Milli Gençlik Yetişiyor
Hatıralar canlanıyor (2)
Bazı derneklerin, cemaat ve tarikat gençlerinin, yanlış yolda giden bu sağcı ve solcu gençlere doğru yolu göstererek; “Bizler bu ülkede birbirimizin kardeşleriyiz. Ayrı ayrı fikirler taşımamız bizim kardeşliğimizi bozmamalıdır. Her ayrışma ve çatışma milli birliğimizi zedelediğinden düşmanlarımızın ekmeğine yağ sürmektir” diyeceklerine, kenarda kalmayı ve kendi bünyelerine aldıkları az sayıda gençlerle meşgul olmayı tercih etmiş olmaları, bizlere ve ülkemize gelecek umumi belayı defetmekten uzaktır. Kaldı ki terk edilen her siper, düşman fikirlerin boş bularak yerleşmelerine sebep olacağı aşikârdır.
Bunlar, İslam’ın evrenselliğini, peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v) in gerektiğinde çadır çadır gezdiğini, ashabını tebliğ için başka başka diyarlara elçi olarak gönderdiğini unutmuşlar mıdır ki ve çalışmalarını dışa dönük, bütün gençliğini kucaklayan bir çalışma olarak yapmamışlardır.
Bu Müslüman cemaatler, Peygamberimizin, Hülefay-ı Raşidinin (dört halifenin) birer devlet başkanı olduklarını ve ister inansın ister inanmasın hükümlerinin geçtiği yerlerdeki insanları, hak ölçülerine göre idare ettiklerini bilmezler mi? Bu hakikati bilmemeleri bir büyük suç, bildiği halde uygulamamaları daha büyük bir suç değil midir?
MİLLİ GÖRÜŞ’ÜN ÇIKIŞI
Aklı başında bu milletin değerlerine sahip, “Batı nedir, batılıların saadetten niçin yoksundurlar” diye bilen evlatları ise bu gidişe, 1969 yılındaki siyasi çıkışlarıyla dur demişler batıl partilerin ve onların fikirlerinin halkımızca anlaşılmasını sağlamışlardır.
Bu görüş sahipleri kendilerini tarif ederken, “Ne sağdayız, ne solda. Hak yoldayız, hak yolda…” diyerek tanıtmışlar, kendi dışlarında kalan her iki görüşü de kalın çizgilerle belirtmişlerdir. Bir siyasi kuruluş olarak temsil ettikleri görüşe ise “Bu milletin bin yıllık görüşü yani Milli Görüş” adını vermişlerdir.
Bu görüşe ait açıklamalarında; “Milli Görüş, Sultan Alparslan’ın Malazgirt’teki görüşüdür. Sultan Kanuni’nin görüşüdür. Sultan Fatih’in atını denize sürerken ki görüşüdür. Çanakkale’de 120 okkalık (okka kilodan ağırdır) top mermisini, Ya Allah diyerek kucağında top yatağına süren Seyyid Çavuş’un görüşüdür” diyerek açıklamışlardır.
Milli Görüş mensupları görüşlerini TBMM’ne taşımak, ülke yönetiminde söz sahibi olmak için 1969 seçimlerinde, bütün illerde koydukları bağımsız adaylar harekâtıyla bir büyük hamle yapmışlar, ancak bu çalışmalardan sadece Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın aday olduğu Konya’dan üç milletvekili oyu alarak meclise girebilmiştir.
1969 seçim çalışmalarında Erbakan’ın, dolayısı ile Milli Görüş’ün önünü kesmeye çalışan AP Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel Konya halkına, “Bir gülle bahar olmaz. Bir milletvekili koskoca mecliste ne yapabilir ki…” diye konuşunca Prof. Erbakan buna cevaben Konya hükümet meydanına toplanan kalabalığa; “Evet bir gülle bahar olmaz ama her bahar da bir gülle başlar” diyerek karşılık vermiş ve Konya milletvekili olarak da TBMM’ne girmiştir.
MİLLİ GÖRÜŞ’ÜN İLK PARTİSİ
Milli görüşe ait genliğin yetiştirilmesi ve aksiyoner haline getirilmesi ilk olarak bu görüşün 26 Ocak 1970’de kurulan, amblemini “şahadet parmağını açmış yumulu sağ el” olarak alan Partisi Milli Nizam Partisi’ne ve onun gençlik kollarına verilmiştir.
