Dünyanın onurlu bir ülkesi: Güney Afrika

Afrika denildiğinde akla gelen unsurları hatırlayın. Karnı açlıkla sırtına yapışmış çocuklar. Veya tam tersi, çok fazla aç kalmasından ötürü hastalanıp karnı şişmiş çocuklar. Yazı yazacakları bir defterleri dahi olmadığından, tahtalar üzerine yazdıkları eğitim ögeleri ile öğrenmeye çalışan öğrenciler. Başları üzerinde su taşıyan kadınlar. Avurtları çökmüş olan erkekler. 50 yaşına kadar yaşamış olana “çok şanslı” veya “variyetli” gözüyle bakılan bir coğrafya. Peki size desem ki, Afrika’da öyle bir ülke var ki, gittiğiniz zaman kendinizi İngiltere’de gibi hissediyorsunuz.

DÜNYANIN EN GÜZEL ŞEHİR PLANLAMASI BU ŞEHİRLERDE

Öyle güzel bir şehir planlaması yapılmış ki, izin verilen küçücük alan haricinde ağaçların boyunu geçen ev yok! Ve yaşayan herkesin on fidan dikme zorunluluğu olduğu bir şehir. Tamamen yatay mimarinin hâkim olduğu, trafiğin hemen hiç olmadığı, gepgeniş caddeleri, gözünüzün gördüğü her yeri ağaçların kapladığı, dünyanın en ünlü ve modern golf sahalarının bulunduğu, dilencilerinden tutun garsonuna, mendil satıcısına, sokakta Hindistan cevizi suyu satana kadar herkesin musmutlu olduğu bir ülke. Özellikle altını çiziyorum bakın; MUSMUTLU! Bir şehrin havalimanına indiğiniz zaman, aslında sizi neyin beklediğini az çok idrak edersiniz. Güney Afrika’ya iner inmez de aynen öyle oluyor. Bu manzarayla karşılaşacağınızı idrak ettiren bir cümle görüyorsunuz hemen havalimanının duvarlarında: “Welcome to Johannesburg: The biggest urban forest in the World”

Yani, “İnsan eliyle yapılmış en büyük orman şehir: Johannesburg’a hoş geldiniz!” Dünya üzerinde 75 ülkeden vize istemeyen bir ülke Güney Afrika. Türkiye de bunlardan biri. 30 gün ziyaret etme hakkınız var. Yani aslında bazı şeyleri çoktan aşmış vaziyetteler. Güney Afrika’nın 3 başkenti olduğu kabul ediliyor.Diplomatik olarak Pretorya. Ticari olarak Johannesburg. Turizm olarak ise Cape Town. Güney Afrika’ya yaptığımız bu ilk seyahatimizde biz ikisine gidebildik; Johannesburg ve Cape Town.

LENSON MANDELA’NIN İZİNDEN GİDİYORLAR

Her şehrin ve bölgenin kendine has özellikleri var elbette. Ancak genel olarak genel geçer algılar yukarıdaki gibi. Kısacası musmutlu bir ülke. Özellikle 7 Ekim’den sonraki süreçte Filistin’in yanında sözde değil gerçekten ve samimi olarak durması ile dikkatleri üzerine çekmişti Güney Afrika malumunuz. Havalimanından Johannesburg şehir merkezine giderken bunu sorduk. En nihayetinde Ümit burnunun yer aldığı, dünya gemi ticaretinin önemli merkezlerinden biri olan bir ülke. “Herhangi bir yaptırımla karşılaşılmıyor mu ya da burada yaşayan Yahudilerin bakış açısı nasıl?” diye sorduğumuzda, aldığımız cevap pekâlâ tekraren ülkeyi kendisine aşık eden cinsten: “Buradaki insanların en temel algısı özgürlük ve eşitliktir. Burada Nelson Mandela’nın çok önemli bir figür olmasının temel nedeni de budur. Dolayısıyla Siyonist düşünceye sahip olan Yahudiler burada barınamazlar. Kendi içlerinde dahi dışlanırlar ve buradan ayrılırlar.” Ülkenin yaklaşık yüzde 8’i Müslüman. Hint ve Malay Müslümanlar ülkeye çokça hizmet etmişler. Hani batıya gittiğiniz zaman içerisinden çıkmak istenilmeyecek derecede bakımlı olan kiliseler var ya. İşte onun emsali camileri burada her yerde görmeniz mümkün. Her biri bir kompleks şeklinde inşa edilmiş. Abdesthanelerinde havlular, sıcak su, oturma yerleri bulunmakta. Bahçesinde medreseler, halı sahalar, kadınlar için özel alanlar. Koca bir alanı Müslümanların yaşam merkezi haline getirmişler. İçinden çıkmak istemeyeceğiniz bir yaşam alanı.

