Konya dergisinin kurucularından! Konya’da eğitime önemli katkılar sağlayan: Mehmet Ferit Uğur

Konya dergisinin kurucularından! Konya’da eğitime önemli katkılar sağlayan: Mehmet Ferit Uğur

Ramazan ayına özel olarak hazırladığımız Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Konya Öğretmenleri seresinin bugünkü konuğu Konya eğitim öğretim hayatına önemli katkılar sunmuş bir isim Mehmet Ferit Uğur

1296/1880’de Konya’da doğdu. Babasının adı İbrahim Efendi, annesi adı Hanife Hanım’dır. Ferit Uğur, ilk eğitimini Akkülah mahalle mektebinde yaptı. Babası İbrahim Efendi’nin bütün engellemesine rağmen hafız olmak hevesine düştü. Babasının haberi olmadan başına yeşil sarık sararak büyük camilerde hafızların yanında mukabele okumaya başladı. Bir gün babası bu haline kızarak cami kapısında onu beklemiş mukabele bittikten sonra camiden çıkar çıkmaz yakalayarak sarığı boynuna dolayarak öylece eve getirerek, bir daha sarmayacağına tevbe ettirmiştir. İşte bu sırada mahalle mektebine sık gelip teftiş yapan zamanın vali ve maarif müdürünün dikkatini çekmiş ve yeni açılan Konya İdadisi ikinci sınıfına imtihanla

whatsapp-image-2024-03-23-at-10-00-32-001.jpeg

girerek eğitimini yatılı ve ücretsiz olarak sürdürmüştür. Konya İdadisini aliyyülala derece ve birincilikle 1898’de bitiren Mehmet Ferit, 1899’da İstanbul Darulmuallimi Ali Mektebi’nin sınavını kazandı. Okulu 1901’de üstün başarı ile tamamladı. Bu başarısından dolayı dönemin Maarif Nazırı Münif Paşa tarafından «Altın Maarif Madalyası» ile ödüllendirildi. Mehmet Ferit’in ilk görev yeri mezun olduğu Konya İdadisi öğretmenliğidir. Konya İdadisi’nde Türkçeve coğrafya dersleri başta olmak üzere kitabet, hendese, mevalid, ziraiye, kozmografya, hesap muallimlikleriyle birlikte “muavin-i salis/üçüncü muavinlik, sonra “muavin-i sani/ikinci muavinlik vazifelerini de görür. Naci Fikret hocası Mehmet Ferit’i şöyle anlatır: “1318/1902 senesi idi. İdadinin altıncı sınıfında idim. Bir gün şık ve temiz giyinmiş bir genç dershaneye girdi. Yukarı doğru kıvrılan sarı bıyıkların tatlı bir ihtişam verdiği sempatik bir çehre. Bu genç bizim coğrafya hocamız idi. İki sene bize muhtelif dersler, kozmografya (gök bilimi), riyaziye (matematik) vesaire okuttu ve hepimizde derin bir sevgi ve hürmet uyandırdı… Kıyafetçe, etvar ve harekâtça, her hususta son derece muntazam bir zat! Hiç bir hareketinde bir aksaklık yok! O vakit idadide müdürden sonra üç tane de muavin var idi. Muavin-i evvel (birinci muavin) Faik Bey, muavin-i sani (ikinci muavin) Rahmi Efendi, muavin-i salis (üçüncü muavin) Ferit Efendi. İşte üstat Ferit Uğur’u ilk defa olarak o vakit görmüş idim. Dersimiz coğrafya.

whatsapp-image-2024-03-23-at-10-00-32-1-001.jpegHem de basit bir coğrafya! Arz yuvarlaktır, arz döner vesaire vesaire! Bize Hacı Bahrizade Said Efendi de ders okutmuştu. Fakat üstatın okutuşu başka türlü oldu ve bilhassa benim için yani anlayanlar için başka türlü oldu. Üstat arzın yuvarlaklığından bahsederken kâinatta tabii bir halde bulunan tekmil cisimlerin küre şeklini aldıklarından ve mesela bir damla suyun kürevi bir şekil aldığından, ağaçların uzaktan küre şeklinde göründüklerinden, velhasıl yuvarlaklığın en tabii bir şekil olduğundan o surette bahsetti ki işte üstada olan incizabım o zamandan itibaren başlamıştır.”