İftiharla ifade etmek istiyorum ki bu esnada Prof. Erbakan’ın mühendislik öğrencisi olan ben, aynı zamanda bu partinin Gençlik Kolları Genel Başkanı olarak da çalışmalarımı yürütüyordum. Partinin teşkilatlandığı bütün il ve ilçelerde gençlik kollarının kurulmasına ve fikir ve eylemlerimizin ülke gençliğine ulaşması için çalışıyordum.
Her teşkilat için gerek duyulduğu gibi biz de gençlik kollarımız için “Tek Nizam” adında bir gençlik gazetesi çıkartıyor, gazetenin münderecatını geliştirmeye ve gazeteyi ülkemizin en ücra köşesine kadar göndermeye çalışıyordum.
Bu parti, İzmir Gençlik Kolları, Genel Başkan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın vermiş olduğu “ilim ve İslam” adındaki konferansını kitap olarak bastırıp dağıtığı gerekçe gösterilerek 1971 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.
Burada bir anekdotu sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim.
Anayasa Mahkemesi safahatının sonuna yaklaşırken hepimizin yüzünde bir üzüntü okunuyordu. Bu arada doğudan bazı şeyh efendiler genel merkezimizi ziyarete geldiler. Genel Başkanımızla görüştüler. Bizim neden dolayı üzüntülü olduğumuzu öğrenince de bizi teselli etmek için; “hak davanın kaderinde böyle inkişaf (gelişme) ve inkıraz (daralma) lar görülebilir. Buna üzülmeyin. Göreceksiniz, çok geçmeden bir kısmınız milletvekili ve bir kısmınız ise Bakan olacaksınız” demişlerdi.
Biz bu söze hayret etmekle birlikte söyleyenlerin itibarlı insanlar olmasından dolayı inanmak durumunda kaldık. Vatka ki 1973 seçimlerine giren Milli Görüş’ün o günkü partisi, seçimlerde 48 milletvekili ve 3 Senatör çıkardı ve kurulan hükümette 8 de Bakanı oldu.
Bazı derneklerin, cemaat ve tarikat gençlerinin, yanlış yolda giden bu sağcı ve solcu gençlere doğru yolu göstererek; “Bizler bu ülkede birbirimizin kardeşleriyiz. Ayrı ayrı fikirler taşımamız bizim kardeşliğimizi bozmamalıdır. Her ayrışma ve çatışma milli birliğimizi zedelediğinden düşmanlarımızın ekmeğine yağ sürmektir” diyeceklerine, kenarda kalmayı ve kendi bünyelerine aldıkları az sayıda gençlerle meşgul olmayı tercih etmiş olmaları, bizlere ve ülkemize gelecek umumi belayı defetmekten uzaktır. Kaldı ki terk edilen her siper, düşman fikirlerin boş bularak yerleşmelerine sebep olacağı aşikârdır.
Bunlar, İslam’ın evrenselliğini, peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v) in gerektiğinde çadır çadır gezdiğini, ashabını tebliğ için başka başka diyarlara elçi olarak gönderdiğini unutmuşlar mıdır ki ve çalışmalarını dışa dönük, bütün gençliğini kucaklayan bir çalışma olarak yapmamışlardır.
Bu Müslüman cemaatler, Peygamberimizin, Hülefay-ı Raşidinin (dört halifenin) birer devlet başkanı olduklarını ve ister inansın ister inanmasın hükümlerinin geçtiği yerlerdeki insanları, hak ölçülerine göre idare ettiklerini bilmezler mi? Bu hakikati bilmemeleri bir büyük suç, bildiği halde uygulamamaları daha büyük bir suç değil midir?
MİLLİ GÖRÜŞ’ÜN ÇIKIŞI
Aklı başında bu milletin değerlerine sahip, “Batı nedir, batılıların saadetten niçin yoksundurlar” diye bilen evlatları ise bu gidişe, 1969 yılındaki siyasi çıkışlarıyla dur demişler batıl partilerin ve onların fikirlerinin halkımızca anlaşılmasını sağlamışlardır.
Bu görüş sahipleri kendilerini tarif ederken, “Ne sağdayız, ne solda. Hak yoldayız, hak yolda…” diyerek tanıtmışlar, kendi dışlarında kalan her iki görüşü de kalın çizgilerle belirtmişlerdir. Bir siyasi kuruluş olarak temsil ettikleri görüşe ise “Bu milletin bin yıllık görüşü yani Milli Görüş” adını vermişlerdir.
Bu görüşe ait açıklamalarında; “Milli Görüş, Sultan Alparslan’ın Malazgirt’teki görüşüdür. Sultan Kanuni’nin görüşüdür. Sultan Fatih’in atını denize sürerken ki görüşüdür. Çanakkale’de 120 okkalık (okka kilodan ağırdır) top mermisini, Ya Allah diyerek kucağında top yatağına süren Seyyid Çavuş’un görüşüdür” diyerek açıklamışlardır.
Milli Görüş mensupları görüşlerini TBMM’ne taşımak, ülke yönetiminde söz sahibi olmak için 1969 seçimlerinde, bütün illerde koydukları bağımsız adaylar harekâtıyla bir büyük hamle yapmışlar, ancak bu çalışmalardan sadece Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın aday olduğu Konya’dan üç milletvekili oyu alarak meclise girebilmiştir.
1969 seçim çalışmalarında Erbakan’ın, dolayısı ile Milli Görüş’ün önünü kesmeye çalışan AP Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel Konya halkına, “Bir gülle bahar olmaz. Bir milletvekili koskoca mecliste ne yapabilir ki…” diye konuşunca Prof. Erbakan buna cevaben Konya hükümet meydanına toplanan kalabalığa; “Evet bir gülle bahar olmaz ama her bahar da bir gülle başlar” diyerek karşılık vermiş ve Konya milletvekili olarak da TBMM’ne girmiştir.
MİLLİ GÖRÜŞ’ÜN İLK PARTİSİ
Milli görüşe ait genliğin yetiştirilmesi ve aksiyoner haline getirilmesi ilk olarak bu görüşün 26 Ocak 1970’de kurulan, amblemini “şahadet parmağını açmış yumulu sağ el” olarak alan Partisi Milli Nizam Partisi’ne ve onun gençlik kollarına verilmiştir.
İftiharla ifade etmek istiyorum ki bu esnada Prof. Erbakan’ın mühendislik öğrencisi olan ben, aynı zamanda bu partinin Gençlik Kolları Genel Başkanı olarak da çalışmalarımı yürütüyordum. Partinin teşkilatlandığı bütün il ve ilçelerde gençlik kollarının kurulmasına ve fikir ve eylemlerimizin ülke gençliğine ulaşması için çalışıyordum.
Her teşkilat için gerek duyulduğu gibi biz de gençlik kollarımız için “Tek Nizam” adında bir gençlik gazetesi çıkartıyor, gazetenin münderecatını geliştirmeye ve gazeteyi ülkemizin en ücra köşesine kadar göndermeye çalışıyordum.
Bu parti, İzmir Gençlik Kolları, Genel Başkan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın vermiş olduğu “ilim ve İslam” adındaki konferansını kitap olarak bastırıp dağıtığı gerekçe gösterilerek 1971 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.
Burada bir anekdotu sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim.
Anayasa Mahkemesi safahatının sonuna yaklaşırken hepimizin yüzünde bir üzüntü okunuyordu. Bu arada doğudan bazı şeyh efendiler genel merkezimizi ziyarete geldiler. Genel Başkanımızla görüştüler. Bizim neden dolayı üzüntülü olduğumuzu öğrenince de bizi teselli etmek için; “hak davanın kaderinde böyle inkişaf (gelişme) ve inkıraz (daralma) lar görülebilir. Buna üzülmeyin. Göreceksiniz, çok geçmeden bir kısmınız milletvekili ve bir kısmınız ise Bakan olacaksınız” demişlerdi.
Biz bu söze hayret etmekle birlikte söyleyenlerin itibarlı insanlar olmasından dolayı inanmak durumunda kaldık. Vatka ki 1973 seçimlerine giren Milli Görüş’ün o günkü partisi, seçimlerde 48 milletvekili ve 3 Senatör çıkardı ve kurulan hükümette 8 de Bakanı oldu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.