Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Hac düşünümü, Hastalık ve Yolculuk

Hac düşünümü, Hastalık ve Yolculuk

O yıllarda isteyen Diyanete müracaatla hac farizasını yapabiliyordu.

Otobüslerle gidiş geliş, geziş ve ikamet tüm işlemleri Diyanet programlı yordu.

Kişi başı 900 TL idi aylık maaşın üstünde idi. Eşimle beraber 1800 TL yatırıp iştirak etmiş olacaktım.

Bu bedeli bulabilmek için Babamdan kalan yıllar evveli Araplarda ki Üzüm bağı sonra ise arsa haline gelen yeri satmakla. Lüzumlu giderleri ödeye bilecektim.

***

Arsa için daha evvel bir müşteri çıkmış fiyatta anlaşamamıştık. Bir daha gelirse ona satacaktım.ama gelen giden yoktu.

Diyanet gidişten iki ay evveli bedelin yatmasını istiyordu. Bende de o nakit bulunmuyordu.

Bir arkadaşımla konuşurken “Ben sana vereyim. Sonra ödersin. Ödeyemez sende helal olsun.” deyince hayli sevinmiş oldum.

Bedeli yatırdım. Otobüs ve grup no.su belirlendi. İş izin almaya ve Pasaport çıkarmaya kalıyordu.

Müdür Rahmetli Altan Ayag’dan izin istedim. “Allah nasip ederse gidersin” demişti.

Bir aylık izin ile gidiş gelişi yapabiliyordum.

***

Nasıl olacak? Parayı nasıl denkleştirip ödemeliydim? Çünkü borç ile Hac farizası dinimizce yapılamazdı.

Eğer bulamazsam diyanete ödediğimi. Vazgeçtiğimi belirterek geri alacaktım.

Bu düşünceler içinde caddede yürürken birden karşıma eski talip çıkıverdi.

“Ağabey şu arsayı sat bana. Ev yapacağım evim olsun ne olur” deyince içimden sevini vermiştim.

Peki, biraz indirim yapayım” deyince anlaştık. Tapu işlemi bitti aldığım paradan arkadaşımın verdiğini de ödedim. Artık yol açılmıştı.

***

Eşim göğsünde nohut kadar bir kitle görünce Tıp fakültesinde şüphelenip genişçe parça olarak aldılar.

Parçanın tahlili iyi değildi. Kötü ve ölümcül hastalık notunu veriyordu.

Dünya başıma yıkıldı. Eşimin haberi olmasın diye çıkan raporun aksi iyi rapor istemimi geri çevirmediler.

Eşime ve yakınlarımıza iyi raporu göstererek, “bir şey yok” demiştim ama içim kan ağlıyordu.

***

Şimdi ne yapacaktım Hac farizasını iptal mi edecektim? Parçayı alan Prof. Dr. Türkkan Beye sordum.

“Gidin. Açılır bilmediği için. Faydası da olabilir. Gidebilirsiniz” dedi.

Ve istemden dönüş yapmadım.

***

Grubun otobüsü yol almaya başladı. Rahmetli Hoca bize bilgiler veriyor  ki öğretiyordu.

İlk ziyaret Urfa oldu cami ve İbrahim Peygamberin (SAV) yakılacak yer ve direkleri gezdik.

Suriye ile İsrail çatışması olduğundan. Irak’tan Suudi Arabistan'a gitmiş olacaktık.

Habur çıkışında bir gün bekledik izin çıkınca Irak'a ayak basmış olduk.

Yollar üzerindeki lokantalardan istifade ile Musul’a vardık. Camisinde namaz kılıp gezilecek yerleri gezdik.

Maalesef bir şeyi üzülerek belirteyim.

Akşamları mola verdiğimiz bütün yolculuktaki arazideki mola olarak açılan yerler, açık arazide oluyor tuvaletleri arazide gideriyorduk. Konaklama yerlerine tuvaletler  yapılmamıştı

***

Kerkük’e gelirken bir yolcumuz hastalanınca ora hastanesine gittik. Bizde muayeneden geçtik.

Hasta yolcumuz maalesef vefat etti. Bir gün orada kaldık.

Bağdat'a doğru yol alıp ismini unuttuğum çok büyük bir cami karşında mola verdik.

Caminin dış duvarlarına konan Türklere ikramımız yazısı bulunan tanklarda ki soğuk suyu kapışı yorduk.

İki gün orada kalıp gezilecek yerleri gezdik.

***

Bağdat'a doğru yol almaya başladık. Yolda görülen camiye giriyor dışarılarda ki sıcaktan kurtulmak için caminin serinliğinde yer alıyorduk.

Irak Suudi Arabistan sınırında Türk hacıları için yapıldığı belirtilen üstü kapalı yanları açık yerlere yerleştik.

Irak Başkanı Saddam Türkiye’ye ve Türklere karşı nedense sevgi besliyor hac yolcularına yardımcı olmakta idi.

Bu yerleştiğimiz yere büyük mutfak da yaptırmış ve herkese bolca Pirinç pilavı ikram ediliyordu.

Geçiş izni için üç gün kaldık orada Suudi Arabistan geç müsaade etti.

Buradan ayrılırken Suudi Arabistan Topraklarına girdik.

Çok yüksek sıcaklık vardı. Mekke’ye doğru yol alırken gördüğümüz camilerde serinleyip termosları doldurup devam ediyorduk.

Mekke’ye varmadan önce İhrama girmemiz gereken yerde gerekli işlemlerimizi yapıp ihrama girdik.

Yolda mis gibi bir koku duyuyorduk.

Evvelce gidip gelen ihtiyar yolcu arkadaşımız bu kokuyu peygamberimize duyduğu kalbi işlemi olanlar duyabilir demişti.

***

Nihayet iki günlük yolculuktan sonra Mekke’ye geceleyin girdik. Dokuz günlük otobüs yolculuğumuz sona ermişti. Tüm yolculukta “Acaba hastalanır mı?” diye üzgünlük içinde Eşime bakıyordum. Neşeli oldukça bende neşeli görünüyordum.

***

Tutulan evlerdeki odalara taksim edildik. Ve yerleştik.

Pencereden hayli ışıklı görünen yerin, Kâbe’nin olduğu yer denildi.

Uyku falan düşünmeden gitmeliyim oraya deyip, yaya yola düştüm.

***

Gelecek yazımda olagelen uhrevi duyguları ve devamını anlatmak isterim.

***

Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi