İncir çekirdeği meselesi
Kalbimiz bir incirdir desem ne dersiniz? Bir avuç içi kadar yumuşak, kuru, beyaz, kara bir incir. Hislerimiz de birer incir çekirdeği olsun o halde. Dertlerimiz bir incir çekirdeği kalbimizde, kalbimiz bir incir bedenimizde, bedenimiz bir incir ağacı dalı yeryüzünde. Ne incir kalıcı ne de kalbimiz evrende.
**
Bir incirdir tutturdum gidiyorum. Ha bir incir ha bir buğday tanesi fark eder mi? Tabirim bir zerrenin zerresi. Zaman akıyor sular gibi. Çağladıkça çağlıyor, oradan oraya koşuyor insanlar. Kabuğuna gömülüyor çoğu kez. Biliyorum geceleri tavana sahne kuruyor bazılarımız. Film kesitleri geçiyor gözlerinin önünden. Kirpikleri ağır gelmeye başlayınca usulca dalıyor uykuya. Bazılarımızın tavana noktalı bir gökyüzü, ufak tefek mat parlak noktalar saçılmış karanlık enginlere. Filmin adı “umutlu bekleyiş” bu kez. Olurda bir yıldız kayar, bir dilek delmiş oluruz diye. Biliriz aslında koca bir göğün yıldızları bir bir kaysalar da Allah nasip etmedikçe hiçbir dilek, dua kabul olmaz. Ama yine bilir ki umutsuzluk bize yakışmaz.
**
Nereden nereye geldik yine. Dizgin vurulmaz deli taylar gibi olsun istiyorum satırlar. Mana aramadan, ararsan bulmazsın zaten. Bulursan da aramana gerek kalmaz. Ne diyordum? İncir çekirdeği meselesi… Yüreğimizde incir taneleri ile yaşıyoruz. Ne ağır bir yük değil mi? Yoksa biz mi ağır sanıyoruz? Oysa Rabbimiz taşıyamayacağı yük yükler mi kuluna? Ah insan vah insan… Bir şeyi de eline yüzüne bulaştırma. Derdim var sanıyorsun hikmeti çıkıyor. Ödül sanıyorsun imtihan oluyor. İncir çekirdeği dertlerin aşılmaz sanıyorsun. Abartıyor, büyütüyor, ağırlaştırıyorsun. Hep sanıyorsun. Hem de emin olabileceğin gerçeklerin varken. Göçüp gideceğini bile bile kök salma peşindesin. En son ne zaman seyredip güneşin doğuşunu tevekkül ettin? En ne zaman “şükür” dedin ve şükür olmadı. En ne zaman doydun, doyurdun? En ne zaman ıslandın yağmurda kaçmadan? En ne zaman idrakine vardın kâinatın? Hala bir incir çekirdeği peşindesin. Hala sol yanında bir incir ile yaşıyorsun. Aklından hiç geçti mi bire tat vermek, besin olmak? Yoksa çürüyüp gideceğini hiç düşünmedin mi? Bilirim sen düşünmezsin. Sanırsın hep.
**
Göğüs kafesimizdeki incir gün gelip yok olacak. Ya kurumaktan ya da çok sulamaktan yitecek. Ama biz yine de sulayalım. Kuruyup gitmesindense yaş gitmesini yeğlerim. Çünkü kuraklık ne demek bilirim. Bozkır’ın susuzluktan çatlayan toprağını bilirim. Mahsule bir damla yağmur düşsün diye semaya açılan avuçları bilirim. Toprağın kuraklığından daha vahimdir kalbin kuraklığı. Ot bitmeyen çöller misali. Hâlbuki çölün bağrında bile gül yetişir istersek. Demem o ki incir dalına sahip çık eninde sonunda yok olacağını bilsen de. Ama incir çekirdeği meseleleri rüzgâra bırak alsın götürsün. Hem belli mi olur senin mesele dediğin çekirdekler başka iklimler de incir olur.