Esir duygunun insanları
“İnsan bastırdığı duyguların esiri olur” demiş güzel adamlardan Cahit Zarifoğlu. Ahh… Bir zamanlar ne de güzel insanlar geçmiş bu diyardan. Kendilerine hasret bırakmışlar bizleri. Nasıl da bilmişler içimizi. Dile getiremediklerimizi onlar dizelere dökmüşler.
**
İnsan içinde uçsuz bucaksız bir umman taşıyor. Neleri sığdırabiliyor kalbine hem de her şeyin yeri ayrı. Aşk, sevgi, kıskançlık, kin, nefret, iyilik, kötülük, merhamet, zalimlik vs. akla gelebilen hatta gelmeyen birçok duyguya yer var içimizde. Tuhaftır ki birbirine zıt duygular da var aynı yerde aynı anda.
**
Bazılarının farkındayız bazılarını bastırmışız, derinlere gömmüşüz. Farkında olduklarımızı bir kenara bırakalım. Asıl sorun bastırdıklarımızda. Sorun olarak tanımlamak doğru olur mu emin değilim fakat konumuz bu: bastırılmış duygularımız. Cahit Zarifoğlu’nun deyimi ile esiri olduğumuz duygularımız.
**
Herkesin kendine bile itiraf edemediği duyguları vardır. Farkında olmadan o duygunun hüküm sürdüğü bir hayatı yaşarız. Peki, neden itiraf edemez insan kendine içinde taşıdığı hislerini? Zarar görmekten, zarar vermekten korktuğu için mi? Hâlbuki bastırmak, saklamak, görmezden gelmek daha çok zarar verir. Kabullenmeyi bilmek gerekir. Hissettiğin her ne olursa olsun onu kabul etmeli ve arkasında yatan sebepleri de bilmelisin. Mesela sevgi. Bana soracak olursanız en saklanmaması gereken duygu sevgidir. Gerçek sevgi dünyayı değiştirebilecek güce sahiptir çünkü. Buna inanırım. Fakat insanlar artık en çok sevmekten korkuyor sanki. Ve gerçekliği en çok sorgulanan, sahtesi piyasada en çok dolaşan duygumuz. İnsanların kirletmekten hiç çekinmediği hoyratça savrulan masum sevgimiz. Bastırdığımız her duyguya sevgi adı altında bir meşruluk kazandırmaya çalışıyoruz.
**
Haberlerde duyuyoruz ne yazık ki. Gözünü kırpmadan bir insanın canına kıyan -adına varlık diyeceğim- varlığa “neden yaptın” diye sorulduğunda “çok seviyordum kimseyle paylaşmak istemedim kıskandım öldürdüm” diyerek korkunç bir savunma yapıyor. Burada adına sevgi dediği bastırılmış bir öfke ve canilik söz konusu. Bir yerden sonra bastıramamış eyleme geçmiş. Bu kesinlikle sevgi değil. Çünkü sevmek zarar vermez. Çünkü sevgi iyileştirir. Sevgi hiçbir cana kıymaz sevgi yaşatır. Farkındayım kötü bir örnek verdim. Fakat kanayan yaralarımızdan biri olmaya devam ediyor bu tür cinayetler.
**
Anlatmak istediğim kendinizi ve duygularınızı tanıyın. Bastırmaya çalışmayın. Özgür bırakın. Kabullenmeye başladığınızda birçok şeyin değiştiğini göreceksiniz. Seviyorsan sevginin gerektirdiği gibi davran. Kırgınsan affetmeyi dene. Nefret ediyorsan zarar vermek yerine nefretin altında yatan sebeplere yönel. Duygularının esiri olmak yerine onların getireceği güzelliklerle yaşamayı seç. İçine attığın her duygu omzunda biriken yüke dönüşür. O koca yükle nereye kadar gidebilirsin ki? Oysa duygularını özgür bıraktığında kanatlarının olduğunu fark edeceksin.
**
İnsan kalbi uçsuz bucaksız umman demiştim. Neden o uçsuz bucaksızlıkta hep güzellikler olmasın ki? Buna sen karar vereceksin. İçinde ne taşıyorsan sen osun. Kabul etsen de bastırsan da kalbin attığı sürece ya esirsin ya özgür. Bu arada hissettiğin her şeye sevgi demekten de vazgeç. Çünkü sevgi her şeydir ama her şey sevgi değildir. MONAROZA