Neo Protest Kur’ancılık
Allah(cc) Rasûlü(sav)nün Sahih Sünnet ve Hadislerini red ederek, onları bizlere kadar ulaştıran başta Sahabei Kiram(ra) ve Selefi Salihine(ra) iftira eden, kendi heva ve hevesleri uğruna Kur’an-ı Kerim’i Rasulullah’ın(sav) gösterdiği ilkelere rağmen tefsir ve tevil eden Kur’ancılar kendilerine Hristiyanlık dininden mülhem olarak protest Müslümanlar demektedirler.
Allah(cc) Rasûlü(sav) başta olmak üzere O’nun gökten yere inen yıldızlar mesabesinde olan Ashabı Kiramını(ra) ve onları takibeden Selefi Salihini(ra) örnek almak dururken oryantalistler tarafından iğdiş edilmiş bir aklın peşine takılarak gayri müslimleri örnek almak nasıl bir zihniyettir acaba?
Kur’an İslam’ı adı altında ortaya çıkan bu güruh, aslından yani orijinal halinden okumadıkları/okuyamadıkları Kur’an-ı Kerim’i yalnızca tercümelerinden okurlar ve yalnızca sığ akıllarıyla okudukları meal metnini esas alırlar ve metnin ilk okunuşundan anladıklarına da kendilerince protest İslam adını verirler.
Yalnız Kur’an diyerek, Rasulullah’ı(sav) ve Sünneti Seniyyesi ile Sahih hadislerini toptan red ederek, güya pozitivist düşünceli oldukları için de, Martin Luther’in Hristiyan Dünyası’nda yaptığı dinî pozitivizmi İslam Dünyası’nda yapmaya çalışan bu güruhun düşünceleri savundukları hatalı fikirler nedeniyle siyasette totalitarizme, hatta inançta Müslümanları tekfirciliğe kadar varabilmektedir.
Bunların fikir babaları olan Hariciler ve Mutezile de aynen böyle idi.
Onlarda geçmişte Kur’an-ı Kerimi Rasulullah(sav) ve Ashabı Kiramdan(ra) daha iyi anladıklarını ve uyguladıklarını iddia ederek, kör aklın sürüklediği bir çeşit bağnazlık içine düşmüşlerdi.
Kur’an-ı Kerim’i İslam dininin tek kaynağı olarak kabul ederek, Sünneti Seniyyeyi dikkate almayan, bir diğer ifadeyle Sünneti dinde delil olarak kabul etmeyen ve dolayısıyla da Hz. Peygamber’i (sav)devre dışı bırakan Kuraniyyun, nam-ı diğer Kur’an İslamı mezhebinin salikleri de, kendi din anlayışlarının dışında kalan kimselere tıpkı fikir ataları gibi bu şekilde yaklaşarak tekfire kadar varan suçlamalarda bulunmaktadırlar.
Kur’an İslam’ından söz ederek gazete köşelerinde ve televizyon ekranlarında yer edinen ve sapık düşünceleri ile insanları iğfal eden ve aralarında tanınmış ilahiyatçılar(!), hocalar(!), âlimler(!) ve üstatlar(!) bulunan meşhur allâmelerin hemen hepsi kendi din anlayışları söz konusu olduğunda, aşırı bağnazdırlar ve diğerlerine red yönünde baskı yapmaya yönelirler.
Hazır yeri gelmişken ifade etmekte fayda var.
Bu televizyon meddahı olan ve özellikle Arapça bildiklerini de sık sık hatırlatan mealci alimciklerin yıllardır süre gelen kavgalarının ve bir birlerini beğenmemelerinin esas nedeni, din satarak elde ettikleri dünyalıklarının azalmasından doğan korkularıdır.
Bizde ister modernist, ister radikal, ister pozitivist, ister protest olsun Kur’ancılık dini veya mezhebinden her kesim kendi sapık veya sakat din anlayışının yobazıdırlar.
Neo protest Kur’ancılık akımı mensuplarından hiç birinin davranış tarzı bakımından bu bağlamda birbirinden farkı yoktur.
Öncelikle şunu tespit etmekte fayda var.
Kur’an İslamı denilerek ortaya konan şey aslında Kur’andaki İslam değildir.
Bu sözlerle ortaya konan düşünceler, sadece birilerinin Kur’an’dan anladıkları veya Kur’an’a söyletmeye çalıştıkları kendi icatları olan muharref İslam’dır.
Kur’an esaslı din, yalnız Kur’an, Kur’an ışığında filan konunun açıklanması veya hanîf İslam’da feşmekân konuların izahı gibi süslü kelimelerle süsledikleri başlıklarla ortaya konan fikirler, bu yanlış kavramları ortaya atanların veya adı geçen anlayışı savunanların Kur’an ayetlerinden kendilerince çıkardıkları sonuçlardan veya kendi yanlış algılarından ibarettir ve asla hakikatin bütünü değildir.
Bu bakımdan sadece Kur’an İslam’ı diyenler bu günlerde yine çokça görülmeye başlayan, ben de Mehdi veya resulüm diyenlere ne kadar da benzemektedirler.
Kur’an İslam’ı olarak adlandırılan bu sapık anlayış, hâlihazır durumu itibariyle Neo-Haricilik olarak adlandırılmalıdır. Çünkü bu yolun kurucuları ve takipçileri gibi, kendi din anlayışlarının dışında kalan Müslümanları “müşrik” ve “kâfir” olarak nitelendirmekte bir sakınca görmemektedirler.
Hâlbuki Müslümanlar bilirler ve söylerler ki, İslamın şiarı olan Kelime-i Şehadet’i açıktan dili ile söyleyip, kalbi ile iman ettiğini tasdik eden hiç kimse veya bir başka ifadeyle Ehl-i Kıble olanlar tekfir edilmez.
Buna karşılık İslam’ın 1400 yıldır süregelen, başlangıcı olan Hz. Âdem(as) ve Hz. İbrahim’den(as) bu yana tarihsel pratiği ve geleneği olan bir dinin Hz. Muhammed’den(sav) buna devam eden yaşama şekli ise dinin aydınlık ve kucaklayıcı yolu olan Sünneti Seniyye’dir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.