'Menderes'e dua etmeyenin namazı kabul olmaz'

'Menderes'e dua etmeyenin namazı kabul olmaz'
'Menderes'e dua etmeyenin namazı kabul olmaz'

27 Mayıs 1960 tarihinde Türkiye’de ilk defa darbe yapılarak Adnan Menderes hükümeti düşürüldü. Darbe sonrası birçok kişi yargılandı,  Adnan Menderes,  Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu anayasa muhalafet ettikleri gerekçesiyle idam edildi.  Ancak idam edilmelerinin asıl sebebi Müslüman olmalarıydı.

Ad­nan Men­de­res, Ha­san Po­lat­kan ve Fa­tin Rüş­tü Zor­lu ana­ya­sa­ya mu­ha­le­fet et­tik­le­ri için de­ğil,  Müs­lü­man ol­duk­la­rı için idam edil­di­ler. 

untitled-2-077.jpg

Ali Hay­dar Efen­di ba­ba­mız “5 va­kit na­ma­zın­da Ad­nan Men­de­re­s’­e du­a et­me­ye­nin na­ma­zı ka­bul ol­ma­z” bu­yu­rur­du. “Ad­nan ku­lu­na yar­dım et” di­ye du­a bu­yu­rur­du. İh­ti­lal­den son­ra o ka­dar üzül­dü ki, hu­zur bul­ma­dı, dün­ya ke­la­mı et­me­di. 

untitled-3-035.jpg

‘TÜRK MİL­LE­Tİ MÜS­LÜ­MAN KA­LA­CAK­TI­R’

Rah­met­li de­dem Ca­vit Efen­di de Ad­nan Men­de­re­s’­in dos­tuy­du. Sir­ke­ci­’de­ki dük­kâ­nı­na hep ge­lir­di. On­lar Kon­ya­’da “Türk mil­le­ti Müs­lü­man­dır, Müs­lü­man ka­la­cak­tı­r” de­di­ği için ve Mec­li­s’­te “Siz is­ter­se­niz hi­la­fe­ti bi­le ge­ri ge­ti­rir­si­ni­z” de­di­ği için idam edil­di­ler. Ka­bir­le­ri­ni nur ey­le Ya Rab­bim. 

BÜ­YÜK ÂLİM DE­ĞİL­LER­Dİ AMA­...

El­bet­te gü­nah­la­rı, ku­sur­la­rı var­dır. Bü­yük âlim, şeyh, ve­li de­ğil­ler­di. Am­ma ve­la­kin İs­lam için, Müs­lü­man­lar için ezan­la­rı ye­ni­den Arap­ça­ya çe­vir­me­le­ri, mes­cit­le­ri aç­ma­la­rı ve bu âlim­le­re, ve­li­le­re yol ver­me­le­ri­nin hür­me­ti­ne sen on­la­rı af ey­le Ya Rab­bi. Sen on­la­ra bu zul­mü re­va gö­ren din­siz, za­lim, kâ­fir­le­rin ka­bir­le­ri­ni ateş dol­dur Ya Rab­bi. Bir da­ha böy­le iş­le­re ce­sa­ret ede­cek güç­le­ri­ni bı­rak­ma Ya Rab­bi. Faz­lı ke­re­min­le Mı­sı­r’­da­ki Mu­ham­med Mur­si ku­lu­nu da ha­las ey­le Ya Rab­bi. Onun da idam ka­ra­rı­nı ip­tal ey­le Ya Rab­bi. 

ŞABAN'I ŞERİF ORU­CU­NUN Dİ­ĞER AYLARLA MUKAYESESİ

Ba­zı ha­dîs-i şe­rîf­ler­de ra­ma­zan-ı şe­rîf­ten son­ra en üs­tün oru­cun mu­har­rem ayı­nın oru­cu ol­du­ğu bil­di­ril­miş­ken, Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)in en çok oru­cu­nu şa­bân ayı­na tah­si­sin­den an­la­şıl­dı­ğı üze­re şa­bân oru­cu ha­ram ay­la­rın oru­cun­dan üs­tün­dür. Ni­te­kim ge­ri­de zik­ret­ti­ği­miz Enes (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)ın ha­dî­si bu­na de­la­let et­mek­te­dir. (sh:47) 

Üsâ­me (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh) ha­ram ay­la­rı oruç tu­tar­ken Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)in, ona:

DAHA KIYMETLİ

 “Şev­vâl ayı­nı oruç­lu ge­çi­r” (İb­ni Mâ­ce, no:1744) bu­yur­ma­sı üze­ri­ne ha­ram ay­la­rı bı­ra­kıp, ölün­ce­ye ka­dar şev­val ayı­nı tut­muş­tur. Bu­nun se­be­bi ise şev­val ayı­nın ra­ma­zan-ı şe­rif­ten son­ra ge­li­şi­dir.

Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)in ken­di­si ise şev­va­li tut­ma­yıp şa­bân-ı şe­rî­fi tut­tu­ğun­dan, şa­bân oru­cu­nun ef­da­li­ye­ti mey­da­na çık­mış­tır.

İn­san­lar­dan bir­ço­ğu ha­ram ay ol­du­ğu için re­ceb oru­cu­nun şa­bân oru­cun­dan üs­tün ol­du­ğu san­mak­ta­dır­lar, hâl­bu­ki böy­le de­ğil­dir. Ni­te­kim in­san­lar nez­din­de fa­zî­le­ti meş­hur olan za­man­lar, me­kân­lar ve­ya şa­hıs­lar­dan baş­ka­la­rı on­lar­dan üs­tün ola­bi­lir. İş­te şa­bân oru­cu da böy­le­dir. Âi­şe (Ra­dı­yal­lâ­hu An­hâ)dan ri­vâ­ye­te gö­re:  “Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)e re­ceb ayı­nı oruç­lu ge­çi­ren bir­ta­kım in­san­lar­dan bah­se­dil­di­ğin­de: ‘On­lar şa­bân oru­cun­dan ne­re­de­ler?’ (İb­ni Re­ceb, Le­tâ­ifü­’l-me­‛â­rif, sh:251) bu­yu­ra­ra­k” onun da­ha kıy­met­li ol­du­ğu­na 
işa­ret et­miş­tir.

ÖNCESİ VE SONRASI

Bun­dan an­la­şıl­ma­lı­dır ki; nâ­fi­le oruç­la­rın en üs­tü­nü ra­ma­zan-ı şe­rî­fe ya­kın olan, ön­ce­sin­de­ki ve son­ra­sın­da­ki oruç­lar­dır. 

Ni­te­kim nâ­fi­le na­maz­la­rın en üs­tün­le­ri de farz na­maz­la­rın ön­ce­sin­de ve son­ra­sın­da olan sün­net­ler­dir ki bun­lar farz­la­rın nok­san­lı­ğı­nı ta­mam­lar ni­te­lik­te­dir. 

Do­la­yı­sıy­la te­hec­cüd na­ma­zı­nın farz­lar­dan son­ra en üs­tün na­maz ol­du­ğu bil­di­ril­di­ği hal­de, bun­dan farz na­maz­la­rın re­vâ­tib sün­net­le­ri is­tis­nâ edil­di­ği gi­bi oruç hak­kın­da da ef­da­li­ye­ti bil­di­ri­len­ler­den, ra­ma­zan-ı şe­rî­fin ön­ce­sin­de ve son­ra­sın­da bu­lu­nan­lar ha­riç tu­tul­ma­lı­dır. (İb­ni Re­ceb, Le­tâ­ifü­’l- me­‛â­rif, sh:248-251)

N­Fİ­LE ORUÇ­LA­RI KA­ZA

Âi­şe (Ra­dı­yal­lâ­hu An­hâ)dan ri­vâ­ye­te gö­re: “Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) her ay üç gün oruç tu­tar­dı. Ba­zen bu­nu te­hir et­ti­ği olur, bir bi­rik­me olur­sa bun­la­rı şa­bân­da tu­tar­dı.” (Ta­be­râ­nî, Hey­se­mî, Mec­ma­‛u­’z-ze­vâ­id, 3/192)
Ta­bî ki bu ri­vâ­yet: “Pa­zer­te­si-per­şem­be­ler dı­şın­da üç gün tu­tar­dı, her ay tut­tu­ğu üç gün­ler­den tu­ta­ma­dık­la­rı­nı şa­bân­da ka­za eder­di­” di­ye an­la­şı­lır­sa, di­ğer ri­vâ­yet­ler­le da­ha iyi bağ­daş­mış olur. 

Sa­hih ha­dîs-i şe­rif­ler­de be­lir­til­di­ği gi­bi:“Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)in tüm amel­le­ri de­vam­lı idi. Nâ­fi­le­le­rin­den bir şe­yi ka­çır­dı mı onu ka­za eder­di.” 

Ni­te­kim: “Na­maz­la­rın sün­net­le­rin­den ve ge­ce na­ma­zın­dan ka­çır­dık­la­rı­nı ka­za et­ti­ği­”ne dâ­ir ri­vâ­yet­ler mâ­lum­dur. 

İZİNSİZ TUTAMAZ

Şa­bân ayı gir­di­ğin­de, üze­rin­de tut­ma­dı­ğı nâ­fi­le bir oruç var­sa ra­ma­zan gir­me­den ön­ce nâ­fi­le oruç­la­rı­nı ik­mal eder­di. Âi­şe (Ra­dı­yal­lâ­hu An­hâ) da bu­nu fır­sat bi­lir, ka­dın ha­lin­den do­la­yı ra­ma­zan­da tu­ta­ma­dı­ğı farz oruç­la­rı­nı şa­bân­da öder­di. 