BİR BİRİNDEN FARKLI LEZZETLER SİZİ BEKLİYOR

Ülke, okyanus kıyısında olmasından mütevellit, deniz mahsulleri noktasında oldukça zengin. Ve pek tabi tropikal bölge meyveleri. Nasip olup da yiyen vardır Afrika’da, ne demek istediğimi anlayacak o okurlarımız. Bizim ülkemizde yediğimiz ananas, mango, Hindistan cevizi asıl lezzetinde değil. Yani bu coğrafyada 7/24 bu meyveleri yeseniz gocunmazsınız. O kadar lezzetli ki! Hele bir de kuru hallerini tadarsanız yandınız. Zira özlemini çekeceğiniz yeni lezzetler oldu; tebrikler! Johannesburg gezilecek pek fazla yeri olan bir yer değil. Bolca hayvanat bahçesi var. Ve golf sahası. Her ikisi de butik. Timsahlar için ayrı hayvanat bahçesi, zürafalar için bir başka hayvanat bahçesi yapılmış. Golf sahaları ise sadece bu amaç için kullanılmıyor. İçerisinde kafeler, lokantalar, yaşam merkezleri mevcut. Her kesimden insanı içeride görebiliyorsunuz. Çünkü ülkenin her yerinde fiyatlar aynı. Yani orta sınıf bir yerde içeceğiniz meyve suyuna ne kadar ödediyseniz üst klasmanda bir yerdeki ödeyeceğiniz miktar da aynı. Dolayısıyla herkes ülkenin her imkanından sonuna kadar faydalanıyor. Ayrıca kulüpler çok yaygın imiş. Misalen bir araba markası ile ilgili bir kulüp kurulur, oradaki insanlar birbirleri ile düzenli şekilde görüşürler ve ticari, sosyal ilişkilerini geliştirirlermiş.

CAPE TOWN BAMBAŞKA BİR ŞEHİR

Cape Town ise bambaşka bir şehir. Her iki şehre de âşık oluyorsunuz ama birindeki nizama, intizama, ortama; diğerindeki ise doğal güzelliklere. Tepsi dağı sizi karşılıyor hemen şehirde. Tepesi dümdüz olmasından ötürü verilmiş bu isim; Table Mountain. Zaten uçaktan inerken de pekâlâ görebiliyorsunuz. Teleferik ile veya dağ yürüyüşü yaparak zirvedeki düzlüğe ulaşabiliyorsunuz. Ve aman Allah’ım! Bambaşka bir ortam. Resmen kendi habitatını oluşturmuş bir alan. 1086 metre yukarıda kocaman bir ova. Şehir ve okyanus ayaklarınız altında. Müslümanların yoğun yaşadıkları Bo-kaap bölgesi de görülmeye değer bir yer. Rengarenk evleri ile sizleri karşılayan sokakların her yerinde grafiti ve turist görmeniz mümkün. Bu bölgenin insanları genellikle geçimlerini de bu evlerden sağlıyorlarmış. Dil eğitimi için son yıllarda trend ülkelerden biri olan Güney Afrika’ya gelen Müslüman öğrenciler, genelde bu bölgede oda kiralayıp konaklama işini çözüyorlarmış. Şehir merkezinde gitmeniz gereken bir başka yer de akvaryum. Cape Town’un meşhur penguenlerini de Penguen Adası’na gitmeden görebileceğiniz çok eğlenceli bir mekân. Saatlerce dursanız gocunmayacağınız, sıkılmayacağınız bir ortam. Ve yaratanın büyüklüğünü bir kere daha idrak ettiğiniz bir yer. Akvaryum dışındaki foklar ise zaten bambaşka bir eğlence. Hemen yanında yer alan pazardan hediyeliklerinizi alabilir, dibindeki limanda ise bolca fotoğraf çekinebilirsiniz. Bir de Cape Town’un elbette olmazsa olmazı okyanusu var. Lion’s Head ve Table Mountain’ın eteklerinde, gün batımını izleyebileceğiniz çok güzel lokasyonlar var. Ve elbette okyanusun verdiği nimetlerin tadına bakabileceğiniz deniz ürünleri restoranları. Güney Afrika’ya gelmişken kesinlikle ziyaret edilmesi, vefa gösterilmesi icap eden iki de kabir var.

