Mevlâna ve İstismar
Asıl ismi “Muhammed” olan Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, yaşadığı yüzyılda, 21.yüzyıldaki kadar “istismar” edilmiş ve asılsız, mesnetsiz iftiralara uğramış mıdır, bilemiyorum.
Kimilerine göre o, bir hümanist; kimilerine göre o, fikirleri ile insanları etkileyen bir düşünür; kimilerine göre o, büyük bir felsefeci; kimilerine göre o, bir Moğol ajanı; kimilerine göre de o bir aşk abidesidir.
İnsanların, Mevlâna hazretlerini bu kadar farklı bakış açılarından değerlendirmeleri yadırganacak bir durum mudur? Herkesin onu baktığı pencereden, tuttuğu aynadan görebildiği kadar değerlendirmeleri nasıl karşılamalıyız? Meselâ, onunla ilgili yazılan kitapların hepsini hoş görüyle karşılayabilir miyiz?
Kaşımıza o kadar çok “Mevlâna Modelleri” sunuluyor ki, insanın şaşırmaması elde değil. O vakit insanın aklına hemen şu soru geliyor; gerçek olan Mevlâna hangisi?
***
Geçenlerde D&R Kitap Mağazası’nda yeni yılın çıkan kitaplarını göz gezdirirken “Mevlana’nın Sözlerinden Olumlamalar” başlıklı bir kitap dikkatimi çekti. Kitabın ön kapağında bir kadın semazen figürünün yer aldığı ve sadece Hz. Mevlâna’ya atfedilen “Yedi Öğüt”e yer verildiği kitapta “astrolog” olduğunu sonradan öğrendiğim yazar, 2024’de dair burçları gün ve aylara göre yorumluyor. Sosyal medyada kitabı tanıtırken de, şu ifadeleri kullanıyor: “Mevlana’nın sözlerine çok önem veririm ben. Efendim ben onun sözlerini hep önemsediğim için, esasında farkındalık yaratan bir belge ve âlim olduğu için, sözlerini de günümüze uyarlayarak farklı bir bakış açısıyla sizlerle birlikte daha iyi bir şekilde kullanmak istedim.”
Doğan Büyük Türkçe Sözlük’te istismar, “İyi niyeti kötüye kullanma. İşletme, faydalanma. Menfaat sağlama ve sömürme” olarak tanımlanıyor. “Mevlâna” adına sığınılarak onun üzerinden menfaat elde etmek için evcil süs güvercinleri gibi o kadar çok “takla atanları” müşahede ettim ki, hangi birisini anlatsam. UNESCO, bildiğiniz gibi 2007’de 800. Doğum Yılı’nı “Mevlâna Yılı” ilân etmişti. O yılda Dünya’da ve Türkiye’de “Mevlâna adına” çeşitli sosyal, sanatsal ve kültürel etkinlikler yapılmıştı. O ve ondan önceki yıllardan başlamak kaydıyla Mevlâna, her sahada istismar edilmişti. Hatta küresel anlamda yeni bir “Mevlâna Dini” oluşturulmak için milyar dolarlar dökülmüştü. Türkiye’de 15 Temmuz’da haddi bildirilen bir “Cemaat” üzerinden Hz. Mevlâna, o kirli emeller doğrultusunda faydalanılmak istenmiş, niyeti halis olmayan zihniyetler tarafından kötüye kullanılmak istenmişti. Şimdi olduğu gibi o dönemde de bu kalem, Hakk katında tek Hak din olan İslâm’dan başka yeni sahte bir din oluşturmak isteyen kötü tıynetli cemiyet, tarikat ve zihniyetlerle kıyasıya mücadeleyi elden bırakmamıştı.
***
Sönük geçen ve şovun ağırlıkta olduğu Hz. Mevlânâ’nın 750’inci Vuslat Yıldönümü ile 17 Aralık’ta, bir kadın grubu ellerinde deflerle Mevlâna Meydanı’nda dans ederek, hoplayıp zıplayıp raks ettiklerini zannederek acayip sesler çıkartarak hareketler icra eylemişlerdi. Konya’da, Mevlana hazretleri ile semayı böylesine istismar eden gruplar her geçen gün artmaya başladı. Mevlevîler ile Konyalıların iyi niyetinden faydalanmak, iyi niyetlerini kötüye kullanmak isteyenlere; bir yere kadar hoş görüyle bakılabilir, lâkin sabırlar taştıktan sonra asla “müsamaha” gösterilmeyeceğini de buradan hatırlatmak isteriz. Bu Mevlâna sömürücülerinin önceden yaptıkları fesat işleri ve arkada bıraktıkları izleri bir kenara yazarak arşive koymuştuk. Hiç çekinmeden o dosyaları, kınayanın kınamasına aldırmadan bu istismarcıların önüne dökmesini de biliriz.
***
Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, birilerin iddia ettiği gibi ne bir hümanist ne de sadece bir filozoftur. O, gönüllere şifa sunan iman nurunun kılavuzluğunda İslâm’ın ve tasavvufun özünü iyi kavramış, insanlığın rehberi, aşk ehli bir mutasavvıftır. 750 yıldan beri Kur’an’dan ve sünnet-i seniyyeden aldığı feyzle eserlerinde İslâm’ın güzelliklerini sevgi yoluyla ve aşk ve muhabbetle bizlere sunan Hz. Mevlâna, aklını “Mustafa’nın yoluna” (Salât ve selâm üzerine olsun) baş koymuş bir Allah dostudur.
O, Mecâlis-i Seb’a (Yedi Meclis)’sının ilk meclisteki vaazına; Şanlı Peygamberin “Ümmetimin kesada uğraması, ümmetimin fesada düştüğü zamandır. Ancak ümmetim fesada düştüğünde sünnetime sarılan müstesna. Onun için yüz bin şehit ecri vardır.” şeklinde sahih haberiyle başlayan Hz. Mevlâna, şerefleri yok olan ümmete, çare olarak “Takva elbisesi”ni giymelerini ve kendilerini değiştirmeleri gerektiğini gösteriyor:
“Bir toplum özünde barındırdığını değiştirinceye dek Allah onlara verdiği nimeti değiştirmez.” (Enfâl, 53)
İnatta ısrar edenlere de, “Senin için gül bahçesinin kapılarını açtık. Dikenlikte daha ne dolaşırsın a yalın ayak?” diye seslenen Hz. Pîr, şu uyarıyı yapıyor: “İşlerde inat edeni yedi değirmenin (felek) dönüşü un ufak eder.”
Birinci Meclis’te dile getirdiği çok önemli mevzuların ardından BERSİSA adlı hikâyeyle vaazına son veren Mevlâna Celaleddin-i Rûmi, “Bismillah”ın anlamı üzerine güzel yorumlar yapıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.