ELAZIĞ MAARİF MÜFETTİŞİ OLDU

1908’de Niğde İdadisi Müdürü olarak resmi görevine devam eden Mehmet Ferit, 1910’da Elazığ Maarif müfettişi oldu. Elâzığ’da iken İttihat ve Terakki Partisinin de müfettişliğinde bulundu. 1914’te Elâzığ Maarif (Milli Eğitim) Müdürlüğü’ne atandı. Sonra Sivas ve Diyarbakır illerinde öğretmenlik, birinci ve ikinci Müdür Yardımcılıkları, Maarif Müfettişliği ve Maarif Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Mütareke yıllarında tutuklanarak İstanbul’da Bekirağa bölüğünde bir müddet kaldı. Mehmet Muhlis Koner şöyle demektedir: “Üstat bu vazifeler sırasında politikadan da kendisini alamamıştı. Elâzığ’da vekâlet müfettişi iken İttihat ve Terakki Fırkası’nın müfettişliğini de yapıyordu. Fakat nihayet politika bu sevimli ilim

ve fikir adamını bir müddet kendi cenderesinde sıktı durdu. Ermeni tehciri ile alakalı zannıyla mütareke senelerinde Bekirağa bölüğüne sevk edilmişti. Bende tesadüfen İstanbul’daydım. Kendisini her gün ziyaret ederdim. Kendi ifadesi veçhile ömründe tavuk kesmemiş adam ermeni tehcir ve katliyle nasıl alakadar olabilirdi. Fakat ne fayda var hele şükür ki adalet tecelli etti ve üstat beraat etti.”

KONYA MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ OLARAK DA GÖREV YAPTI

1919’da Konya’ya Konya Maarif (İl Milli Eğitim) Müdürü oldu. Mehmet Ferit Konya Milli Eğitim Müdürü olarak görev yaptığı sürece fikir ve hareketleriyle devam etmekte olan Milli Mücadele’ye ve Kuvâyı Milliye’ye büyük destek vererek Müdafaa-i Hukuk saflarında yer aldı. 1924’te kendi isteği ile emekli oldu. Emekli olduktan sonra eğitimle ilişiğini kesmedi. Çeşitli okullarda Fransızca, tarih, coğrafya ve vatani malumat (vatandaşlık) dersleri okuttu, kitaplar yazdı. 1 Ekim 1931’de Karma Ortaokuluna başladı. Karma Ortaokulunda tarih ve coğrafya öğretmenliği görevinde iken vefatından iki gün önce 1 Mart 1942’de istifa etti. Oğlu Fethi Ferit babasının istifa sebebini vefatını şöyle anlatır: “Hiç unutmam, ölümünden bir gün evvel ziyaretine gelen Kâzım Gürel ile uzun uzun memleket meselelerini konuştuğu bir sırada ben de Çumra’dan gelmiştim. Benim geldiğimi görünce çocuk gibi sevinerek “Nasıl yaptın da geldin oğlum? Bugün seni çok göresim geldi.” diyerek beni de yanına oturttu. Kazım Bey’e ve bana çok sevdiği Konya’dan ve kitaplarından bahsetmeye başladı. Laf arasında Kazım Bey: “Hocam mektepten de ayrıldınız çok iyi olmuş, yoruluyordunuz.” deyince içini çekerek Kazım Bey’e: “Kırk küsür senelik hocalık ettim. Şimdiye kadar ne kimseyi incittim ve ne de meslek hayatımda kimseden incindim. Ben bu mesleğin ne parasındayım ne de şerefinde. Beni bu mesleğe bağlayan kuvvet yıllardan beri yetiştirmekte olduğum kıymetli talebelerimdir. Sizleri gördükçe göğsüm kabarıyor, neşem artıyor. Onun için bu mesleği sevdim. Mektebe onun için gidiyorum. Fakat şunu anladım ki insanlar gün geçtikçe belli ediyorlar. Nitekim bize medar olarak gönderilen bir delikanlı çocuk kırk senelik meslek hayatımda karşılaşmadığım bir şekilde izzeti nefsimi kırdı. Senelerce emek verdiğim bir yuvamdı. Ayrılmaya mecbur etti.” dedi. Bunun üzerine bizler ehemmiyeti yok dedikse de gözlerini muayyen bir yere dikerek uzun süre içini çekti. Zavallı babam ertesi günü bu haksızlığa daha doğrusu izzeti nefsinin kırılmasını hazmedemeyerek komşu çocuklara alfabe okuturken hakkın rahmetine kavuştu.”

