Gazeteciyiz; şamar oğlanı değil!
Gazetecilik bir kamu görevidir. Kamusal bir mesleği yerine getiren gazetecilerin sorumluluğu büyük. Gazeteciler, gece gündüz demeden haber peşinde koşan, kamuoyunu bilgilendirmek için ölümle burun buruna gelen bir mesleği icra ediyor... Gün geldi tehdit edildi, gün geldi görev başında hayatını kaybetti...
**
Bunca eziyetin ve emeğin arasında bir de zaten yetersiz olan özlük hakları, sosyal hakları geriye gitti... Yetmedi, yönetim erkini elinde bulunduranların baskısıyla, aşağılamasıyla karşı karşıya kaldı... Ambargolar, sansür, tartaklama zaten diz boyu...
**
Peki gerçekten bu kadar mı kötü bu gazeteciler? Maalesef birilerinin gözünde gazeteciler, hala frenkaştayn muamalesi görüyor. Gücünü siyasetten, bürokrasiden alan bazı kendini bilmezler de gazetecileri şamar oğlanı sanıyor...
**
Her ne kadar özlük haklarımızı kaybetsek, maddi ve manevi kayıplarımız da olsa mesleki itibarımızı kaybetmedik ve kaybetmeye de niyetimiz yok. Gazetecenin tek sermayesi itibarıdır, şerefidir..Bunu da korumaya devam edeceğiz...
**
Lafı çok uzatmayacağım. Bugüne kadar defalarca bazı kendini bilmezlerin sözlü saldırısına maruz kaldık. Kısmen hadlerini bildirdik. Ama kendi aramızdaki mesleki dayanışma yetersiz olduğu için gereken cevabı tam olarak veremedik...
**
Geçtiğimiz günlerde Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nde yaşandığı iddia edilen mobbing olayını gündeme getirmiştik. Mobbing iddialarını gündeme getiren Eğitim Bir-Sen 2 Nolu Şube Başkanı Şenol Metin ve İHH Konya İl Başkanı Hasan Hüseyin Uysal'dı...
**
Biz iki tarafın da açıklamalarına objektif bir şekilde yer verdik. Sorumlu ve ilkeli gazeteciliğin gereğini yerine getirdik. Haberlerle ilgili sitemize gelen yorumlara da küfür ve hakaret olmadığı sürece yorum verdik...
**
Bazı yorumlarda aynı fakültede görev yapan kişilerin birbirlerine imalı göndermeleri yer alıyormuş. Aynı bölümde görev yapan mesai arkadaşları bir birlerine laf sokma yarışına girmiş. Biz de müneccim değiliz...Küfür ve hakaret olmadığı sürece gelen yorumları onaylarız..
**
Yorumlarda mevzu bahis olan pazar günü gazetemizi aradı. Önce gazetemizin görevlisini azarlamış. Sonra telefonu bana bağladılar. Direkt "Sizi mahkemeye vereceğim, avukatımla oraya geliyorum. Çabuk o yorumlara bak" gibisinden emri vaki ve tehdit içeren cümleler kurdu...
**
Lafı uzatmadım. "Konuşacak birşey yok. Siz saygıyı hak etmiyorsunuz" dedim ve telefonu yüzüne kapattım...Bu öğretim üyesinin adı Vahap Göksu, bugüne kadar adını ilk defa duydum, inşallah bir daha duymam. İstediği mahkemeye de gidebilir...Yollar yürümekle aşınmaz hoca...
**
Vahap Göksu denen şahıs bir gazeteciyi bile böyle tehdit edebiliyorsa, bir öğrenciye neler yapabilir hayal bile edemiyorum. Bu telefon görüşmesinden sonra mobbing iddialarının doğru olduğuna kanaat getirdim...
**
Beyefendice derdini anlatsaydın, yardımcı olurduk. Hatamız varsa düzeltirdik. Ama sen ve senin zihniyetindeki öğretim üyeleri gazetecilere ayar verebileceğini sanıyor. Fakat yanılıyorsunuz. Biz sizin önünüzde el pençe bekleyen öğrenciniz veya asistanınız değiliz...Yaşananlar üniversitelerin içler acısı halini çok iyi ortaya koyuyor...
**
Toplumunun önünde gitmesi gereken gazetecilerin, mesleklerini ayağa kaldırması için sanırım bir silkelenmesi gerekiyor...Birimize yapılan bir saldırıyı, hepimize yapılmış gibi algılamalı, ortak tepki sergilemeliyiz..
**
Kimileri de yazısını, haberini beğenmediği gazetecileri aşağılamaya ya da üzerinde baskı kurmaya çalışıyor. Kısaca şunu söyleyeyim ki gazeteciler, şamar oğlanı değil. Hoşunuza giden yayın yapınca iyi, yapmayınca kötü! Sizi alkışlarlarsa iyi, eleştirirlerse kötü...
**
Yok böyle bir şey...
Herkes işini yapsın. Kimse gazetecilere işini öğretmeye kalkmasın...Biz sizin şamar oğlanınız değiliz... Başta şahsıma ve diğer meslektaşlarıma yapılan baskı, tartaklama, aşağılama, ambargo, sansür gibi tüm davranışları kınıyorum...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.