Dindarlaştık mı?
Kutlu bir ayı ve ardından bayramı geride bıraktık. Mübarek aya gölge düşüren nice olay gerçekleşti. Bunlardan biri de eşcinsellerin, İstanbul’daki yürüyüşü, meydan okumalarıydı.
“Vatan, millet, Sakarya, bayrak edebiyatı” diyerek milli düşüncenin küçümsenmesi, özellikle son yıllarda şuurlu bir şekilde menfî bir propaganda ve aksi istikamette çalışılması, büyük bir değer erozyonuyla beraber, erlik yiğitlik kavramlarını da yozlaştırdı.
Gövde gösterisi, iğrenç teşhir yanında, ısrarlı bir şekilde, değişik yayın organlarında; “Hem Müslüman, hem eşcinsel, hem de AK partiliyiz” diyen garip kişilerin ortaya çıkıp, “böylesi imamların hacca gittiğinden, namaz kılan mensuplarının olduğundan” altını çizerek bahsetmeleri vahimdi.
Dindarlıkla, inançla en büyük yasaklardan birinin birlikte zikredilmesi, hem dindar hem eşcinsel olunabileceğinin Kur’an emirlerini bastıra çiğneye göze sokulması, verilen mesajlar korkunçtu.
Keşke Gezi olaylarına, Paralele karşı ifade edilen hassasiyet, tepki bunlara da yeterince gösterilip iletilebilseydi. “Fıtrattan” bu kadar çok söz edenlerin, duruşları önemliydi.
Diğer taraftan “İftira, kışkırtma” sözcükleri; Türkiye’de ilk defa eşcinsel otel açılışı, “Gay ve Lezbiyen Film festivali’ düzenlenmesine onay verilmesi gibi işlerin de son 10 senede gerçekleştiği düşünülürse, kanaatimce hükümsüz kalıyor. Neyi, kimleri muhafaza ettiğimiz kuşkulu.
Nasıl dindarlaştığımıza dair küçük bazı örnekler verelim.
Ramazan ayında devlet televizyonunda ‘tasavvufî klip’ adı altında açık saçık şarkıcılar, vokalistler, seçme mini etekli müzisyenler ilahiler söylüyordu. En ufak bir kıyafet özeni, söze mânâya ehemmiyet yoktu. Hocalar deseniz, oyuncular mankenler gibi bir giydiğini bir daha giymiyordu.
Ne acıdır ki kafalarını cinselliğe takmış, kitabını satma peşindeki kimi ekran hocalarının yol açtığı münasebetsiz, gereksiz müstehcen konular ve uzatılan tartışmalarla, büyük tahribatlar gene dindarlar eliyle gerçekleştiriliyor; güzel eylemlere de gölge düşüyor, icraatlar kararıyordu.
“Bakara-makara, pasta Kur’an, maket tavafları, başta lider (bir faniye en uç noktalarda yücelik sıfatlarının yakıştırılması) envaî çeşit putlaştırmayı, akıl almaz lüks israfı” düşündüğümüz ve parçaları birleştirdiğimizde manzaranın dehşeti ortaya çıkıyordu.
İlginç bir gelişme de, olumsuz gidişat meydandayken, bazı profesörler ve din adamları, yazarçizer takımının “dindarlaşıyoruz” diyerek fikir beyanları ve sevinçleriydi. Sebeplerden biri de mesela camilerin çoğalmasıymış.
Özellikle Ramazan gibi mübarek aylarda dindarlık görüntüleri artıyor. Genelde başını örtenler, sakal bırakanlar çoğalıyor; şekil güzel, fakat burada içselleştirme mühim. Bazı aydınların bu kadar sığ, yüzeysel düşünmeleri, eleştirisiz, körü körüne düzene itaatleri, hâkim söyleme göre hareketleri ise insanı ürkütüyor.
Uyuşturucu ilkokullara kadar inmiş söz gelişi; (TUBİM uyuşturucu raporuna göre, 2007 yılında ayakta tedavi edilen hasta sayısı 38 bin, 2009’da 107 bin iken, 2013’de 246. 586).
Bu önü alınmaz yükseliş, öğrenciler arasında da, militan devşirme peşindeki terör örgütünün, güneydoğudaki eylemlerine göz yumulduğu gibi; şehirlerde de kırsal kesimdeki gibi her çeşit faaliyetine sessiz mi kalındığı şüphesini hatıra getiriyor.
Türkiye’de 2014’te alkollü içki tüketimi 2013 yılına göre yüzde 6.5 artarak 1 milyar 77 milyon litre olarak gerçekleşiyor mesela. Bu, 2012 yılı hariç son 10 yılın en yüksek rakamı. Dindarlaştık mı?
PKK yöneticileri, Türkiye Cumhuriyetini ikide bir azarlıyor, emirler veriyor, oyun kuruyor oynuyor. Bu serbestîyi, bu cüreti nerden buluyor, alıyor.
Dindar hükümetler susuyor, işe yaramaz nutuklarla vakit geçiriyor. Boyun eğiyor. Meselenin başka yönlerini bir tarafa bırakalım, hani Müslümanlık haysiyeti?
Türkiye dindarlaşıyor(muş). Çok konuşulacak bir dindarlaşma bu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.