Bir aydan fazla bir süredir köşe yazısı yazmıyordum. 15 Temmuz’daki kanlı darbe girişimi sonrası elbette başka bir konuyu da yazamayız. Darbe girişimi gecesi sosyal medya üzerinden girişimi lanetlediğimizi belirterek, “Darbe girişimine asla ama asla izin vermeyiz… Allah vatanımıza milletimize ve devletimize zeval vermesin…” demiştik.

**

Milletimiz göğsündeki iman ile meydanlara, tanklarının önüne çıkarak, ölümü umursamadan darbeyi engelledi. Olaylar açığa çıktıktan ve darbe girişimine ait videolar medya servislerinde görülmeye başladıktan sonra olayın ciddiyeti dahi iyi anlaşılmaya başlandı.

**

Büyük çoğunluğu İstanbul ve Ankara’da yaşanan olayların video kayıtlarını izleyen her bir vatandaşımızın gözyaşlarının aktığını ve ‘Keşke ben de orada olabilseydim ve şu zalimlere karşı durabilseydim’ dediğine eminim.

**

‘Bir milletin asıl gücü; topu, tüfeği yahut tankı değil imanlı ve inançlı gençliğidir.’ sözünü daha iyi anladık… ‘Ulusun korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar’ dizeleri daha anlamlı hale geldi. Milletimiz külüne üflendiğinde altında iman çıkacağına şahit olduk.

**

Girişim sonrası en güzel şey bu milletin tek yürek olması idi. Siyasilerimiz yan yana gelip ülke meselesini konuşabildiler. İktidarımız bir kısım hatalarını görüp milletten özür dilediler, Cenab-ı Hakk’tan af niyaz ettiler.

**

Bu vatanı bölme, karıştırma niyetinde olanlar en ağır şekilde cezalandırılsın. Bundan sonraki süreçte ümidimiz birlik ve kardeşliğinin muhafazası sağlansın. Darbe girişimine destek verdiği apaçık ortaya çıkan ABD ve Batı ülkelerinin güdümünden uzaklaşıp özümüze dönelim. ‘Onlarsız yapamayız’ değil, ‘Bu millet tekeden süt çıkarır anlayışı’ ile gayret edelim.

**

Gayret bizden, tevfik Allah’tan… Rabbimiz yardımcımız olsun.