Zehra Özdemir

Zehra Özdemir

El Emeği Göz Nuru

El Emeği Göz Nuru

Kış, keskin bir şekilde kendini gösterdi… Ağaçların çimlerin örtündüğü, havaların kanını donduracak kadar soğuk ve ürkütecek kadar sisli olduğu, evlerin çatısının beyazlara büründüğü bir Anadolu şehrindeyim. Ölü bir mevsim, tekrar doğmak için sabırsızlıkla baharı bekliyor... Ağaçlar yeşilin tonlarıyla süslenecek, dağlar kekik kokacak, ovalar gelin gibi süslenecek.

***

Geleneklerin, örf ve adetlerinin sürdüğü, nadir de olsa kadife şalvarların giyildiği, her yerlinin evindeki şark odaları misafirin hala el üstünde tutulduğunu hatırlatıyor bana.

Günler bir nehir tadında geçip giderken; ben de düşüncelerimin doruğunda bu dünyadan kopmuş şekilde akıp giderken baharı çoktan getirmiş, kumaşıma işlemiştim santim santim. Evet yanlış değildi baharı getirişim. Çünkü zorlanarak da olsa zaman ayırarak haftanın iki günü kopup gittiğim dikiş nakış kursu, her çeşit çiçeğin işlendiği bir sanat şöleni gibiydi.

Kumaşıma baharı işlemiştim ilmek ilmek rengarenk iplerle... İşlerken özlemlerimi nakışa yansıttım; köyümün gelinciklerini, papatyalarını yerleştirdim her bir köşeye. Buram buram kokularını hissettim. Kırlarda dans eden kelebekleri yerleştirdim, uğur böceklerini kendim koydum uğur getirsin istedim. Gelinciklerden söz istedim çabuk solmayacaklardı ve bırakıp gitmeyeceklerdi. Çocukken "seviyor, sevmiyor” diye saydığımız papatya yapraklarını yerleştirdim, sökülmeyecek şekilde işledim. Kumaşımın içinde kaybolup gittim, ruhum dolaştı baharı getirdiğim kumaşımda, köyümü simgelediğim nakışlarımda kayboldum, adeta ruhum gezintiye çıktı kumaşın üzerinde...

***

Her biri el emeği, göz nuruydu nakışların… Bu uğraşma ve yoğunlaşma, çekilen zahmeti unutturuyor insana. Desenleri işlerken giderilen özlemlerle, kurulan hayallerle örülüyor her şey... İşlediğim mendili gıyabından hediye ettim sevdiklerime; mutlu oldum, kocaman bir gülümseme kapladı yüzümü… Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım, bazen akrep ve yelkovanı ellerimle durdurmak geldi içimden…

***

Burası kocaman bir Anadolu şehrinin küçük bir noktasıydı. Dalgınlıklar içinde kafamı kaldırıp çevreme bakıyordum; bu bir imeceydi aynı zamanda. Kimisi makine başında fikirlerini paylaştığı gibi dertlerini, sevinçlerini, hayallerini de paylaşıyordu.

Genç kızlarımızın gelinlik hayalleriyle çeyiz sandıkları incilerle süslenmiş işlemelerle çoktan dolmaya başlamıştı bile. Kesilen her bir kumaş, atılan her bir ilmek sevgiyle yoğrulmuş, hayallerini süslediği gibi ruhunun derinliklerinde çoktan yer almıştı bile.

***

El emeği göz nurundan size de bir gün sevdiklerinizden bir hediye gelirse bilin ki çok değerlisiniz. Belki maddi değeri çok yüksek olmayabilir ama verilen emeğin ve kurulan hayallerin anısına manevi değeri çok yüksektir bu el işlerinin… Kumaşın üzerinde dans eder gibi oynayan ellerin, parmakların mutlaka içinize işleyen bir izi kalacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Zehra Özdemir Arşivi