Ethem Sancak Konyalı ve Kayserililer İçin Tartışılacak Sözler!

Ethem Sancak Konyalı ve Kayserililer İçin Tartışılacak Sözler!

Ethem Sancak, haftasonu Erdoğan’ın memleketi Rize Güneysu’da ‘Başkanlık Sistemi’ üzerine konuşurken öyle bir söz kullandı ki AKP’de büyük huzursuzluğa yol açtı. Nasıl açmasın? Şu söze bakar mısınız?

Ethem Sancak'ın bu tartışılacak sözlerini Meydan Gazetesi Ankara Temsilcisi Ömer Şahin'in köşesine taşıdı.

Sancak'ın 'yanlış anlamayın' demesine rağmen konuşmada adı geçen Kayseri'nin Abdullah Gül'ün memleketi, Konya'nın ise Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun şehri olduğuna değinen Şahin, "Kulaktan kulağa yayılan bu konuşma Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kanadında epeyce can sıktı." ifadelirin kullandı.

Ethem Sancak ne demek istedi?

Ethem Sancak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a oldukça yakın bir işadamı. Star, TV 24, Akşam, ve Güneş gazetelerinin sahibi. Ülkenin en büyük medya patronlarından. Ethem Bey, haftasonu Erdoğan’ın memleketi Rize Güneysu’da ‘Başkanlık Sistemi’ üzerine konuşurken öyle bir söz kullandı ki AKP’de büyük huzursuzluğa yol açtı. Nasıl açmasın? Şu söze bakar mısınız?

“Karadenizliler bir şeye inandılar mı sonuna kadar giderler. Yanlış da olsa, doğru da olsa giderler. Onlar için inanmak önemlidir. Kayserililer para yoksa gitmezler. Veya Konyalılar gibi 360 derece dönmezler. Karadenizliler düz giderler burunlarının dikine…”
Ethem Bey, o cümlenin devamında ‘yanlış anlamayın’ deyince salonda gülüşmeler oluyor. Verilen örnekteki şehirlere bakınca yanlış anlamamak mümkün mü?
O konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Anam babam sana feda olsun” diyecek kadar övgü düzüyor. Erdoğan’ın şahsında Karadenizlileri de övüyor. Hatta memleketi Tillo’yu anlatırken, “Her Tilloluya bir âlim düşer ama Tillo halen İslam olamadı” diyor. Ne demekse, ben anlamadım doğrusu.

 

Verdiği olumsuz örnekler için seçtiği iki ile ne demeli? Birisi Kayseri. Yani 11’ci Cumhurbaşkanı Gül’ün memleketi. Diğeri ise Konya. Başbakan ve AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun şehri. Bu yorumu yapmak için ‘kötü niyetli’ olmaya gerek yok. Kime sorsanız o cümleyi dinledikten sonra aklına bu sonuç gelirdi.
Gazete ve TV’lerde ‘başkanlık sistemi’ panelini ve konuşmacıları görmüştüm ama bu cümleyi duymamıştım. AKPliler söyleyince haberdar oldum. Bu sözleri canlı olarak TV’den dinleyen partili burnundan soluyordu. Sadece o değil! Kulaktan kulağa yayılan bu konuşma Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kanadında epeyce can sıktı.

 

Seçimi kahvehane mi kazandırır, twitter mı?

Seçim propagandası son hız devam ediyor. Gazeteler, TV’ler siyaset dolu. Sokağın duvarı, direği, panosu siyasi reklamlardan geçilmiyor.
Seçmen üzerinde liderin, mitinglerin ve vaatlerin etkisi büyük oluyor şüphesiz. Buna rağmen etkili bir kampanya seçmen algısını değiştirebiliyor. Belki yüzde 3-5 ama küçük de olsa oy değişimine yol açıyor.

O zaman soralım: Seçim kazanmak için en etkili yöntem hangisi? Gazete mi, TV mi, internet mi? Eskiden olsa liderlerin ekran performansı derdik, şimdi yan yana gelmiyorlar. Kıyaslama imkânı olmuyor o yüzden.

Abartılı bir ‘yandaş’lık ve ‘karşıtlık’ hâkim. İnternetin bu anlamda daha ‘çoğulcu’ olduğu söylenebilir. Buna rağmen gazete mi, TV’mi derseniz ben kesinlikle TV derim. Bir defa okumayı değil izlemeyi seven bir toplumuz. Yazılı ve görsel medya üzerinde hâkimiyet AKP’de. Limitleri zorlayacak şekilde kullanılıyor ikisi de.

Siyasette başarılı olmak için ‘cami cemaati ile kahvehane milleti’nin gönlüne girmek, diline düşmek şarttır derler. Diyanet, camiler, imamlar ile AKP arasındaki yakınlığı söylemeye gerek var mı? Bunu geçiyorum. İktidar partisi, kahvehaneleri de boş bırakmıyor.  AKPli bir arkadaşımdan dinledim.

Köy, şehir kahvehane sahibi ile sadece belirlenen kanalların açık kalması şartıyla anlaşma yapılıyor. Ona belirli bir ücret ödenerek TV’si bir nevi kiralanıyor. Kahvede tavla atan emekli de çay içmeye gelen genç de sadece iktidar partisini izlemek, dinlemek zorunda kalıyor. Türkiye’de kahvehane sayısı 500 bine yakın. Günde nerden baksanız en az 5 milyon ‘seçmen’ girip-çıkıyor buralara.  Geçen gün Bursa’ya gittiğimde duydum. Bazı muhtarlara ve kahvelere LCD TV gönderildiği söylendi bu günlerde. Partilerin rakipleri aleyhine söylediği sözlere hep ihtiyatla bakarım. Bu bilgi ne derece doğru bilmiyorum. Şimdilik ‘iddia’ diyorum…

Facebook, Twitter gibi mecralar seçmen kapma yarışında önemli. Yarış, kavga, rekabet meydandan çok sosyal medya üzerinden yürüyor Bir parantez de twitter için açmak lazım. Gezi olaylarından sonra sosyal medyaya ilgi patladı. Küfürbaz ve karakter suikastçılarının varlığı bir gerçek ama Twitter sayesinde gençlerin o müthiş zekâsını da gördük.. 2014 verilerine göre  5.6 milyon aktif twitter kullanıcısı var. Nüfusun yarıya yakını da Facebook kullanıyor. Akıllı telefon kullanan sayısı 20 milyona yaklaştı bu arada…
Sizce hangisi? Seçmen üzerinde Twitter mı etkili yoksa kahvehaneler mi?

Yazının tamamını okumak için tıklayın...

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum