Mervenur Dalbudak

Mervenur Dalbudak

MATEMİMİZ

MATEMİMİZ

Zor günler geçiriyoruz. Hava ağır ve matemli… Yurdumun bir yanı yaralı, bir yanı üşüyor, bir yanında gözler yaşlı… Evlerimizin bacalarından hüzün tüterken başka konular yazmak gelmiyor içimden. Bu satırları yazarken aklımdan geçen şey, ”acaba şu an kim bilir nerde bir felaket yaşanıyor?” cümlesi… Arda arda yaşanan afetler, kazalar, terör olayları ülkece hepimizi derinden üzdü. Hepimizi diyorum çünkü biliyorum. Canım memleketimin insanı, ülkemin hatta dünyanın herhangi bir yerinde bir felaket, acı dolu bir olay yaşansa bu hüzünlenir, bağrı sızlar. Ne kadar üzülürsek üzülelim bir köşeye geçip hayıflanmak yerine gözyaşını kendi içine akıtır, bir eliyle yara sarar bir eliyle çare arar bu memleketin insanı. Kelimeler dökülüyor parmaklarımın arasından ama içim öyle titriyor ki… Yanlış bir şey söyleyip de birilerini incitir miyim diye endişeleniyorum. Bir yandan da yalnız olmadığımızı haykırmak istiyorum.

Depremle yıkıldık. Şehitler verdik toprağa. Çığ altında kaldık. Uçak düştü üstümüze. Büyüğü küçüğü olur mu acının? Ateş düştüğü yeri yakar hem de cayır cayır. Bazı felaketler doğanın kanunu, bazıları soysuz düşmanın kurşunu, bazı ihmal. Her defasında bu son olsun diyoruz ama olmuyor ne yazık ki. Bir yerden sonra alışmaya başlıyoruz işte bu en kötüsü. Ne derece ağır olursa olsun yaşananlar her fırtınadan sonra el ele buluyoruz birbirimizi. Biraz olsun rahatlıyor içimiz. İnancımız, kültürümüz, dilimiz, dinimi, ırkımız ne olursa olsun yaralarımızı birlikte sarmayı başarabiliyoruz. Gücümüz neye yeterse yardım ediyoruz. Dualarımız aynı anda yükseliyor göğe. Yaşlımızla gencimizle, kadınımızla erkeğimizle yürüyoruz. Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim. Olmalı zaten. Olmazsa insan olmaz yüreğim.“ demiş ya Ahmet Arif. Ahh ne güzel söylemiş. Bizim de oralı oluyor yüreğimiz. Buraya kadar hem kir olduğumuzu düşünüyorum. Fakat buradan sonrası…

Acı, zor. Sıkıntılı günlerimiz oluyor. Birlikte mücadele ediyoruz. Sonra kaldığımız yerden devam ediyoruz yaşamaya. Hayat olağan akışına dönüyor. Gündelik işlerin telaşına düşüyoruz. Ufacık dertlerin altında ezilmeyi yeğliyoruz. Dünya malını paylaşamıyor kardeşimizle kanlı bıçaklı kavgalara giriyoruz. Ne de çabuk unutuyoruz her şeyin anlık gelip geçici olduğunu. Bir an varız. Bir an enkaz altında, bir an kazanın ortasında bir kurşunların hedefinde… Ders almamız için, silkelenmemiz için daha kaç felaket yaşamamız gerekiyor. Ölüm bir nefes aralığında pusu da beklerken değer mi bunca dünya gailesi içinde boğulup gitmeye? Sarıp sarmalamak için illa bir felaket mi olması gerekiyor? Tedbirli yaşanan acılardan önce alınmalı ki en hafif şekilde atlatalım. Sevdiklerimizin kıymetini onlar hayattayken bilelim toprağını sularken değil. Evin kapısından çıkarken arkanızda bıraktıklarınızı son görüşünüz olabileceğini lütfen unutmayın. Hayatı ertelemeyin. Çok geç olabilir.

Amacım bir kişi bile olsa yüreğe dokunmak olmuştur her zaman. Dilerim bu satırlarda yüreklere dokunur. Naçizane ricam şimdi oturduğunuz yerden kalkıp en yanınızdaki kişiye sarılın. Telefonu elinize alıp aklınıza gelen ilk kişiyi arayın. Ve şu an hala hayatta olduğunuz için şükredin… Canım memleketime yaşadığımız tüm felaketler için geçmiş olun diyorum en içten dileklerimle. Hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza rabbim rahmet eylesin…

MONAROZA

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mervenur Dalbudak Arşivi

Mola

30 Haziran 2020 Salı 09:04