Kamalak Ahmet Hakan'a konuştu

Kamalak Ahmet Hakan'a konuştu
Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak Gazeteci Ahmet Hakan'a önemli açıklamalarda bulundu.

Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan'ın her hafta yapmış olduğu Çarşamba Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak oldu. 7 Haziran seçimlerine doğru gidilirken Büyük Birlik Partisi ile seçim ittifakı yapan Saadet Partisi, yeni hedeflerin peşinde. Kamalak, AK Parti'ye yönelik sert eleştirilerde bulunurken, "Biz barıştan yanayız AK Parti kavgadan" dedi. Suriye meselesi, Batı devletleriyle olan ilişkiler konusunda hükümeti topa tuttu.

İşte Mustafa Kamalak'ın Ahmet Hakan'a verdiği röportaj:

Başörtüsü sorunu, imam hatip sorunu... Hepsini çözdü. Hem de fazlasıyla... Bu açılardan baktığımızda AK Parti iktidarı, partinizin iddialarını hayata geçirmiş olmadı mı?


AK Parti başörtüsü sorununu, imam hatip sorununu çözdü ama bütün bunlar Irak'ta akan kanın, Suriye'de akan kanın, Libya'da akan kanın, Kaddafi'nin linç edilmesinin karşılığı olabilir mi? İslam âlemi Türkiye'den mi ibaret? Müslümanların sorunu sadece başörtüsünden mi ibaret? İslam âlemi birbirini boğmakla meşgul... Müslümanlar "Allahu ekber" diyerek kardeşlerini öldürüyor. Bizim asıl görevimiz Müslümanları bir araya getirmektir.

Ama AK Parti hükümeti, Batı yandaşı bir hükümet de değil. ABD ile arası açık. Avrupa'ya rest çekiyor.
AK Parti hükümeti, Batı'ya verdiği sözün arkasında duramadı. Bu nedenle çevresi daraldı. Ne özüne dönebiliyor ne de Batı'ya yaranabiliyor.

Özüne dönmeye karar verse... Ne yapması gerekir?


 D-8'lere yapışması lazım. 1997'de kurulan D-8'ler geliştirilmiş olsaydı Irak'ta, Suriye'de, Libya'da, Yemen'de bu katliamlar olmazdı. Oysa AK Parti hükümeti, ihtilafları çözmeye çalışmak yerine taraf olmayı tercih etti, ediyor.

 

Saadet Partisi iktidarda olsaydı... Nasıl bir dış politika izlerdi?

Biz kavgadan değil barıştan yana tavır koyarız. Bizim 11 aylık hükümetimize bakın. Ne yaptık? 8 İslam ülkesini bir araya getirdik. Bugün İran ile Mısır arasında diplomatik ilişki yok. Biz onları masaya oturtmuştuk. Gazze'de son olaylarda iki bini aşkın Filistinli katledildi, Gazze yerle bir edildi. Bizim iktidarımızda Gazze'de tek bir kurşun bile sıkılmadı.


Mesela Suriye krizi... Siz olsaydınız ne yapardınız?

AK Parti hükümeti, Suriye krizinde ne yazık ki kışkırtıcı bir rol oynadı. Obama, "Esad yürüyen bir ölüdür, en kısa zamanda gidecek" dedi. Bizimki de bunun üstüne balıklama atladı. Esad'a "Suriye'deki olaylar Türkiye'nin iç meselesidir, sen orada oturamazsın" dedi. Biz olsak böyle demezdik. Biz olsak sorunun kan dökülmeden, barışçıl yoldan çözülmesi için elimizden geleni yapardık.
 

Samanyolu'na çıkıyoruz 'Paralelci' diyorlar
 
"CEMAAT" meselesine nasıl bakıyorsunuz?

Katillerin bile kendini savunma hakkı var. Sen 30 bin insanı katletti diye suçladığın Apo'yla diyalog kuruyorsun ama düne kadar iktidarını paylaştığın bir yapıyı bugün "düşman" kategorisine sokuyorsun. Bu olmaz. Suçlu varsa devlet bunları yakalayıp sorguya çekmeli. Bir camiayı, bir kitleyi toptan suçlayamazsın.

*

Devletin içinde yapılanmış, devlet hiyerarşisinin dışında bir yapıdan emir alan bir oluşum tehlikesinden söz ediliyor. Bu ciddi bir tehlike değil mi?


