Küçük Bir Hırsızlık Hikayesi
O gece, yaz mevsiminin o en sıcak zaman diliminde olduğunu hiç hesaba katmayıp, yatarken üzerine muhakkak bir şey alıp örtmek istedin. İnce bir pike, çarsaf ya da benzeri bir şey... Herhangi bir örtü işte. Örtünmenin ısıtmasıyla değil, korumasıyla ilgiliydin ne de olsa. Ya da, çevreyle olan bağı kesen bir kamuflaj olmasıyla, diyelim.
Kamuflaj iyi olurdu. Bağ kesip izole olmak. İyi gelirdi. Zira gün içinde ya da insan içinde herhangi bir asalet, incelik ve sağ duyu bulamıyordun. Hoş, bulmak ya da bulmamak için önce bir arayış gerekirdi ya, onu da yapmıyordun aslında. Bulamadığını söyleyemem bu yüzden. Sadece, yoktu işte. Asalet, incelik, sağ duyu ya da bunlarla dirsek teması kurabilecek her hangi bir güzellik, esenlik, ya da, iyilik olgusu, yoktu.
Bu arada, artık gece olduğundan, yattığından, o sıcak gecede üzerine ince bir pikeyi alıp çektiğinden söz etmiştim, öyle değil mi? Önce o kısmı biraz açalım. Yastığa beş kala uyuyabilmek şöyle dursun, yastığı ancak elli geçe uykuya daldıran düşüncelerden söz edelim.
Hoş, düşünce denemez bunlara aslında. Birazdan bahsedeceklerime. Aklının dikenli tellerine takılan, kanayan ve kanatan irili ufaklı şeyler, geride bırakılan gün içindeki küçük kesitler desek daha doğru olur bunlara belki.
Hakikaten... Zaten kendi ellerinle onun ellerine doğru uzattığın, gönüllü bir şekilde ona verdiğin parayı, neden oradan öyle aniden çekip almıştı o kadın, bir yandan gözlerini kaçıran eş zamanlı bir refleksle? Söylemeye dilim varmiyor ama, hırsız gibi? Alır gibi değil de çalar gibi hani. Kimden bahsettiğimi anlamamış olamazsın. Evinde, gündelik işleri yapmak üzere yalnızca iki gün çalışıp, bu süre içerisinde, daha iyi bir maaş öneren başka bir iş bulduğunu söyleyen kişiyi diyorum. Kaldi ki ilk 3 günün zaten deneme süresi olduğunu ve bunun ücretlendirilmeye tabi olmayacağını söyleyen kadının ellerine doğru uzatmıştın o parayı, tamam ama, kendisine 'verilen' bir şeyi neden öyle ansızın, çalarcasına alıverir ki bir insan? Oldu... Sen bunu düşünedur şimdi. Bak uyuyamaman için başlı başına yeterli bir sebep buldun yine.
Ki sadece tek bir düşünce olur mu hiç? Yastıktan elli geçinceye kadar kafanın içinde 50 tilki dolanır da hiç birinin kuyruğu birbirine değmez senin. Bilmez miyim...
O değil de, çok zayıfladın bu aralar yine. Bu kadar iştahsız olunur mu, canım? Baksana millet iştah kesici bitkisel formüllerin, mide ameliyatlarının ya da zayıf gösteren korselerin peşinde. Gerçi iştah, illa yemeklere karşı mı duyulur? Senin de güzel kokulara; o ithal parfümlere karşı bir iştahın ve zaafın var. Hani konu sadece parfümler olsa, hedonist olduğun rahatlıkla söylenebilirdi. Fakat döviz ile ülkene giren o parfümlerin fiyatı da aldı başını gitti. Öyle değil mi? Aa ama dur... Hemen uyumak yok öyle! Diyorum ki... Şuradan bir iki tane çeyrekliği bozdursan, o parfümlerden alabilirsin. Şuradan işte, hemen şuradan, canım! Dolabının üzerine koyduğun altınlardan sadece bir iki tane çeyrek. Farz et ki bir düğüne gitmişsin ve takmışsın öyle. Ya da iki düğüne. Ne var yani? Kendini sevindirmeye değmez mi?
Sonra uzun süredir yattığın ve bir türlü uyuyamadığın yataktan kalktın. Elini dolabın üzerine uzatıp, oradan aldıklarını, ertesi gün bozdurmak üzere cüzdanına koymak için.
Fakat o da ne!? Hepi topu dört beş çeyreklikti ama hiç birisi orada yok işte! Dolabın üzerinden, kendi kendine düşmüş olamaz ya hiç birisi! Nereye kaybolur bunlar, durduk yere? Sakince bir düşün... Daha bu sabah evdeki temizlikçiye, oraların bir tozunu almasını söylememiş miydin? Akşamına, başka bir iş bulduğu için ayrılacağını söyleyen kişiye? Parayı elinden aniden alırken gözlerini tıpkı bir suçlu gibi kaçıran kişiye? Ne o? Parfüm mu alacaktın kendine? Önce bu işten aldığın kötü kokuya iyice bir alışsın da burnun...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.