Korku
Korkular, sadece çocuklara mı özgüdür? Yetişkinlerdeki korkuyu görmezden gelmek mümkün müdür? Peki ya korkusuz insan var mıdır? Kiminiz “Hayır, tabi ki de yoktur” derken, kiminiz ise “Evet, ben hiçbir şeyden korkmuyorum” diyebilir. Peki ya korktuğumuz şeylerle henüz yüzleşmemiş olmamız, bizi korkusuz mu kılar?
**
Korku olgusunu tek bir tanıma sığdırmak, kuşkusuz ki çok zordur. Genel olarak, korkuyu; “İrade ve mantıkla kontrol altına alınamayan, insanın içini daraltan bir tehdit hissi” olduğunu söyleyebilirim. Bütün bunlara rağmen korkuların da değeri ve hayati önemi vardır.
**
Sağlığımızı kaybetme korkusu olmasaydı doktora gitmezdik öyle değil mi, korkmadan ateşe yaklaşabilseydik ya da kontrolsüzce hareket etseydik, ne tür hayati tehlikelerle karşılaşacağımızı az çok tahayyül edebiliyoruz sanırım. Bu yüzden korku; tüm olumsuz tanımlarına rağmen, bir insanın hayatta kalabilmesine yardımcı olan bir duygudur aynı zamanda. İşte bu sağlıklı korkudur. Peki ya patolojik korkular?
**
Evinizde garip tıkırtılar duymaya başladınız. Ne yaparsınız.? Önce başka bir daireden geldiğini düşünür; ama yine de kulak kabartırsınız, öyle değil mi ? Peki tıkırtılar artarsa? İşte sağlıklı korkuyla patolojik korkunun ayrımı burada başlıyor. Ya o anda kendinizi korunaklı bir yere alır, polisi ararsınız ya da hiçbir şey yapmadan donakalırsınız, belki de çığlık çığlığa koşturup kendi yerinizi, yine kendiniz ele verirsiniz. Sağlıklı korku, kendini korumaya alma güdüsü olan korkudur. Patolojik korku ise, ya aşırı korku ya da korkusuz olma durumudur.
**
Peki hangi tür korkular insanın toplumdaki yaşamını sıkıntıya sokar? Bunları merak edip, biraz araştırma yaptım. Çıkardığım sonuç ise; fobik korkuların insan yaşamına ve sağlığına etkisinin çok fazla olduğu yönünde. Öyle ki, insanın sadece bireyselliğini değil; sosyalliğini, kendine inancını ve toplumdaki işlevini dahi etkiliyor. Bunlar sadece çekinik ve kaygılı bir karakterle mi alakalıdır? Kesinlikle değil. Her ne kadar kaygı ve korku kardeş gibi görünse de farklıdır. Sağlıklı ve normal diye tanımlayabildiğimiz insanlarda da fobik korkular mevcut.
**
Korkuların tedavi edilmesi gerekir, tedavi edilmezse yıllarca sürer. Birey gerçek anlamda yaşayamaz hale gelir. Aslında bu konuyu kaleme alma amacım da tam olarak bu.
**
Gözlemlediğim kadarıyla; Toplumsal bir kaygı olarak, bireylerimizde; “Ben deli miyim?”, “Bir duyan ne der?” düşüncesi ve hatta korkusu var. Bu yüzden psikoterapi tekniklerinden faydalanmak şurada dursun, ilaç tedavisine bile şiddetle karşı çıkan bireyler olduğunu son zamanlarda sıkça duymaya başladım. Toplumu düşünüyorsanız, lütfen önce kendi sağlığınızı önemsemekle işe başlayın. Nasıl ki vücudumuzda ağrı veya acı hissettiğimizde - doğal olarak- doktorlara koşuyorsak, ruhumuz acıdığında da psikolojik destek almak için, yine aynı bu doğallıkta doktora gitmeliyiz.
İnsan psikolojisi üzerine yaptığım araştırmalar ve psikolog yakınlarımdan duyduğum; bu kaygı ve korkuların bireye ve topluma etkisi neticesinde, bu yazıyı kaleme almaya karar vermekle birlikte, şunu da gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki;
Lütfen, Yardım istemekten KORKMAYIN.!
Sevgiyle ve Sağlıcakla kalın..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.