  Benim elimde belgeler yok. Böyle bir durum varsa... Elbette bu suç oluşturur. Ama böyle bir yapıyla 12 yıl iktidarda kalan kimselerin de iktidar etme hakkı olamaz. Devlet kuşatılacak, kanser gibi sarılacak, sen ancak, kirli durumun ortaya çıkarıldığında ayağa kalkacaksın. 17-25 Aralık olmasaydı Paralel'den söz edecekler miydi? Ben böyle söylediğim için "Kamalak Paralelci" diyecekler. Hayır, biz haktan, hukuktan, adaletten yanayız.

*

Size "Paralelci" diyorlar mı?

Samanyolu'na çıkıyoruz, "Paralelci" diyorlar. Halk TV'ye çıkıyoruz "Komünist" diyorlar. Suriye'ye gittik "Esad'çı" olduk. Ergenekon ve Balyoz'da "Kurumları yıpratmayalım" dedik "Darbeci" dediler. Oysa bizim tek ölçümüz var. "Bir kavme, bir topluluğa olan kin ve düşmanlığınız, sizi adaletten ayırmasın." Ayettir bu.

*

Cemaat'in kendine göre bir tabanı var. Saadet Partisi olarak Cemaat konusundaki tutumunuz, o tabandan oy almak hesabına mı dayanıyor?
MUSTAFA KAMALAK: Hesabi olan hasbi olamaz. Biz teşkilat olarak hiçbir zaman hesabi olmayız, biz hep hasbi olmuşuzdur.
 
 
MHP ile ittifak meselesi

 
BÜYÜK Birlik Partisi ile ittifak yapacağınıza dair bir işaret verdiniz. MHP ile bir temasınız oldu mu?

MHP'den bir milletvekili "Siz bir konuşmanızda biz barıştan yanayız, her partiyle görüşürüz dediniz, bu mesajınızı genel başkanımıza iletsem, olur mu" dedi. Biz de "Görüşmeye açığız" dedik. Ancak oradan bir cevap gelmedi.
MHP'den "Gelin ittifak yapalım" teklifi gelseydi... Ne cevap verirdiniz?
MUSTAFA KAMALAK: Büyük Birlik'le bir temasımız var. Onu yolda bırakmadan ve ilkelerimizden vazgeçmemek suretiyle değerlendiririz.
 
KİMDİR?



-KAHRAMANMARAŞLI... 1948 doğumlu.
-İki üniversite mezunu... Hem hukuk fakültesi hem de maliye okumuş.
-Hukuk alanında profesör...
-İki çocuğu var: Zeynep hekim... Muhammet Furkan avukat...
-Eşi Zübeyde Kamalak hukukçu. Başörtüsüyle mahkeme salonuna girdi ve bu nedenle yargılandı.
-Babası için "Allah rahmet etsin, dağda çobanlık yaparak bizi okuttu" diyor.
-Hayatı boyunca siyasi görüş olarak hep Milli Görüş çizgisinde kalmış.
-Kahramanmaraş'ı özlüyor ve fırsat buldukça gidiyor.
-Necip Fazıl, Mehmet Âkif, Abdurrahim Karakoç... En sevdiği üç şair...
 

Fatih Erbakan canımız, evladımız
 
FATİH Erbakan ile partiniz arasında bir gerilim mi var?

Bizim açımızdan bir gerilim yok. Partiye pek uğramıyor kendisi. Vakıf işleriyle uğraşıyor, bu nedenle uğramadığını düşünmek istiyorum. Sorulduğu takdirde "Fatih Bey canımız, ciğerimiz, kardeşimizdir... Merhum Hocamızın bize emanetidir...Evimizin delikanlısıdır" diyorum.

*

Fatih Erbakan'ın AK Parti'den aday olabileceğine dair tevatürler var. Ne dersiniz?

Bu soruyu Fatih Bey kardeşimize sormak gerekir ama ben ihtimal vermiyorum.
 

Erbakan'ın hakkını teslim ediyorlar ama geç kaldılar
 
BUGÜNLERDE en çok duyduğum söz: "Biz Erbakan Hoca'nın kıymetini bilememişiz." Siz de duyuyor musunuz bu sözü?

Tabii ki... Duymaz mıyım? Vicdan sahibi herkes Hoca'nın hakkını teslim ediyor ama geç kaldılar.


Erbakan Hoca'nın farkı neydi?

Refah Partisi, 16 Ocak 1998'de kapatıldı. Kapatılır kapatılmaz Erbakan Hoca, Meclis'te kameraların karşısına geçti. Şöyle dedi: "Bu kararın, tarihin akışı içinde nokta kadar değeri ve önemi yoktur."


Bu doğru bir tutum muydu?


Tabii ki doğru tutumdu. "Ordu bizim gözbebeğimiz" derdi. "Her grubun içerisinde yanlış düşünenler olabilir, ordunun içinde de olabilir ama bu yanlış düşünceyi kahraman Türk ordusuna mal etmek doğru değildir" derdi. Bir baba şefkatiyle yaklaşıyordu ülkesine. Devleti ayakta tutan sütunların yıpratılmasına izin vermezdi.

Erbakan olsa, İhvan'a 'Direnişe geçmeyin' derdi

MISIR'da Sisi darbesi oldu... Erbakan Hoca, bu darbe karşısında nasıl bir tutum alırdı?

AK Parti iktidarı, Sisi darbesine maruz kalan İhvan temsilcilerine "Türkiye'de biz direndik kazandık, siz de direnin kazanırsınız" dedi. Erbakan Hoca olsaydı "Durun" derdi. Bakalım Mısır'a: İhvan direndi de ne oldu? Yedi bin tertemiz İhvan üyesi katledildi, binlercesine idam cezası verildi.


Peki ama Sisi darbesine alkış mı tutacağız? Ses edilmeyecek mi?


MUSTAFA KAMALAK: Ses edeceksin tabii. Alkış tut diyen yok. Ama hiç değilse zararı asgariye indirecek bir tutum sergile. Gelebilecek zararı öngör. Peygamber Efendimiz "Hem zalim hem mazlum kardeşinize yardım edin" buyuruyor. Soruyorlar: "Mazluma yardımı anladık ama zalime nasıl yardım edeceğiz?" Peygamber Efendimiz cevap veriyor: "Onun kötülüğünü azaltmak suretiyle." Hem darbeye karşı çıkıp hem de teması koparmayarak İhvan'a yapılan zulmün bir ölçüde önüne geçilebilirdi. Bu bir yaklaşım, bir zihniyet meselesidir.
 
 
Balyoz Yeniçeri Ocağı'nın lağvedilmesine benziyor
 
MUSTAFA Kamalak'tan "Balyoz" yorumu:
*

-1826 yılında Yeniçeri Ocağı lağvedildi. Bu olay bize "Vakayi Hayriye", yani "Hayırlı Vaka" olarak anlatıldı.
-Oysa hayırlı olmamıştır bu olay. Osmanlı kara kuvvetleri dağıtılmıştır. Hava kuvveti yok, deniz kuvvetlerini Rusya batırdı. Kara kuvvetlerini de kendimiz lağvettik.
-Sonra dağılma başladı. Yunanistan bağımsızlığını ilan etti, Balkanlar elden gitti. İstiklal Savaşı'nı yapacak ordu kalmadı.
-"Balyoz" da işte böyle bir olaydır. Ordunun burnunu sürtme olayıdır. Biz en başta "suçlu varsa yakala ama ordunun burnunu sürtme" dedik. Dinlemediler.
 

Bunlarınki 44 yıllık bir saflık
 
MUSTAFA Kamalak diyor ki:
-Erbakan Hoca bunları 32 yıl kandırmış. Safmışlar.
-Cemaat bunları 12 yıl uyutmuş... Safmışlar.
-Yani bunlar 44 yıl boyunca kandırılmışlar.
-44 yıl kandırılanların, yarın da çıkıp "Safmışız" demeyeceklerinin
garantisi olmaz.
 
 
Esad'a babamızın oğlu olduğu için gitmedik
 
ESAD, Suriye'de barışçıl gösteri yapanların üzerine ateş açtı. Katliam yaptı. Buna rağmen siz Saadet Partisi heyeti olarak Esad'a gittiniz.


Bakın, bizim gittiğimiz dönemi iyi inceleyin. Biz gittiğimizde olaylar henüz başlamamıştı. Bizi bu konuda eleştirenlere soruyorum: Sen ne yaptın? Senin yanlış tutumun sebebiyle 8 milyon Suriyeli evinden barkından oldu. 3 yüz bin Suriyeli hayatını kaybetti. Sokaklarımızda Suriyeli çocuklar dilencilik yapıyor. Bizi eleştirenlerin daha hayırlı iş yapmaları gerekir. Biz bu olaylar olmasın diye, bir takım eleştirileri göze alarak Esad'a gittik. Bizim Esad'la bir alışverişimiz mi var? Esad babamızın oğlu mu? Biz kan dökülmesin diye gittik oraya.


Kanın dökülmesinde Esad'ın payı yok mu?

Elbette var. Tek yönlü değildir bu şeyler. Esad haklıdır anlamında söylemiyorum ama hangi iktidar sahibi, "Peki, buyur" diyerek iktidarını teslim eder? Bizdeki Gezi olayları nedeniyle bir takım canlar yanmadı mı?

KAYNAK: HÜRRİYET

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.