whatsapp-image-2024-03-23-at-10-00-54-1-001.jpegMUSALLA MEZARLIĞI’NDA DEFNEDİLDİ

Mehmet Ferit, 3 Mart 1942 yılında Konya’da vefat etti. Musalla Mezarlığında metfundur. Mezar taşında şunlar yazılıdır: “Burada memleket maarif ve terbiyesine kırk iki sene candan hizmet eden maarif Müdürü muallim M. Ferit uğur yatmaktadır. Ruhuna Fatiha D.1880 -Ö.03.03.1942”Vefatı üzerine Konya şairlerinden Nurettin Rüştü şu tarihi düşer:

“Ferit Bey asrının tek gülü idi,

Bu halkın müstefâdi, müstefidiydi,

Severdi ilmi ve ahlâkıyla herkesi,

Bütün bir Konya’nın tâcı seriydi.”

Konya Belediye başkanı Burhanzade Seyit Mehmet Rıza Efendi’nin kızı Naciye Hanım (1895-1956) ile evlenmiş, Fethi Ferit (1912-23 Temmuz 1970), Muzaffer ve Melahat (Binal) isimli çocukları olmuştur. Fethi Ferit babası Mehmet Ferit Uğur’un öğretmenliğe yönelik meslek sevgisini şöyle anlatmaktadır: “Dünyada herkes mesleğine bağlı olur, fakat babam Ferit Uğur kadar öğretmenlik mesleğine bağlı insan pek az tasavvur ediyorum. Nitekim hasta yatağında iken ve hatta ölürken dahi komşularımızın küçük çocuklarını toplayarak ve onların gürültülerine tahammül ederek bir şeyler öğretmeye çalışırdı. Son nefesini dahi bu küçüklere mektepten ve memleketten bahsederek verdi. Merhum meslek hayatında maddi ve manevi gadre uğrayanlardan birisi olmasına rağmen katiyen öğretmenlikten bezginlik getirmemiş, kimse hakkında fena düşünmemiş ve iyiliğini istemişti. En çok canını sıkan şey istediği kitabı parasızlıktan alamaması ve yazdığı kitapları tab’ ettirememesidir.”

ANLAMADIĞI İLİM BRANŞI YOKTU

Muvaffak Sami Onat onun hakkında şunları kaydeder: “Mehmet Ferit Uğur hocamızı ise pek eskiden beri tanırım. Bana tarih muallimliği bile vardır. Senelerden beri kendisini tanır: ve istifade ederim. O’nun son birkaç senelik halkevi reisliği ise münasebatımızın daha fazla sıklaşmasına, kendisinden daha fazla istifade etmeme yardım etti, O’na bütün Konyalılar pek haklı olarak (Ayaklı kütüphane) derdi. O, bu şerefli unvanı bihakkın elde etmişti. Tam manasıyla ansiklopedik malumatı vardı. Bilmediği, anlamadığı ilim branşı yoktu. Bununla beraber bilhassa tarih, ruhiyat ve edebiyatta ihtisası vardı. Kozmografya ve yüksek riyaziyede dahi hayli derin olduğunu, hatta bu vadi de eserler bile verdiğini işitirdik. Bütün bununla beraber fevkalade nazik, son derece mütevazı idi. Yüzünde bir nur, sesinde tatlı bir ton vardı. Kendisine ait, ufaklı büyüklü pek çok hatıralarım vardır. Şurada onlardan; birkaçını anlatmak isterim. Henüz ortaokul talebesi idim. Hocamız bize tarih okutuyordu. Hiç unutmam bir Cumartesi günü idi. Arkadaşlarımdan birisini derse kaldırdı. Arkadaşım, diğer derslerden imtihanları olduğu için tarih dersine çalışamadığın söyledi. Bunun üzerine hocamız: “Hangi derse çalıştın?” dedi. “Riyaziye” cevabını alınca, merhum derhal bir mesele ve ufak bir cebir muamelesi tertip ederek: “Öyle ise haydi bakalım bunları hallet” dedi, Arkadaş tesadüfen onu da yapamadı ve kimya dersine çalıştığını söyledi. Bu defa hocamız bir kimya düsturu yazdırarak: “Bunun tecrübesini ve tatbikatını anlat” dedi. Netice yine olumsuz oldu! Fakat o hiç kızmıyordu. Artık sırasıyla coğrafyaya, tabiiyeye, Fransızcaya, Türkçeye dair sorular soruyor ve aldığı olumsuz cevaplar üzerine “başka hangi derse çalıştıysan ondan sorayım?” diyordu. Sonradan anlamıştık ki hocamızın bilmediği ve anlamadığı ders yoktur.”

KONYA DERGİSİNİN KURUCULARINDANDI

Mehmet Önder, onun kütüphanesi hakkında şunları kaydeder: “Ferit hocanın geçen yıl kitaplığını gördüm. Çok zengindi. Hemen hepsi parasıyla mütevazı maaşından artırdığı birkaç kuruşla satın aldığı kitaplar birkaç odayı dolduruyordu. Ferit hoca isteseydi bu kitaplara verdiği parayla bir apartman bile yaptırabilirdi. Ölümlü dünyada ölümsüzlüğü tadanlar bunu düşünmezler. 62 yıllık bir asarın önündeyiz. Riyaziye, fizik, astronomi ilimlerinden tutun da edebiyata kadar türlü dillerde kitap. Bilgin hocam Mehmet Ferit Uğur’un Devle Mahallesi’ndeki evinde oğlu Dr. Fethi Ferit Uğurla kütüphaneyi tasnife çalışıyoruz. Günlerdir yorgunuz. Bitiremedik bir türlü. Ben sadece tarihi eserleri ayırdım bir köşeye, başlı başına bir ihtisas kitaplığı oldu.” Ferit Uğur Uğur vefatından önce 1031 kitaptan oluşan kütüphanesini Mevlâna Dergâhı’na vakfetmiştir. Mehmet Ferit Uğur, kırk iki yıl maarif hizmetinin yanında diğer bir önemli hizmeti de birbiri ardınca yayınladığı Konya Rehberi, Konya Halkiyat ve Harsiyatı Sahip Ata ve Oğullarının Hayatı, Karatay Celaleddin ve Şikari Tarihi gibi eserleriyle Konya ve Selçuklu ve Karamanoğulları Tarihi üzerine yaptığı araştırma ve çalışmalarıdır. Böylelikle “mahalli araştırmalar zevkini” çevresine aşıladı. Konya Halkevinin kuruluşundan itibaren üyesi yine Halkevince yayınlanan “Konya” dergisinin kurucusu ve sürekli yazar kadrosunda bulundu. Bir dönem Halkevi Başkanlığı da yaptı. Mehmet Muhlis Koner onun bu hizmetleri şöyle değerlendirir: “Ferit Uğur Konya’nın yetiştirdiği ilim ve tarih adamlarının en yüksek simalarındandır. Hepimiz onun talebesi olmakla iftihar duyarız. Merhum bütün maarif hayatının en yüksek kademelerinde bulunmak suretiyle yalnız resmî vazifesini yapmakla kalmamış milli ve kültür faaliyetlerinde de derin bir fazilet ve varlık göstermiştir. Halkevi reisliğinde bütün gençliği etrafına toplayarak uzun seneler onların yetişmelerine candan çalışmış aynı zamanda halkın kültür ve terbiyesi ne de büyük hizmetlerde bulunmuştur. Sonra üstat, Konya’nın tarihî eserleri üzerinde derin tetebbu ve incelemelerde bulunarak birçok makaleleriyle ve basılmış eserleriyle bu sahada da en büyük hizmeti yapmıştır.” Mehmet Ferit Uğur’un yazmış olduğu eserleri şunlardır: 1.Konya Rehberi (1923): Mehmet Muhlis Koner, Faik Soyman, Mümtaz Bahri Koru ile birlikte hazırlanmıştır. 2.Konya Vilayeti Halkiyat ve Harsiyatı (1926): Sadettin Nüzhet Ergun birlikte hazırlanmıştır. Eser zamanında büyük ilgi görmüş olup alanında yapılan ilk

çalışmalardandır. Aynı zamanda Cumhuriyet Döneminde yayımlanan ilk folklor denemelerine örnek olmuştur. Eser hakkında, İstanbul gazete ve dergileri ile Konya Babalık gazetesinde değişik yorumlarla yazılar yayımlanmıştır. 3.Sahip Ata ve Oğullarının Hayatı ve Eserleri (1934): Mesut Koman ile birlikte hazırlanarak yayımlanmıştır. 4. Şikari Tarihi (1946), 5. Selçuklu Büyüklerinden Celaleddin Karatay (1940): Mesut Koman’la birlikte hazırlamıştır. Ayrıca Konya, Babalık, Ekekon gazeteleri ile Konya, Kervan, Selçuk, Yeni Fikir Tarihi Araştırmalar gibi ilmi ve edebi dergilerde 500’de fazla ilmi makalesi yayınlandı.

Kaynak:İbrahim Büyükeken

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum