Kudüs Kudüs ah Kudüs!
Efendim bir aydır Rebiyülevvel ayı münâsebetiyle âlemlerin efendisi Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselâm’ı yazıyorduk. Satırların insicâmını bozmamak için Kudüs’ü çok istememize rağmen yazamadık. Kısmet bugüneymiş.
Elbette Kudüs senelerdir bizim devamlı kanayan yaramız. Kudüs derdimiz, Kudüs sevdâmız. Bilhassa ülkemizde Kudüs denince içimiz titrer. Âdeta kolu-kanadı kırık Kudüs’ü daha çocuk denecek yaşta sapanla, taşla, sopayla en acımasız silahlara karşı savunan küçük yavrular gelir aklımıza. Vakarlarıyla direnen, nöbetleşe o kutsal mekanları bekleyen, güçleri nispetinde savunan Müslüman kadınlar gelir aklımıza… Hapishânelerde işkencelerle dirençleri kırılan, psikolojileri bozulan Filistinli Müslümanlar gelir aklımıza…
Kudüs yaramız dedik ya! Evet, Kudüs tüm Müslümanların en büyük derdi aslında…
Cenâb-ı Hakk’ın mübârek kıldığı topraklarda bir mukaddes şehirdir Kudüs. Bizim için Mekke, Medine ve Kudüs bu üçlü azizdir, o topraklara âdeta toz kondurmak istemeyiz. Oraların mânevi havası bizi târihe götürür, tefekküre daldırır.
Kudüs, Kudüs ah Kudüs! İbrâhîmî dinlerin kutsal mekanlarını içinde barındıran mukaddes şehir! Taşında, toprağında peygamberlerden izler taşıyan, hamuru sevgiyle karılmış bir güzel şehir! Kadîm mâzimizde ezan sesleriyle çan seslerinin birbirine karıştığı herkesin İslam dâiresinde kardeşçe yaşadığı bir huzur kentiyken önce Haçlı idâresinde kanlı hâdiselere sahne olan sonra Yahudi Siyonistlerin zulümleriyle ağlayan, inleyen sinesinde nice ‘Ah’ları barındıran mukaddes şehir…
Hz. Ömer (r.a) devrinde İslam olan Kudüs o vakitler tam Haçlı seferlerine kadar bir barış, huzur, esenlik ve selâmet yurdu olmuştur. Sonra 1099 yılında başlayan ilk Haçlı seferi ve daha sonralar tam on kez düzenlenen Haçlı seferleriyle bu kutsal mekan birçok büyük katliamlara mâruz kalmıştır. Kudüs’ü küffârın elinden alma sevdâsıyla yaşadığı sürece bir türlü yüzü gülmeyen büyük komutan Selâhaddîni Eyyübî 1187 senesinde Kudüs’ü yeniden fethederek o güzide beldeleri Haçlı tahakkümünden kurtarmıştır.
En son olarak Osmanlı Devleti zamânında 1918 yılında maalesef İngilizlere terk etmek zorunda kaldığımız Kudüs bir türlü iflah olmamış, kendi değerine yaraşır kişiler tarafından idâre olunmadığından dolayı o kutsal mekanda yaşayan Müslümanlar hep zulüm görmüş, acı ve ızdıraplarla sinesi inim inim inlemiştir. Oranın yerli Müslüman halkı yerlerinden-yurtlarından edilmiş, onulmadık işkencelere tâbî tutulmuştur. Binlerce Müslüman’ın evleri Ramazan günü yıkılmış, başlarına bombalar yağdırılmış, sokaklarda sürüklenen Müslüman Filistinli kardeşlerimizin acısı bizim içimizde hiç dinmeyen bir yara olmuştur…
Kudüs, Kudüs, ah Kudüs! Dinmeyen yaramızsın, yüreğimize akıttığımız gözyaşımızsın Sen! Ve Sen kurtarılma bekliyorsun devri Osmanlı’dan bu yana…
Ah Kudüs uzun süredir Sana sâhiplenemedik. Halbuki Sen son Peygamber Hz. Muhammed Mustafâ’mızın ayak basarak mirâca yükseldiği bir kutsal şehirdin. Son Peygamber Senin mekânında tüm peygamberlere namaz kıldırmıştı bu sebeple biz Müslümanlar için Sen özelsin. Utanıyoruz, Seni yüklenemedik, yıllarca Sana hizmet eden Osmanlı büyükleri gibi Sana hizmet edemedik, üzgünüz. Müslüman Filistinli kardeşlerimiz sokaklarında çok işkenceler gördüler. Zulümkar idâreciler Kudüs’te ezanları susturmaya, Müslümanları mescidi Aksa’ya sokmamaya çalıştılar hatta kirli postallarıyla mescidimize girdiler, bir şey yapamadık. Yandık, yüreğimiz kanadı, Müslüman beldeleri karalar bağladı…
Ah Kudüs! Yalnız değilsin inan Sana dâir fetih umutları besliyoruz. Bu necip millet nelerin üstesinden geldi az kaldı. İnşaALLAH bağrında baharlar da yeşerecek bir gün.
Bugün Kudüs’ü tek başına sâhiplenmek isteyen Siyonist güçler adına iş gören alçak İsrâil 1948 yılından bu yana işgal ettikleri Müslüman topraklarını yavaş yavaş yayılmacılık zorbalığıyla, Müslüman topraklarının çoğunu kendi uhdesine geçirdi. Müslümanların yurdunda bir azınlık iken icra ettikleri zulümlerle şimdi oranın asıl sâhibi Müslümanları asimile ederek azınlık durumuna getirdi. Hem de bütün dünyânın gözünün içine baka baka insanlık haysiyetini çiğneyerek yaptılar bu hâinlikleri. Ve ufak tefek cılız seslerin dışında pek güçlü bir ses çıkmadı. Ne üzücü!
Ama ümitliyiz bundan sonra gün gelecek Kudüs her inananın rahatlıkla sevgi soluyacağı bir nefes olacak inşaALLAH. Dayan Kudüs dayan! Az kaldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.