Geçmiş olsun
Cenabı Allah’a(cc) sonsuz şükürler olsun.
Bu büyük badire için Milletimize büyük geçmiş olsun.
Hem meteorolojik hem de siyasi olarak çok sıcak geçen bir gecede zor aşılabilecek olan bir musibet milletimizce herhangi bir sıkıntıyla karşılaşmadan kolay bir şekilde savuşturuldu.
Milletimizin iradesine silah zoruyla el koymak isteyenlere karşı Milletin bizatihi kendisi darbecilere taviz vermeyerek Yurduna ve kendi iradesine sahip çıkmıştır.
İşin başında Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar ve Komutanlar varmış gibi gözükse de, bu alçakça yapılmış darbe kalkışmasının önlenmesinde en önemli müessir güç bizzat milletin kendisidir.
Demokrasi döneminde 2 ihtilal, bir post modern darbe ve sayısız darbe girişimi yaşayan milletimiz bu defa meydanı darbe girişimcilerine bırakmayarak millet iradesine uzanan eli kırmıştır.
Darbe girişiminin anlaşıldığı ilk andan itibaren Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından bu girişimin paralel devlet yapılanması olarak isimlendirilen Gülen hareketi tarafından yapıldığı ifade ediliyor olsa da bu büyüklükteki bir girişimin tek başına PDY tarafından cesaret edebileceği bir girişim olarak görülmemelidir.
Elbette bu alçak teşebbüsün içinde Paralel yapı vardır.
Belki bu alçakça girişimin öncü ve yönetici kadrosu bu gruptur.
Ancak geçmişteki operasyonlar da göstermiştir ki paralel yapının böyle bir gücü yoktur.
Devletin her kademesi ile birlikte silahlı kuvvetlerin pek çok kademesine sızmış bile olsalar bile asker içinden başka bir grupla ilişki kurmadan böyle bir alçaklığı gerçekleştirebilecekleri pek mümkün gözükmemektedir.
Kaldı ki ordu içindeki ihtilal yapma fikri de paralel yapıyla başlamamıştır ve her şeyiyle paralel yapıya yüklenen bu kalkışmasıyla da sona erecek değildir.
Çünkü 1908 den bu yana geçen 108 yılı aşan bir sürede, sürekli olarak aklına estiği yıllarda darbe yapan ve bu son kalkışma hariç hep başarılı olmuş bir yapıyı görmemezlikten gelmek yanlıştır.
Şimdi darbe püskürtüldü diye pek çok şey söyleyen olacaktır.
Bu sebeple popüler kültür olarak kendine “asker millet” diyen bir millet, daha dün denebilecek bir tarihte yine popüler bir kültür olarak “nerede kaldı bu asker, gelsin bizi kurtarsın” dediği günlerden, yine bir popüler kültür yansıması olarak “Peygamber ocağı” dediği ordunun darbesine karşı sokaklara dökülerek direnip darbeyi önlüyorsa, gelinen bu nokta farklı bir gözle değerlendirilmelidir.
Veya her darbe girişiminde okyanus ötesindeki müttefik ülkeden icazet alınarak darbenin başarıldığı dönemden, paralel yapı liderinin korunduğu dost ve müttefik ülkeye rağmen darbenin savuşturulduğu bir döneme gelinmesi de o ölçüde farklı değerlendirilmelidir.
Bu yazının yazıldığı saatlerdeki resmi açıklamalara göre 160 dan fazla şehit ve 1500 e yakın yaralı verilen milletin karşı darbesi içte ve dıştaki dost ve düşmanlara çok şey öğretmiş olmalıdır.
Bu günkü geldiğimiz noktada şunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Adı ne olursa olsun 100 yılı aşkın bir sürede adı sürekli darbe ile anılan ve ordu içinde yuvalanan cuntacı yapı bir daha hortlamamak üzere tamamen yok edilmelidir.
Demek ki neymiş...
Millet ortaya çıktığında, artık her eline silah alan darbe yapamayacaktır.
O karanlık devirler artık geçmişte kalmıştır.
Darbe ile ezanların susturulduğu günlerden ezan ve sala ile darbenin önlendiği günlere gelmiştir bu millet.
Başta ifade ettiğimiz gibi işin başında Cumhurbaşkanı veya Başbakan varmış gözükse de hangi siyasi düşüncede olursa olsun millet ortaya çıktığında darbenin nasıl engellenebileceği hatta püskürtüleceği uygulamalı olarak millete gösterilmiştir.
Siz buna 1960 ve 1980 ihtilalleri ile 28 Şubat’ın rövanşı da diyebilirsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.