Milli Gazete: Düşişleri Bakanlığı'na günaydın

Milli Gazete: Düşişleri Bakanlığı'na günaydın

"Dışişleri Bakanlığı coğrafyamızla doku uyuşmazlığı yaşayan politik düşlerin peşinde Düşişleri Bakanlığı’na dönüştü." diyen gazete'den AKP dış politikasına sert eleştiri...

Başbakan Erdoğan, önceki günkü 'mezhep savaşına doğru gidiyor' açıklamasıyla 12 yıllık dış politikalarını yerle yeksan ederken; dün de Dışişleri Bakanlığı benzer bir dil kullanarak düşler âleminde gibi konuştu.

Başbakan Erdoğan’ın yeni farkına vardığı “mezhep savaşı” gerçeği, uykudaki Dışişleri’ne de bir anda malum oldu! Irak işgaline destek veren ve emperyalistleri Suriye’ye yeni bir işgal için davet eden dış politika, Irak’ta göstere göstere gelen “mezhep çatışması” felaketini nihayet fark etti. Böylesi bir öngörü(!), Dışişleri Bakanlığı’na değil ama Düşişleri’ne yakışırdı zaten…

Bakanlık “düşler âleminde” gibi...

ABD’nin Irak işgaline çanak tutup elinden gelen yardımı esirgemeyen, Suriye’de de iç savaşı körüklemekten ve emperyalistleri işgale çağırmaktan geri kalmayan siyasi iktidarın “Düşişleri”, “Ülkedeki şiddet olayları geniş çaplı bir mezhep çatışmasına dönüşme riski taşıyor” ileri görüşlülüğünde(!) bulundu. Bu açıklamasıyla yanı başımızda cereyan eden son derece kritik meselelere ne kadar ciddi eğildiğini de gösteren Dışişleri’ne, dün de yer verdiğimiz “Mezhep çatışması cehennemin kapılarını açar” başlıklı manşetimizi bir kere daha hatırlatıyor ve kocaman bir “günaydın” diyoruz.

Kırmızı çizgiler Yerle Yeksan Oldu

12 yıldır Türk dış politikası kendi kendini tekzip eden fasit bir dairenin içinde dönüp duruyor. Hedefinden şaşmış ok misali bir oraya bir buraya savrulan dış siyasetimizin artık ilkeler ve kurallar bütünü yok. Nefsani arzuların ve güç zehirlenmesinin sebep olduğu bu durum, bizleri haklı çıkarsa da Türkiye’yi bataklığa sürüklemesi açısından üzücü. Bir dönem siyasetçilerin ağzından düşmeyen Türkiye’nin ‘Kırmızıçizgileri’ ne yazık ki pembeye dönüştü. Daha düne kadar, “Irak’ın toprak bütünlüğü kırmızıçizgimizdir” diyen Dışişleri, artık bu iddianın arkasında değil. İsrail’in kuklası bir Kürdistan’a izin vermeyeceğini defalarca söyleyen Türkiye’nin bu iddiası da tuzla buz oldu. Misak-ı Milli sınırları içinde yer alan Kerkük ve Musul’un geleceği bile başkalarına bırakıldı.

NATO Genel Sekreteri Rasmussen, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile bir araya geldi. Görüşme sonrası basına açıklama yapan ikili, yaşananları değerlendirdi. Basın açıklamasında konuşan Davutoğlu’nun her cümlesinde Rasmussen’e teşekkür etmesi dikkat çekti.

Dışişleri Bakanlığı’ndan Düşişleri Bakanlığı’na

Sıfır sorun politikasıyla çıkılan yolda sıfır komşuya gelindi. Kırım gözümüzün önünde Rusya’ya terk edildi.

KKTC’yi tüm dünyaya tanıtmak ve meşruiyet kazandırmak yerine tek devlet adı altında Rumlaştırılmasına destek verildi.

Suriye’de iç savaşın kızışmasına destek verilirken BM hiçbir hususta Türkiye’nin teklif ve isteklerini yerine getirmedi. Verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı.

Buna karşılık Malatya Kürecik’e İsrail’i korumak için radar sistemi konuldu. Yine İsrail için topraklarımıza patriot füze sistemi yerleştirildi, parasını da Türkiye ödedi.

Libya’nın NATO tarafından yerle bir edilmesine önayak olundu. Bugün Libya diye bir ülke filli olarak yok.

Çin zulmü Doğu Türkistan’da hâlâ devam ediyor. Müslüman coğrafyalar yangın yeriyken geçen süre zarfında, D-8’ler etkin bir hale getirilmedi. Kısacası Dışişleri Bakanlığı coğrafyamızla doku uyuşmazlığı yaşayan politik düşlerin peşinde Düşişleri Bakanlığı’na dönüştü.

Kaçırılan Şoförlerin Aileleri Yol Gözlüyor

Irak’ın Musul bölgesinde IŞİD tarafından rehin alınan Türk TIR şoförlerinin yakınları, Erbil’de kendilerine verilecek iyi bir haber bekliyor. İlgisizlikten şikâyet eden şoför yakınları, Türk yetkililerden hiç kimsenin kendilerini arayıp sormadığını söyledi.

TIR şoförleri için yetkililerin hiçbir girişimde bulunmadığını belirten rehine yakınları, Musul Başkonsolosluğu’na yapılan baskının rehin TIR sürücülerini ikinci plana itildiğini kaydetti.

Türkiye, Musul’da yaşanan gelişmelere kilitlenmişken daha önce kaçırılan TIR şoförlerini adeta kaderine terk etti. Musul Başkonsolosluğu baskını ve ardından 49 vatandaşımızın kaçırılması gündeme bomba gibi düşerken, günlerdir IŞİD tarafından rehin tutulan TIR şoförlerini kimse hatırlamıyor bile. Şoförlerin yakınları duruma isyan ederek; yetkililerin arayıp sormadıklarını ve kendilerine herhangi bir bilgilendirme yapılmadığını ifade ediyorlar. Kaçırılan şoför Mehmet Nezir Çakar’ın amcası Abit Çakar, “Lütfen çocuklarımızı bıraksınlar, ne suçumuz vardı. Çocuklar ekmeklerin peşindeler, eğer şirketle yada devletle bir hesapları varsa hesaplarını onlarla görsünler. Bu çocuklar ayda 500 dolar için çalışıyorlar. Biz burada perişan bir durumdayız. Hiç bir şeyden haberimiz yok. Şoförlerin nerede olduklarını bilmiyoruz. 32 kişinin ailesi burada birlikte televizyon seyrediyoruz.“ dedi.

Diplomatlar Serbest Bırakılırsa, Halimiz Ne Olur Belli Değil

İlgisizlikten şikâyet eden rehine şoför Mustafa Tezdönen’in babası Abdulvehap Tezdönen, kendilerinin ikinci plana itildiğini iddia etti. Erbil’de 6 günden beri hiçbir şey yapamadıklarını belirten Tezdönen, kendilerini hiçbir yetkilinin arayıp sormadığını vurguladı. Çok tedirgin olduklarını ifade eden Tezdönen şunları söyledi: “Buradayız, ama bir şey yapamıyoruz. Kimse bizi aramıyor. Ne hükümet ne devlet. Konsolosluğu arıyoruz, ama ne gelen var, ne giden. Hükümete çağrımız, bizimle ilgilensinler. Biz sanki ikinci plandayız. Biz o gözle bakıyoruz. Başbakana ve Dışişleri Bakanlığı’mıza çağrımız bizi de konsolos seviyesine koysunlar. Bugün konsolos bırakılırsa, halimiz ne olur belli değil”  Rehine oğlu ile iki kez görüştüğünü de belirten Tezdönen, “Oğlum ne ölüdür, ne sağdır. Endişeleniyoruz, öldürmüşler mi, sağ mı, yaşıyor mu bunu bilmiyoruz. 31 kişinin ailesi burada. Otellerde zor yer bulduk. ”

İkinci Sınıf Muamele Görüyoruz

Yetkililerin rehinelerle ilgilenilmesini isteyen Soysam, “Başbakandan ve herkesten temennimiz odur ki bunlarla da ilgilenmeleri. İzlediğim kadarı ile televizyonlarda sadece konsolosluk konuşuluyor. Biz her halde ikinci sınıf muamele görüyoruz. Konsolos bırakılırsa bizimkileri de bırakırlar diye düşünüyoruz. Biz de artık konsolosu izlemeye başladık. Umarım bu canlarla siyasi bir rant sağlanmaz.” ifadesini kullandı.

80 Can İçin Üzülüyoruz

Soysam, “Kendileri ile ara sıra konuşuyoruz. Telefon veriyorlar, sırayla ailelerle görüştürüyorlar. İyiyiz diyorlar, ama ne kadar iyiler onu da bilmiyoruz. Onlar artık bize umut veriyor. Biz bittik, artık sabrın sonuna geldiği noktadayız. Sivil toplum örgütleri ellerini vicdanına koysunlar biz 80 candan bahsediyoruz. Hepsi için üzülüyoruz sadece 32 kişi için değil.”

milligazete-004.jpg

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.