Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

İtikâfa Dâir

İtikâfa Dâir

Mübârek Ramazan ayının sonuna yaklaştığımız şu günlerde içimizi bir hüzün ve üzüntü kaplıyor. Bir yandan acaba şimdiye kadar bu müjdeli vakitleri nasıl değerlendirdik? Diye düşünürken Rabbimizin rızasını kazanmaya yönelik daha neler yapabilirim? Eğer şu ana kadar hisseler alamadıysam bâri son günleri iyi değerlendirebilsem, endişesiyle tefekkürdeyiz. Her ânı bir altın değerinde olan mübârek Ramazan ayının bu senede sonlarına gelmekteyiz.

Ramazanın son günleri deyince hemen aklımıza “itikâf” sünnetini ihya etme zamanları geliyor. Çünkü o güzel peygamber aleyhisselatü vesselam Mekke’den Medine’ye hicretinden sonra ihya ettiği her Ramazanın son on gününde itikafa girme hâdisesini ömrünün sonuna kadar hiç terk etmeden yerine getirmiştir. İtikaf, bir nevi uzlete çekilmek yâni kulun bir süre Rabb’iyle baş başa kalması olayı peygamberimiz için sâdece Ramazana özgü değildi. O daha peygamber olmadan önce de Hira mağarasına giderek senenin muayyen vakitlerinde Rabb’ini tefekküre dalardı. Sâdece bizim peygamberimiz değil diğer peygamberlerden Musa(A.S)‘da, Davut(A.S)’da, Yusuf(A.S)’da uzlete çekilen peygamberler arasındadır. İtikâf (=uzlet) için neredeyse peygamberler sünneti dense yeridir.

Geçen senelerde itikâfı ilmihal boyutuyla yazmıştık. Bu sene de gazetemiz hanım yazarlarından Kerime Bâki hanımefendi de fıkhî boyutunu yazdı. Biz bu yazımızda itikâfın gönül boyutu cihetiyle faydalarına değinmek istiyoruz nasipse.

Günümüzde insanları meşgul eden şeyler o kadar fazla ki yarar zarar, faydalı faydasız, zihnimizi, bedenimizi ve kalbimizi birçok lüzumsuz şeyler işgal etmiştir. Gün boyu birçok gereksiz şeylere bakan göz, gereksiz şeyleri dinleyen kulak, gereksiz yerlere giden ayaklar ne yazık ki bedende hal bırakmıyor. Bedenler hem fizîken hem ruhen yoruluyor. Çağın teknolojik harikaları ve dünya câzibesi insanı çepeçevre kuşatmış vaziyette. İnsan onlarsız edemiyor, ölçü de koyamıyor ve neticesinde insan dünya imtihanında kayıp gidiyor, şahsiyeti körleniyor. İnsanlar neyle meşgullerse o meşguliyetleri onların ruhlarına ve hayallerine giriyor, gönüllerinin tek hedefi oluyor. Aslî hedefler (kulluk) ve gâyeler unutuluyor ve ihmal ediliyor. Mesela; eğlenceyi meşguliyet hâline getiren, namazı ihmal ediyor. Bilgisayar, internet, müzik meşguliyeti olan ibâdeti sevemiyor, istemiyor. Ona Kuran-ı Kerim okumak zevk vermiyor. Meşguliyet batıl ise batıl seviliyor. Meşguliyet haksa Hak seviliyor. Yaşadığımız asırda maalesef doğruların yerini yanlışlar aldı. Sonuçta o yanlışları devamlı işleyen insanlarda basit, süfli duygu ve düşünceler karakterlerine hâkim oldu ve böylece gafil insanların sayısı arttı.

İşte tam bu sırada Ramazan gibi hataları, yanlışları silip süpüren, günahları bitiren bir ay gafil Müslümanların imdadına yetişti. Ay boyu namaz, niyaz, dua, zikir, teravih, Ku’an okuma ve oruçla meşgul olan Müslümanlar zekâtlarını, fıtır sadakalarını vererek tam bir temizlenme mutluluğunu yaşarlar. Fakir fukaraya yardım ederek, iftarlar vererek hayırlı işlerle meşgul olurlar. Her günü bir hazine değerinde olan Ramazan günlerinde müminler gönüllerinde bir arınma yaşarlar. Sene boyu daldıkları gaflet uykusundan ancak Ramazan kazanımlarıyla uyanırken itikâf ibadetini ihya etmek suretiyle gönül dünyalarında farklı bir zindelik hissederler. Bu sünneti müekked ibâdeti mühimseyelim lütfen.

Ebedî dünya saadetini kazanmak için bize bahşedilen yirmi dört saat içinde günün belli bir vaktini Rabb’imizle beraber olmaya ayıralım. Bu vakitler bizim günümüzün en tenha vakitleri olmalı. Mesela, bu vakitler gece 2 – 4 arası olabilir. O vakitler herkes için uyku vaktidir. Bu vakitlerde kalk ey Müslüman. Kalk ve Hakk’ın divânına dur. Herkes niyamken (=uykudayken) sen kıyam (=ayakta) ol. Son on gün bir farklı geçsin Ramazanın. Sene boyu günahlarla tozlanan kalbinin tozlarını zikir ile sil, temizle. Kuran-ı Kerim oku, kaza namazı ve teheccüd kıl, tesbihat yap. Kendini Rabb’ine tanıt. Ona kendini beğendir ve sevdir. O(c.c) seni severse meleklerine sevdirir, meleklerde diğer insanlara. İtikâfa girenin gönlüne Hak tecellileri iner. Âdeta kişiliği yeniden inşa edilir. Kendine ilhamlar bahşedilir. Kalben diriliş ve mânen yükseliş gerçekleşir. İnsan eğitiminde halvet(=Hakla baş başa kalma) muhakkak şarttır. Gönül erleri olan evliyaullahın tespitleri bu merkezdedir. İnsanın nefsinin eğitilmesi şarttır. Nefsin terbiye edilmesinde halvet zaruridir. İşte itikâf ile bu güzellikleri yaşayabiliriz. Zaten Ramazanda dirilen gönül dünyâmızı itikâfla daha da coşkulu hâle getirmek bize bağlı. O halde haydi ne dersiniz unutulan itikâf sünnetini diriltmeye hazır mıyız?

Sizlere itikafla uyandıracağımız nice güzel mânevi hazlar yaşamanız dileğiyle veda ederken dualarınızı talep ediyorum efendim. Hayırlı cumalar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi