Emr-i Bi’l Mâ’ruf-2
Hz. Ali (r.a) şöyle buyurmuştur: “En faziletli amel, kötülükten sakındırıp iyiliği emretmek ve münafıklara buğz etmektir. İyiliği emredenler, müminlerin gücüne güç katar. Kötülükten uzaklaştıran da münafık olanın burnunu yere sürter.”
Katâde (r.a) şöyle anlatıyor:
“Bize gelen bir bilgiye göre, Rasûlullah’ın (s.a.v) Mekke’de bulunduğu dönemde yanına birisi gelip,
⁃ Allah’ın peygamberi olduğunu söyleyen kişi sen misin? dedi. Rasûlullah (s.a.v),
⁃ Evet benim, buyurdular. Akabinde bu kişi ile Rasûlullah (s.a.v) arasında şu konuşma geçti:
⁃ Allah’a kıymetli olan amel hangisidir?
⁃ Allah’a iman.
⁃ Bundan sonra?
⁃ Akrabalarını ve yakınlarını kollaman.
⁃ Bundan sonra?
⁃ İnsanlara iyiliği emredip, kötülükten sakındırmak.
⁃ Allah’ın hoşuna gitmeyen amel hangisidir?
⁃ Allah’a şirk koşmak. (Allah’tan başka ilah var demek)
⁃ Bundan sonra?
⁃ Akrabaların ve yakınlarla olan ilişkileri kesmek.
⁃ Bundan sonra?
⁃ İyiliği emretmeyip, kötülükten de sakındırmamaktır.”
(Münziri, et-Terğib ve’t Terhib, 3/336.)
Ubeydullah b. Cerîr’in (r.a) babasından rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Aralarında isyan edip günah işleyen birisini bildikleri halde, buna engel olmaya gücü yetmelerine rağmen engel olmadıklarında, Allah (c.c) o topluluğun fertlerinden her birisi ölmeden başlarına bir felaket verir.” (Ebu Davud, nr. 4339.)
Rasûlullah’ın (s.a.v) yukarıda zikrettiğimiz hadislerinde, güçleri yetiyor olmasına rağmen şartını koymuştur. Her toplumun içerisinde, iyilerden oluşmuş bir kesimin olması gerektiğini ve bunlarında açıktan günah işleyenlere engel olmaları gerektiğini bildiriyor. Bu da vaciptir. Allah Teâla ayetinde, bu ümmeti övmüş ve şöyle buyurmuştur:
“Siz insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i Kitap da inanmış olsalardı elbette onlar için daha hayırlı olurdu; içlerinde inananlar da var, fakat çoğu yoldan çıkmıştır.” (Al-i İmran 3/110)
Ayete şöyle mana verenler de olmuştur: Levh-i Mahfuz’da sizler, insanlar arasından çıkarılmış en hayırlı ümmet olarak yazıldınız. Bu sizin iyiliği emretmeniz ve kötülükten alıkoymanız sebebi iledir.
“Emr-i marûf nehy-i ani’l-münker” cümlesindeki “maruf” yani iyilikten murat edinilen şey Müslümanların Kur’an- Sünnet ve akla uygun hareket etmeleridir. “Münker” yani kötülük ise bunların zıddıdır.
Konu ile ilgili bir ayet şöyledir:
“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Al-i İmran, 3/104).
İnsanlara iyiliği emretmeyen ve kötülükten uzaklaştırmayanlar hakkında da ayet şöyledir;
“İşledikleri kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmıyorlardı. Yaptıkları ne fena idi!” (Maide 5/79)
Bir başka ayette ise,
“Bari din adamları ve âlimleri onları yalan söylemekten ve haram yemekten menetselerdi. Bu yaptıkları ne kötüdür.” buyrulmuştur. (Maide, 5/63).
Toplumları bozulmaktan koruyacak olan kesim yani âlimler, din görevlileri, insanları haram yemekten ve kötü söz söylemekten men etmelidirler. İnsanlara iyilik, güzel ameller için rehber niteliğinde olmalıdırlar.
İyilerden olmak yetmiyor, kötülükle mücadele eden zümrelerde bulunmamız gerekiyor.
Birlikte kötülüğü azaltabilir, iyiliği de çoğaltabiliriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.