Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Metaverse değil kaçış!

Metaverse değil kaçış!

Kaçış… Bir şeyden, birisinden. Birbirinden kaçışma! Temiz. En güzeli belki. “Size zarar veren insanları hayatınızdan çıkarın atın. Silin gitsin.” “Bunun ardından gelen yalnızlaşma, zenginliğiniz olacak” Haklılığı ya da haksızlığı kesinlikle tartışmaya açık öğretiler. Yerine göre.

Ne var ki, insanlığın ruhuna ve zihnine hakim olan ve gönlüne dolan vesvese, en iyi şekilde işte bu tek sözcükle açıklanabilir: kaçış. En geniş kapsamlı kelimeyi kullanmak için de ‘insanlık’ dedim, yani herkesi ve hepimizi içine alıp kapsasın diye. Zira durum o denli geniş çaplı. Ciddi. Vahim. Dahası, “İnsan eti -bir başkasının varlığı- insana ağır gelir” diye eskilerden gelen bir söz de vardır. Acımasızca ve keskince yapılmış bir tespit.

Döviz kuru yükselmiş, düşmüş, ardından tekrar artmış; ağaçlar yanmış, hayvanlar telef olmuş, aa yine nerede deprem olmuş, daha bunlar yalnızca haberci, falan filan derken zaten ne güven, ne konfor ne de huzurumuz kaldı. Monotonluğu hiç sevmezdik ama onu bile özler olduk. O sabit ve tekin şeyi. Çünkü çok belirsiz şimdi her şey. Netlik yok.

Hadi bütün dünya bir yana, bireysel hayatlarımızda da aynı diken üzerindelikle karşı karşıyayız. Kim nasıl ağız değiştirecek, böyle söylendi ama ‘aslında’ ne dendi, kim kimin profiline baktı, evimiz kendimizin mi yoksa kira mıymış, daha geçen gün bir araya geldiğim genç bir annenin çocuğunu koruma fikriyle yaptığı kayırıcılık ve ayrımcılık, e o zaman oradaki diğer çocuklara yapılan haksızlık… Off! Bizden olmaz, azizim! Şu şehirde, şu ülkede, şu dünyada hele! Kaçalım o halde.

Metaverse’e girelim. Zamanla oralar, gerçek hayatın yerini alacak diyorlar. “Hem buralar da hep değerlenecekmiş”… Torunlarımız için yatırım olsun!

Başta bahsettiğim kaçış fikrinin zehirlediği bünyeler için bulunmaz bir panzehir sunmakla kalmıyor, bir de üzerine çok daha fazlasını ekliyor bu sanal gerçeklik. Durumdaki absürtlük, gerçekçilik, sanallık, teknoloji… Hiçbir şeyden emin olamamanın döşediği kaygan yolların üzerinde patensiz kayıyor ve herhalde ölümcül kazalara doğru hızla yaklaşıyoruz. Bana öyle geliyor. Belki devasa ve parlak bir balon gibi yavaş yavaş sönecek, belki de aniden patlayacak, belki de hakikaten gerçekliğimiz zamanla orasıyla yer değiştirecek –“orası” derken somut ve fiziksel bir mekanı gösteremeyip, parmakla boşluğu işaret etmek de tadından yenmez bir eğlence ve çelişki tabi-

Bu yazının konusu metaverse değil; kaçış, gerçi… Fakat o kaçışın nereye doğru olduğu sorulduğunda alınan en çarpıcı ve popüler cevap bu olduğu için bundan söz etmemek olmazdı. Zira tatsız tuzsuz ve yavan yemeklerimize eklenen baharat hayali ve ümidi gibi bir şey, bu metaverse konusu. Bunun, suni olduğu kadar sahte de olan bir cennet; sahih olup olmadığını bilemediğim bir hadisteki tabiriyle ‘Deccal’in sahte cenneti’ olduğunu düşünsem de…

Toplumsal ya da bireysel yaşamlardaki realiteler, her ne kadar dayanılmaz bir seviyeye ulaşmış olsa da, yurdumuzu -yani gezegenimizin maddesel olan taşını ve toprağını- terk etmemek, belki de şu zorlu ahir zamanın en büyük sınavıdır. Kaçmamak!

-Bu arada evimiz kira evet, neden sordunuz? Siz mi ödeyecektiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ayşe Aslı Duruk Arşivi