Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Dün gibi aklımda…

Dün gibi aklımda…

Babam, içinde zenginlerin yazlık evlerinin bulunduğu sitenin bekçisiydi. Bu sebepten, bizim evimiz de aynı sitenin bir kıyı köşesindeydi. Yaz aylarında dolup taşan; kışın ise içinde yalnızca bizim kaldığımız bir siteydi bu. Orasi bizim için yazlık değil, 4 mevsimlikti yani.

Orası, herkesten daha fazla bizim sitemizdi, bu bakımdan. Herkesten daha çok, ‘bizim’di. Yine de, herkesten daha az bizim oluverirdi, haziran ayı geliverdimi. Ta ki, eylüle kadar...  O lüks sitenin 3 mevsim boyunca tek sakinleri olsak da, 1 mevsim gelir ve her şeyi değiştiriverirdi. Nasıl bir anda oluverirdi bu, anlayamazdım. Garipti… Serde, çocukluğun verdiği aymazlık olsa gerekti, o yıllarda.

‘Sınıf’ kavramı, sadece okullara has bir şeydi, o zamanlar. Ayrım ise, oyunların kız oyunu ya da erkek oyunu diye ikiye ayrıldığı zamanlarda ortaya çıkardı, sadece. Evcilik ya da futbol gibi oyunları gibi mesela. Ne sınıf ne de ayrım vardı, bunların dışında. Yazlıkçıların çocuklarıyla birlikte oynardık biz de,  hazirandan eylüle kadar. Birlikte… Hatta, yıl boyunca orada yaşıyor olmamın verdiği bölge hakimiyetini avantaja çevirip, onları civarda gezdirir ve kendi başlarına asla keşfedemeyecekleri gizemli yerleri onlara gösterir, ne bileyim, hangi ağacın hangi ayda meyve verdiğini falan anlatırdım. Bilgimin ve tecrübemin verdiği gururu yaşardım, tüm bunları yaparken de. Sonra, onlardan birinin babası, sitenin bekçisini yani benim babamı hepimizin gözleri önünde azarlayıverirdi birden, nedense. Az önce bahsettiğim o gurur da, yerle bir olurdu, tabi. Garipti… Sınıf kavramının sadece okullarda değil; her yerde olduğunu, böyle böyle öğrenmiştik sanırım. Hayat bir okuldur derken bunu mu kastederlerdi, bilmem. Neyse. Diyeceğim o ki, ben bekçinin kızıydım.

Tabi sonra yıllar geçti. Ben hep çalıştım. Hırslı ve çalışkan bir öğrenciydim. Hayat bir okul muydu, onu bilemedim ama benim hayatım okul olmuştu sanki. Eğer çok çalışırsam, o bana garip gelen her şeyi anlamlandırabileceğim yönünde garip bir his doğmuştu içime bir kere. Kendi düğümlerimi kendim çözecektim. Tüm zamanımı ve benliğimi, doktor olmaya adamıştım. Adağım tutmuştu. Doktor oldum.

İsmimin önünde dr yazıyor şimdi. Yine de bu kısaltmadan çok daha önce gelen, görünmez ama yalnızca benim ve beni çok eskiden tanıyan gözlerce seçilen bir şey yazıyor ismimin önünde. “Bekçinin kızı.” Bu garipliği ise, hala çözemem. Kendi düğümlerimi çözmüş olsam da, bu kördüğüm çözülmedi, bir.

Yoksa, geçmişin izini ve gerçekliğini, hiç bir şey ama hiç bir şey silemiyor ya da değiştiremiyor mu, nedir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayşe Aslı Duruk Arşivi