Kadınları teşhir ürünlerine benzetmek
Gölcük Müftüsü Mehmet Yazıcı’nın, sosyal medya hesabı üzerinden, “Mağazalarda ambalajı açılmış teşhir ürünleri hep yarı fiyatına satılır. Anlayana...” paylaşımı büyük tepki çekti. Cumartesi akşamı bir televizyon kanalında bu konu hakkında bir program izledim. Programa katılanlar müftü beyi kınadılar.
Medyadan öğrendiğimize göre, Diyanet İşleri Başkanlığı adı geçen müftü hakkında soruşturma açmış. Müftü Bey’in kadınları aşağıladığı yazılıp çizilmiş. Müftü Bey savunmasında, “ambalajlı ürünleri kastettim.” demiş. Biz de bu sebeple bu hafta yazımı bu konuya ayırdım. İnşallah faydalı olur.
İslâm dinini tebliğ etme makamında olan bir müftünün böyle imalı sözleri medya hesabı üzerinden paylaşmaktan kaçınmalı, buna benzer sözleri yazıp çizmekten, sohbetlerde, kürsülerde konuşmaktan kaçınmalı. Bu gibi imalı sözler insanları incitir ve ayrıca bir müftüden beklenen şey hâsıl olmuş olmaz.
İslâm dinini tebliğ etme makamında olan herkes şu ayeti kerime çerçevesi içerisinde söz söylemesi gerekir: “Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlara en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolunda sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.” Nahl.125)
Hikmet, İbni Abbas’a göre Kur’an ve sünnettir. Hikmet, ilim ve irfan demektir. Buna göre bir müftü medya üzerinden bir şey paylaşacağı zaman sözleri Kur’an ve sünnete uygun olmalı. Yani paylaştığı cümleler hikmet olmalı, bal olmalı, şifa olmalı, dertlere derman olmalı, ilim ve irfan kapsamlı olmalı. Okuyanın problemini çözmeli. Güzel nasihat olmalı, okuyan ondan ders almalı, susuzluğunu gidermeli, hayat bulmalı, onda dirilmeli.
Tebliğde takip etmemiz gereken bu metodu neden unutuyoruz acaba? Bir an gaflete mi daldık acaba, dalarsak işte böyle olur; insanı incitmiş oluruz.
İnsanı mağazalarda ambalajı açılmış teşhir ürünlerine benzetmek abestir. İnsan mal değil ki bu nasıl bir benzetme? İnsan eşref-i mahlûktur. Allah’ın yeryüzündeki mazharlarıdır. Allah’ın tecellisinden ibarettir. Kadın ve erkek teklif karşısında eşittir, sevap ve günah işleme konusunda aralarında bir fark yoktur. Yani erkek ve kadın güzel amel işlerse karşılığını alır, günah işlerse cezasını çeker. Tebliğ konusunda her ikisi de sorumludur. Kadın ve erkek birbirinin velisidir.
Allah’ın yoluna ayrıca basiretle davet edelim. Yani kalp gözü ile Allah’ın basiretle nazar ettiği kalpleri kırmadan Allah’a çağıralım. Peygamberimizin metodu buydu. O Allah yoluna ayrıca basiretle davet ederdi.
Bakın Rabbimiz ne buyuruyor: “De ki: işte benim meslekim bu, basiret üzere Allah’a davet ederim ben ve bana tabi olanlar ve Allah’ı tesbih ile tenzih eylerim ve ben müşriklerden değilim.” (Yûsuf,108)
Bu metodun dışına çıkarak, böyle imalı sözlerle Allah’ın bir tecellisinden ibaret olan ve eşref-i mahlûkun kalbini kırarak Allah’a çağırmanın kime bir yararı vardır? Bu imalı sözle sevaptan ziyade günah kazanmış olmuyor muyuz?
Bize düşen görev bu metodun dışına çıkmamaktır, çıkmak cehalet ve aymazlıktır. Bu metodun dışına çıkmamızın sebebi sahip olduğumuz varoş ve cahiliye kültürüdür. İnsan İlahiyat Fakültesi’ni bitirse, müftü olsa bu kültürden kurtulmadığı müddetçe böyle pot kırar, bu hepimiz için geçerlidir.
Şunu da unutmayalım ki her insan istidadının gereğini yapar. Allah ezelde insanın istidadına göre mümin, kâfir olacağını belirler, işleyeceği sevap ve günahı buna göre yazar; işte kader buna göre yazılır.
Peygamberimizin buyurduğu gibi, “Din nasihattir, nasihat mümine fayda verir.” Bize düşen görev nasihattir. Ümit edelim ki, söz konusu müftü bu sözüyle başı açık kadınları kastetmiş olmasın. Hoşça kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.