Kırk Fırın
“Daha senin bu hale gelebilmen için kırk fırın ekmek yemen lazım!”
Küçüklüğümüzde ne kadar sık duyduğumuz bir cümleydi, değil mi?
Ebeveynlerimizden, öğretmenlerimizden, büyüklerimizden.
Yani aslına bakılırsa yanlış da değildi.
“En iyi bildiğim şey hiçbir şey bilmediğimdir!” diye çok sevdiğim ve kullandığım başka bir deyiş daha var.
Ama bildiğim bir şey varsa her alanda ve anlamda, ekmek yeme zaruriyetimizdir. Ya da zaruriyetim.
İnsan bu durumun farkına konfor alanından çıktığı zaman varabiliyor. Bir il dışı gezisi veya bir yurtdışı seyahati ile birlikte, aslında birey, aile, mahalle, şehir ve ülke olarak ne kadar da eksiklerimizin olduğunu daha iyi fehmeyliyor.
Gençlerle muhabbet ederken artık bunlardan örnek vermeye gayret ediyorum.
Bizi bir şeye benzetip soruyorlar, “Abi bize hayata dair tavsiyen ne olur?” diyerekten.
Biz de densizlik, hadsizlik ederek diyoruz ki artık, “Yurtdışına çıkın. Konfor alanınızdan ayrılın. Mehmet Akif’in -Dinimiz gibi yaşantıları, yaşantımız gibi dinleri var- sözünü iyi anlayın. Ve onların sahip olduğu bu yaşantıyı ülkemize getirebileceğiniz çalışmaların, projelerin içine dahil olun veya bu tür projeler yapın!”
Avusturya’da, Almanya’da toplu taşıma kullanacak olanlar telefonlarına yükledikleri bir uygulama üzerinden veya fiziki olarak abonmanlarını alırlar ve öyle devam ederler. Bir kontrol yoktur, ama herkes bilir ki, eksiksiz hemen herkes o abonmanı almıştır. Almayan da ya yolcudur, bilmiyordur. Veya unutmuştur.
Herhangi bir turnikeden geçmezler, arada bir kondüktör tarzı kontrol eden memur ile karşılaşırlar. Eğer yakalanmış ise biletsiz veya abonmansız, yüklü bir cezaya mahkum olur. Ama hemen hemen herkes o gerekliliğini yerine getirir.
Şimdi dönelim bize.
Turnikemiz var, başında 7/24 bekleyen görevlilerimiz var. Ona rağmen turnikenin üzerinden atlayıp gireni mi ararsın, tramvay yolundan gizlice dalanı mı. Ya da tam taşıtın kapısı kapanacakken hızlıca binip kaçak bineni mi.
Geçtiğimiz gün bir haber gözüme takıldı, Almanya’da bir araç yanlış park sonucu tramvayların saatlerce beklemesine sebep olmuş. Az plakayı yaklaştırdım, ne göreyim. Türkiye’de en büyük şehirlerimizden birinin plakası. Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Kendi ülkemizi karıştırdığımız yetmedi, gittiğimiz yerleri de kendimize benzetmeye gayret edişimiz takdire şayan (!) hakikaten.
Bu iş paraya pula, mala mülke, makama mevkiye bakmıyor.
Bugün İsviçre cumhurbaşkanı dahi pasaport kontrolünden VIP servis almadıysa normal vatandaş gibi geçiyorsa, Hollanda başbakanı işyerine bisikletle gidiyorsa, İsveç bakanına yanlışlıkla devletin kredi kartı ile aldığı kahveden dolayı soruşturma açılıyorsa bu çok başka bir şey.
Bütün makam araçlarının TOGG’a çevrilmesi emredildi misalen. Birçok vali isyan etti. Neden? Altındaki araç ile 3 tane TOGG alabilir de ondan. “Kimin parasıyla kime caka satıyorsun sen!” denilmeli aslında ama işte…
Hasılı gençler, etrafınızdan çokça duyacaksınız, “daha kırk fırın ekmek yemen lazım senin” lafını. Ama emin olun bu ihtiyaç sadece sizin değil, bütün bir ülkenin. Hatta 40’tan fazla yesek de fena olmaz aslında.
Zira belki bir şeyler daha hızlı düzeliriz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.