Nejat Bey’in sineği
Evde genellikle dört mevsim sinekler vardı. Nejat da tutup avlardı. Bazen de uğraşıp yağını çıkarırdı. Şu sinekler de ne can sıkardı.
Sinekler büyürdü kimi günlerde. Nejat Çağdaş’ın başına, “N” ye konardı. Vızıltıları, vırıltıları uzadıkça uzardı. Gürültü dayanılmazlaşır, asap bozardı.
Nejat Bey’in başında ne’ler eserdi.
Nejat Bey’in “düşünce ormanında”; “Niçin/ Neden? Nasıl? Kısaca N’ler dermansız umarsız “InN.. NnN!” diye inlerdi. Sorular cevapsız kalır, sinekler çoğaldıkça çoğalır, flörtleriyle çene çalardı.
Sinekler J’ye geldiğinde; jet-ski olup, Nejat Bey’in boz bulanık, gri beyin sularında dolanırdı. Tabii o zaman A(y) da çıkmış olurdu.
A(y) çıkınca... Nejat “Nejt” gibi bir şeye dönüşürdü. Nejt, “Vıjjt” gibi bir tırlatma sesine de benzerdi... Sizce Nejat’ın, bence yazarın özgün sesi olarak çınlardı.
T’ye kondukları da vakiiydi. Sinek sürüsünün estirdiği rüzgârda kafacığı/kabakçığı “Tınn!” diye tınlardı.
Dolayısıyla Nejat, bir türlü necata ulaşamaz, kurtuluşa eremezdi. Zaten Nejat Bey için varsa yoksa bütün yükseliş; kesin çözüm Çağdaşlık, “Seküler yandaşlık”tı... Her mevsim, “NevMuson Kardaşlık”tı.
Hem o zaman sorular da azalıyordu. Çünkü eline, hazır reçete tutuşturuluyor, dolaşmıyordu. Çöz(ül)mesi kolay mıydı?
Reçete “asrî ellerce” tutuşturulup, karanlıkta yolunu aydınlatıyordu. Kimi zaman 25 vatlık bir ampul olarak da, “Nejat Bey’in gecesine” göz kırpıp duruyordu. Dolayısıyla Nejat yanıyor, “aydınlaşıyordu”.
Sinek hayvancığı da “uygar” mıydı bilmem; Çağdaş’ın üzerine yürür, konaklar, hoplayıp zıplardı. Nejat Bey, durumu fark etmediği için ısrarla, “Çağdaş Yaşam” ı imdada çağırırdı.
Ancak Çağdaş Yaşam; “sekülering, demokratik rayting.. Aman 10. yılla yürüyelim, Sonsuz küreselliğe ilerleyelim monşercik; sakın ha uyumayalım uyaralım şekercik.. Darbe! Harbe! Yok daha zaman var. Yok be!” söylemlerini bir türlü bırakmadığından geri kalırdı.
Büyük bir yardımseverlikle birbirine ulanan “Da’lar”; “Dadaş” haline bürünmüş, işe karışıp Nejat’ı kurtarmak isterdi. Lakin Nejat, “dadaş”tan hiç hazzetmez, dada’yı ise pek severdi.
Tabii “Dada”, bazen vergi birincisi “Genel Mama”ya ekseriyetle de “Papa Cenapları”na pek benzerdi.
Hem benzemese de hiç önemli değil.. üzülmeyin, gam kasavet çekmeyin bir “beter benzeten” bulunurdu. Azmedelim cehdedelim yeter ki...
Bilge DeD’ler ise “ata asırlardan” elini uzatmak istese de; Nejat Bey’in “Çağdaş”ı nefretle önlerine dikilir, tükürerek aksakallıları ittirir kaktırırdı. “DeDe”ler hıçkırarak hüzünle bir kere daha yere düşer yıkılırdı.
Sinekler ürkek, A’yı atlardı. “A”, D’lerin ve sineklerin ardından büyük bir zaferle bağırırdı: “Düşmez kalkmaz bir Allah!”
Sonra aşktan tepesi patlardı ve H’laşırdı. “Merdiven” hüviyetinde, yere de göğe de uzanırdı. H hüzünle başı dik titrerdi: “Ah! Bana bir el atan olsa!”
Atlaya atlaya giden sinekler, Ş’de konaklamaya bayılırdı. Zaten Nejat Bey’in de “Şe..ye” korkunç bir ilgisi vardı. Bütün gün ve gece, aylar seneler boyunca Ş’den sözcükler türetirdi...
Yaşamına Ş’ler binerdi. Uzun, alımlı bir kadın olur; şakkadan N. Bey’in vücuduna sarılırdı. Ya da illâki modern veya post modern şaklaban bir yılan/yalan olur (çünkü modern olmayan hiçbir şeyden hoşlanmazdı), bir iç deri gibi ruhuna kıvrılırdı.
Şetaret, şenlik, şeyda iyice mahcup saklanırdı. Hele şehitlik, şakird, şeyhlik, şeref Ş’sini bile uzatmaz; ecdat rüyalarında mahfuz kalırdı.
Necati Çağdaş, şom/som bir Ş’ye iyice kapanır, takılırdı.
“Şefisto” takma adlı Mefistho; “Şehevanilikler Korosu”nu büyük bir liyakatle yönetir, “En Büyük Şef” unvanını alırdı.
“Şah mat!” diye şarkılar söyletir, “Sultan dışarı! İstemezük!” avazlarıyla “Yürek ülkesine” yönelik hainane protestolar tertipler, ortalıkta şerir bir rüzgâr estirirdi.
Kırk yılın başı bir sineklere karşı modern Şhell(toks) ilâcını kullansa da Nejat.. ilâç sinekleri temelden kızdırırdı. Galiba ilacın kendisi de muzırdı.
Sinekler bataklık bulmuş gibi çabucak ürerdi. Ş’le şakırdayıp oynardı. “Şeni” “Şaki” olur; “Denî’yle” gayri meşru münasebette bulunur, “Zani’ye” “en güzel özgürlük” madalyası kondurur, Şeyt.. Bey’e cilveyle yakarırdı.
Nejat’ın kalbini nasıl da zorlardı.
Önünde uzanan “Şahika”yı bir türlü göremez, daralırdı. En nihayet yürek dayanamaz darılır, tası toprağı atıp fırlardı.
Nejat Bey, küçülür küçülür, Ş’nin noktasına süzülür, altından dipsiz derinliklere doğru yürür gider (.)laşırdı.
Us dinlemez, Ş’nin fısıltılarından başka söz dinlemez sinekler adamakıllı azgınlaşır; en nihayet bu cansız kalbe son görevlerini yerine getirmek için toplaşır, birbiri arkasına mütemadiyen iner kalkardı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.