Di­ğer ay­lar­da ise Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) ile meş­gul ol­du­ğun­dan bu borç­la­rı bi­ti­re­mez­di. Zi­ra ka­dın ko­ca­sı ya­nın­day­ken, on­dan izin­siz oruç tu­ta­maz. 

Şa­bân ayı­na ka­vu­şan­la­rın, üzer­le­rin­de nâ­fi­le oruç­lar­dan yâ­hut yol­cu­luk ve has­ta­lık gi­bi meş­rû ma­ze­ret­ler­le ge­çir­dik­le­ri farz oruç­lar­dan her­han­gi bir şey bu­lun­mak­tay­sa, bu nâ­fi­le­le­ri­ni iki ra­ma­zan ara­sı ta­mam­la­mış ol­ma­la­rı için şa­bân ayın­da ka­za et­me­le­ri müs­te­hap­tır.

Üze­rin­de farz bor­cu ola­nın iki ra­ma­zan ara­sı sü­ren bir ma­ze­re­ti yok­ken ka­za­la­rı­nı bir da­ha­ki ra­ma­zan­dan son­ra­ya bı­rak­ma­sı câ­iz de­ğil­dir. (İb­ni Re­ceb, Le­tâ­ifü­’l-me­‛â­rif, sh:257-258)

BİR GÜN ORUÇ

Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)in şöy­le bu­yur­du­ğu ri­vâ­yet edil­miş­tir:  “Kim şa­bân­dan bir gün oruç tu­tar­sa, Al­lâh-u Teâ­lâ onun ce­se­di­ni ce­hen­ne­me ha­ram kı­lar. Cen­net­ler­de Yû­suf (Aley­his­se­lâm)a kom­şu olur. Al­lâh ona Ey­yûb ve Dâ­vûd (Aley­hi­mes­se­lâm)ın se­vap­la­rı­nı ve­rir.” (Sa­fû­rî, Nüz­he­tü­’l-me­câ­lis, 1/142) 

ÜÇ GÜN ORUÇ

Ha­dîs-i şe­rif­te şöy­le vâ­rid ol­muş­tur.  “Şa­bân ce­hen­nem­den bir kal­kan­dır. Ba­na ka­vuş­mak is­te­yen üç gün de ol­sa on­da oruç tut­sun.” 
(Sa­fû­rî, Nüz­he­tü­’l-me­câ­lis, 1/142)

Ha­dîs-i şe­rif­te şöy­le buy­rul­muş­tur:

 “Ra­ma­zan ayı­nın oru­cu için şa­bân oru­cu ile be­den­le­ri­ni­zi te­miz­le­yin. Her han­gi bir kul şa­bân ayın­da üç gün oruç tut­sa, if­ta­rın­dan ön­ce de ba­na de­fa­lar­ca sa­le­vât oku­sa, mut­la­ka Al­lâh-u Teâ­lâ onun geç­miş gü­nah­la­rı­nı ba­ğış­lar. Cib­rîl ba­na bil­dir­di ki; şüp­he­siz Al­lâh-u Teâ­lâ bu ay­da üç yüz rah­met ka­pı­sı açar.” (Sa­fû­rî, Nüz­he­tü­’l-me­câ­lis, 1/142)

AYET-İ KERİME

Allah, bütün canlıları sudan yarattı. İşte bunlardan bir kısmı karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayak üzerinde yürür, kimisi dört ayak üzerinde yürür. Allah, dilediğini yaratır. Çünkü Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. (Nur, 24 / 45)

HADİS-İ ŞERİF

“Hz. Cebrail (Aleyhisselâm) bana komşu hakkında o kadar aralıksız tavsiyede bulundu ki, komşuyu vâris kılacağını zannettim.” 
(Buhârî, Edeb 28; Müslim, Birr 140; Ebû Dâvud, Edeb 132; Tirmizî, Birr 28)

ALİMLERDEN ÖĞÜTLER

 

Yaratan’ın rızasına erme yolunda yapmacık hareketler fayda getirmez, bu yolda yersiz arzu ve boş temenni ile yürünmez. Hele içi başka dışı başka birinin eline hiçbir şey geçmez. Bir de yalancılık ortaya çıkarsa felaket o zaman başlar. Eğer bu hallerin azı sende varsa hemen tövbe et ve tövbeni bozma. Tövbe etmekten ziyade, tövbeyi bozmamak esas hünerdir. 
(Abdulkadir-i Geylani Hazretleri)

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.