GÜNEY AFRİKA’DA OSMANLI İZLERİ

Osmanlı döneminde dört mezhebin fıkıh alimi olan ve Güney Afrika coğrafyasındaki Müslümanları eğitmesi için gönderilen Ebubekir Efendi bu isimlerden ilki. Halim hocamızın özel çabası ile bulunmuş kabir ve bakımı yapılmış. Devletimiz de içinde bulunduğu alanı güzelleştirmiş. Çok büyük hizmetleri olmuş Ebubekir Efendi’nin. Özellikle kız çocuklarını eğittiği medreseler vesilesi ile birçok kişi Müslüman olmuş Cape Town bölgesinde. Şehri tepeden gören kabrinde, “Bu şehirde benim de emeğim var, hadimlerinden biriyim bu şehrin!” diyor Ebubekir Efendi. Bir diğer isim, Mehmet Remzi Bey. Osmanlı devletinin ilk ve son başkonsolosu kendisi. Mezarı bulunduktan sonra, malum “şebeke” tarafından kendi okul bahçelerine alınmaya çalışılmış kabri. Ve başarıya da ulaşacaklarmış. Ama Halim Hoca yine mücadele etmiş ve şu anda bulunduğu yerde kalmış Mehmet Remzi Bey. Can sıkıcı olan ise, pekâlâ tahmin edebileceğiniz bir şey. Mehmet Remzi Efendi’nin ebedi istirahatgahında birçok dinin ve milletin mezarlıkları var. Çinliler, Yahudiler, Hintliler. Hemen herkesin ortak kullanım alanı gibi. Çiçek gibi yapılmış her yer tabi. Bir yer hariç! Güney Afrika, sahra altı Afrika’nın en önemli ve onurlu ülkesi. Beraberinde 11 ülkeye daha etki ediyor. Hatta iki ülke direkt Güney Afrika’nın içinde yer alıyor. Tıpkı Vatikan gibi, Monako gibi: Lesotho ve Esvatini. Mozambik, Zimbabve, Botsvana, Namibya, Zambiya gibi ülkelerin de abisi konumunda Güney Afrika. Hemen tüm işlerini buraya göre düzenliyorlar. Ülkemizin Güney Afrika’daki temsilcileri de çok güzel ve bizleri çok iyi temsil eden insanlar. Ülkenin konjonktürel bakış açısını oradaki çalışmalara da yansıtmışlar. Misalen, Maarif Vakfı’nın Güney Afrika merkezi aslında 11 ülkeyi birden kontrol ediyor. Dünya bölüm sıralamasında 13. olan, kısa adıyla Wits Üniversitesi (Witwatersrand Üniversitesi) Maden Mühendisliği bölümünde yaklaşık 20 yıldan beri hizmet veren Prof. Dr. Bekir Genç Hoca üniversitenin en önemli akademisyenlerinden. Halim Gençoğlu Hoca ise Cape Town üniversitesinde. Sömürgeler tarihi alanında ders veriyor ve oldukça popüler biri hem derslerinin içeriği hem yapmış olduğu keşiflerden ötürü. Üniversitede verdiği “Filistin Direnişi” dersi ise boş yer kalmayacak şekilde işleniyormuş her hafta.

AFRİKA COĞRAFYANIZA BAKIŞ AÇISI DEĞİŞECEK

Güney Afrika Cumhuriyeti, Afrika coğrafyasına bakış açınızı değiştirecek, hasretle aradığımız birçok özelliği bünyesinde barındıran, özlenecek ve gidilmesi gereken bir yer. Tarihiyle, doğal dokusuyla, insanlarıyla, yemekleriyle, şehir yapısıyla herkesin musmutlu olarak hayatını sürdürdüğü, sizi ters köşe yapacak, büsbütün yaşanılacak ve keşfedilecek bir coğrafya. Oralara kadar gidip hizmet eden herkesi tekraren hayırla yad etmiş olalım bu vesile ile. Bizleri misafir eden, derin izler bırakan dostlara da kucak dolusu selam olsun.