Kar yağdı bugün
Kuzine sobanın üzerindeki çaydanlıktan ve güğümden taşan su damlalarının “cıss” diye çıkardığı sesle uyanıyorum. Önceleri rahatsız olsam da zamanla alışıyorum bu sese. Bir köy evindeyim. Sabah kahvaltısı için sobanın fırınına verilmiş böreklerdeki patatesin enfes kokusu dolduruyor. içeriyi.
**
Yataktan çıkasım gelmiyor. “İçerisi hala ısınmamıştır.” diye korkuyorum. Pencerenin camları buz tutmuş. Sobanın içeriye verdiği ısıyla erimeye başlayan damlalar, birbirleriyle yarış ederek, yukarıdan aşağıya doğru yol bulup yavaşça süzülüyorlar.
**
Duvardaki saate gözüm kayıyor. “Güneşin şimdiye kadar doğması gerekirdi.” diye düşünüyorum. Ama ortalıkta saatle tezat oluşturan bir karanlık var. Merakla pencereye koşuyorum. Donmuş cama nefesimi üfleyerek çözüyorum buzunu. Elimle iyice silerek kendime seyretmek için bir alan açıyorum. “Kar yağmış!” Evet, kar yağmış. Sevincimden bağırmak, çığlık atmak istiyorum. Sonra çekiniyorum. Neredeyim? Daha doğrusu burası neresi?
**
Görebildiğim kadarıyla birkaç karış yağmış “beyaz bereket.” Dışarıda kalın, kurşunî renkli bulutların oluşturduğu griye çalan bir hava var. Bulutlar yeryüzüne o kadar yakınlar ki; yer nerede bitiyor, gök nerede başlıyor, seçemiyorum.
**
Kapı açılıyor. Bir tepside kahvaltı ve dumanı tüten çay uzatılıyor. Böreklerden de konmuş. Uzatanın kim olduğunu göremiyorum. O kadar mutluyum ve özlem doluyum ki takılmıyorum bunlara. Sobanın hemen önüne oturuyorum. Kurt gibi saldırıyorum. Bu davranışım açlıktan değil. Bir an önce dışarı çıkma isteğimden. Ne yediğimi, nasıl yediğimi bilemiyorum. Bir çırpıda bitiriyorum. Hızla kalkıp hazırlanıyorum.
**
Koşarak çıkıyorum toprak damlı kerpiç evden. Evlerin damlarına çıkmış amcalar, tahta küreklerle birikmiş karları aşağıya atıyorlar. Hiç çatı olmadığını görüyorum ve yadırgamıyorum. Dışarının soğuğu yüzüme çarpınca irkiliyorum. Tutamıyorum kendimi ve çıplak ellerimle bembeyaz kardan bir avuç alıyorum. Dışarıdaki soğuğa rağmen kar ılık geliyor bana.
**
Merakla ve heyecanla çevreme bakıyorum. Tanıdık, konuşabileceğim, oynayabileceğim arkadaşlar arıyorum. Biraz ileride yaşıtım olduğunu düşündüğüm birkaç erkek ve kız çocuk, kartopu oynuyorlar. Sevinçle koşuyorum onlara doğru. Fakat adımlarım gittikçe yavaşlıyor. Hiçbirini tanımıyorum. “Ya benimle konuşmazlarsa, ya benimle oynamazlarsa?” diye bir endişe kaplıyor içimi.
**
Beni ilk gören çocuk eliyle işaret edip, “Koş!” diyor. “Sen de bizden ol!” Dünyalar benim oluyor. Aceleyle yaptığım kartopunu bize doğru yüzü dönük olanlardan birine fırlatıyorum. Ben daha elimden kartopunu çıkarmadan kafama ilk darbeyi alıyorum. “Hiç dert değil, onlarla oynuyorum ya.” “Daha akşama kadar kızak kayarız, kardan adam yaparız.” diye umut ediyorum. Bir rüyadayım, biliyorum ve hiç bitmesin istiyorum. Kar yağdı bugün.