Recep Çınar

Recep Çınar

Kalite farkı

Kalite farkı

Galatasaray'ın kulübesine Roberto Mancini...

Konyaspor'un kulübesinde Uğur Tütüneker...

Eray, Yekta, Engin, Aydın, Ceyhun ve Emre Galatasaray'ın yedekleri...

Kaya, Erdal, Tolga, Mehmet Uslu, Djalma, Kibong ve Ezechiel N'Douassel ise Konyaspor'un kulübedeki oyuncuları...

Galasaray sahaya, Muslera, Sabri, Semih, Chedjou, Eboue, Melo, Selçuk, Sneijder, Umut Bulut, Burak ve Drogba ile çıkmış, Konyaspor ise İtandje, Ali Turan, Selim Ay, Erdinç Yavuz, Ergün Teber, Mehmet Güven, Tomas Borek, Ömer Ali, Recep Aydın, Hasan Kabze ve Gekas ile...

Galatasaray'ın 40 binin üzerinde seyircisi tribünde, Konyaspor'un 100, bilemedin 150...

Detaylara boğmayacağım...

Galatasaray'ın toplam değeri 375, Konyaspor'un ise 55 milyon...

Galatasaray'da forma şansı bulan Burak Yılmaz ile forma şansı bulamayan Albert Riera'nın toplam değeri Konyaspor'un toplam değeri ile eşit...

Burak Yılmaz 43 milyon, Albert Riera 12 milyon...

Uzatmayacağım, bu maçı Galatasaray değil, kalite kazandı...

xxx

Maça gelince...

Konyaspor böyle kötü Galatasaray'ı bir daha yakalar mı?

Kimbilir...

Karşılaşmanın ilk 45'inde hata üstüne hata yapan bir Galatasaray, bu hataları cezalandıramayan bir Konyaspor vardı sahada...

8'de Gekas, topu Tomas Borek'in önüne yuvarlamış olsaydı, Konyaspor bu dakikada öne geçen takım olacaktı...

Aynı Gekas 16'da bencil davranmayıp topu Recep'e aktarınca Arena stadına gelen 40 bin Galatasaraylı buz kesti...

İlk yarıda üst üste hatalar yapan Galatasaray ile bu hataları cezalandıramayan bir Konyaspor vardı sahada...

Konyaspor bu yarıda ikiyi, dahası üçü de bulabilir, oyunu koparma noktasına getirebilirdi...

Biraz beceri eksikliği, biraz da üzerlerindeki stres yükü nedeniyle ellerine gelen fırsatları değerlendiremediler Konyaspor'un uç elemanları...

Bu pozisyonlarda Erdal Kılıçaslan ve Djalma'yı aramadık dersek yalan olur...

Bu yarıda Konyaspor kalesine organize bir atakla gelen Galatasaray, 45+4'de Drogba ile golü buldu ve ikinci yarıya da bu golün verdiği özgüvenle çıktı...

Ancak, eğriye eğri, doğruya doğru, bu yarıda da ezmeyen, ama ezilmeyen bir futbol kültürünü sahaya yansıtmaya çalıştı Konyaspor...

Uğur Tütüneker bu yarıya Erdal ve Djalma ile başlayabilseydi ya da bu oyuncuları 50 ya da 60'larda sahaya sürebilme yürekliliğini gösterebilseydi, Konyaspor belki de Arena'da tarih yazabilirdi...

Rakip takım savunmasının balansı bozulmuşken ya da motoru su kaynatırken, o bölgede cirit atacak Erdal Kılıçaslan ve Djalma'yı kulübede oturtmak doğru bir futbol aklı değildi...

Konyaspor, dolayısıyla Uğur Tütüneker önemli bir fırsatı ellerinin tersiyle itmiş oldular...

xxx

İşi düne nazaran daha zorlaşsa da Tütüneker ve Konyaspor'un, özellikle yeşil-beyazlı takımın lige tutunacağından zerre şüphem yok...

Tabi ki, öncelikle Uğur Tütüneker'in sonra da Konyaspor'un performansını artırması şartıyla...

Oyuncu topluluğu anlamında ligin 7-8 takımın önündeyseniz, taraftar desteğini arkanıza almışsanız, yönetim arkanızdaysa, bazı eksikleri teknik adam mahareti ile giderebilirsiniz...

Bu Tütüneker yeter mi?

Orası şüpheli...

Sorun da o...

O güveni hiç verememiş olamaması en büyük handikap...

Başkan Şan bile Galatasaray maçından sonra “feveran” ediyor ve yenilginin faturasını kendisine çıkarıyorsa, oturup düşünmesi lazım Tütüneker Hoca'nın...

Kendisini eleştirmemiz bazılarının hoşuna gitmiyor...

Umurumda da değil...

Uğur Tütüneker de...

Ama Konyaspor umurumda...

Ömrünü ligde kalma uğraşı ile geçiren bir takım, geride kalan 10 haftada çok kötü olmayan bir kadrosu ile çoğunluğu mutlu edemiyorsa, 10 maçta kazanılan 10 puana bakıldığı zaman da kadrosunun çok çok gerisinden geliyorsa, bu takımı ya da hocasını alkışlayacak değiliz...

Kadro itibarı ile yeterliyse takım, ekonomik sıkıntı oyunculara yansımıyorsa, camia katkı koyuyorsa, kimse kusura bakmasın beklentiler de farklı olur...

Uğur Tütüneker, yanlışlarına rağmen 10 haftada alınan 10 puanı öpüp başına koymalı, sonra da başını yastığı koyarak, kendisi ile yüzleşmeli...

Kötü olmayan bir takımla ligin önünde miyiz, yoksa gerisinde miyiz? diye...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi