri; 18. 04. 2005.
6- A’raf Sûresi, 155.
Bu ve benzeri sebeplerle Hıristiyanlar, İstanbul’un Müslüman Türkler tarafından fethini hiçbir zaman kabullenememişler, hazmedememişler ve içlerine sindirememişlerdir. Dolayısıyla her zaman bu kutsal şehrin tanassur ettirilmesi (tekrar Hıristiyanlaştırılması) bütün Hıristiyanların, hele hele papa ve papazların en büyük gaye ve ideali olmuştur.
İstanbul'un fetih haberini duyunca Papa 5. Nikolas bir ayinde: "İstanbul geri alınıncaya kadar bir haçlı seferi başlatıyorum ve takdis ediyorum" (1) demiş ve gerçekten bu sefer hâlâ devam etmektedir. 2004 yılında Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması için yapılan bir toplantıda Yunan Patriği: “Anadolu’ya tekrar döneceğiz” demiştir.
Yunanistan ve Avrupa’nın birçok yerinde bayramlarda Ayasofya minareleri arasına çan asılmış kartpostallar satılmaktadır. Bin senedir İstanbul adını Hıristiyanlara kabul ettiremedik. Haritalarda, kitaplarında hatta uçaklarda mevcut olan broşürlerinde bile İstanbul yazmaz Costantinopolis yazmaktadır.
Türkiye Tanıtma Vakfı Hz. İsa’nın doğumunun 2000. yılı münasebetiyle “turizm amaçlı” bir harita yayımladı. ‘Kutsal Ülke 2000 (Holyland 2000)” adlı Türkiye haritasında Türkiye’nin adı yok! Harita da İncil’de yer alan, Türkiye’deki kutsal olduğuna inanılan yerlerin adı geçiyor. (2)
2004 Eurovizyon şenlikleri malum İstanbul’da yapıldı. Özellikle Rum ve Yunan spikerler, uyarılmalarına rağmen, İstanbul’dan devamlı Costantinopolis diye bahsettiler. Yine 15. 06. 2005 Tarihinde İstanbul’da yapılan AB Karma Parlamento Komisyonu toplantısında Kıbrıslı Rum üye Maras Matsakis İstanbul’dan Konstantinapolis diye bahsetmiş, uyarılmasına rağmen vazgeçmemiştir. (3)
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nın Atina’da verdiği dostluk konserinde, Türk sanatçıların yakasına zorla: “Orkestra Konstantinapolis” kimlikleri takılmıştır. Sanatçılar durumu Büyükelçimize şikâyet etmiş, fakat “yapacak bir şey yok” cevabı almışlardır. (4)
Yunanistan’ın eski Dışişleri Bakanı Teodoros Pangalos resmi bir toplantı vesilesiyle, 08.06.1998’de İstanbul’a gelmiş ama pasaportunu getirmemiştir. Küçük çaplı diplomatik bir kriz yaşanınca: "Ben pasaportuma Türk mührü vurdurmam.” demiş, Yardımcısı Nikita da: "Hem sonra burası Konstantinopolis (İstanbul) değil mi? İnsan kendi memleketine pasaportla mı gelir?" demiştir.
Avrupalı zahirde bu tarihi kinini saklamaya, kamufle etmeye çalışsa da, bugün bile değişen bir şey yoktur. Bu durum AB’a giriş sürecinde yaşanan olaylardan, hatta spor karşılaşmalarındaki çifte standartlarından kolayca anlaşılır. Son cereyan eden bir olay buna en çarpıcı bir delildir:
2005 yılında Kara Harp Okulu Öğrencilerimizden bir gurup, Yunan Kara Harp Okulu’nun resmi davetlisi olarak Yunanistan’a gitmiştir. Yunan Kara Harp Okulu’nda masanın üstüne yırtık ve üzerine İngilizce küfürler ve hakaretler ihtiva eden sözcüklerin yazılı olduğu bir Türk Bayrağı konmuştur. Bunun üzerine Genel Kurmay Başkanlığımızın emriyle gurup geri dönmüştür. (5)
Bunlardan hiç ibret almayan bizdeki beyinsizler, yine on binlerce çam fidanı kesecekler, yüz binlerce Noel baba bebekleri ile yavrularını kandıracaklar, millî kültürümüzle hiç alâkası olmayan Yılbaşı gecesinde, tonlarca içki içecekler, cıvık, kalitesiz, seviyesiz programlar yayımlayacaklar, kavgalar, kıtaller, kazalar olacak, yüzlerce kişi ölecek, akılsız milyonların umudu piyango, birkaç kişiye bölüştürülecek. Kumar, fuhuş, rezalet gırla gidecek. Asgari ücretlinin bir aylığı, birkaç kadehe heba edilecek. Ellerinden gelse bizi bir kaşık suda boğmak isteyen Sarkozi ile, Merkel ile, İslamafobi kahramanları! İle aynı anda kadeh kaldıracaklar. Bu seviyesizliğe ilgi duymayanlar yobazlık ve bağnazlıkla itham edilecek. Üstelik bütün bu rezaletler bir peygamberin doğum günü kutlaması adı altında yapılacak! Yazık.
Bizde Hz. Musa’nın dilinden Kur’an’da geçen bir ayet meali ile soralım: “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helâk eder misin Allah’ım?” (6)
------------------------------------
1- İlhan Bardakçı, “İmparatorluğa Veda”, Hülbe Yay. 1985. s. 267.
2- Uğur Yıldırım, “Hıristiyanlık Kampanyası Aldı Yürüdü”, Aydınlık, 05. 03. 2000, s. 4.
3- Milliyet Gazetesi, 15. 06. 2005.
4- Hürriyet Gazetesi, 27. 01. 2007.
5- NTV 17. 04. 2005 saat 11. 00 haberleri; 18. 04. 2005.
6- A’raf Sûresi, 155.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.