Dikkat mucize geliyor
Mucize kelimesinin hemen zihnimize gelen ilk anlamı; “Peygamberlerin Allah’ın izniyle peygamberliklerini ispat için yaptıkları, akılla açıklanması mümkün olamayan olağanüstü iş, halkı hayrette bırakan ve ancak ilâhî müdahaleyle açıklanan harikulade hal ve davranış” şeklinde beliriyor.” (Misalli Büyük Türkçe Sözlük, İlhan Ayverdi)
Hâlbuki “mucize” kavramı; belki artık önemsemediğimiz için, en akıl almaz yerlerde, basit nesnelerin işlevini parlatan(!) kutsallaştıran yükseltişlerde, en pespaye harcayışlarda, tanıtış, reklam edişlerde gözüküyor.
En nihayet “Su ile ıslatın, mucizeler yaratın; mucizevi temizlik” gibi basit süngerlerin, bezlerin üstünde.
Nelerin etkisinde, hangi âleme fazlasıyla bağlı kalıp, iç dünyamızı nasıl oluşturuyoruz, kimlerin varisiyiz bilemiyorum ama kavramların sönüşü, günlük hayatımızın bulguları, inancımız konusunda da şüphe, tereddüt uyandırıyor, sorgulamalara yol açıyor.
“Mucize”; faziletli, seçilmiş, üstün Allah Elçileriyle ilişkilendirilmiş bir mefhum.
İnsan-ı kâmilin biricik örneği, model şahsiyet Peygamber Efendimizin(S.A.V.) mucizelerini hatırlıyoruz mesela.
Söz düşerken, tüm mucizelerin inandırıcılığı kuşkulu hale geliyor, küçülüyor.
Mucizelerin kaynağı, hatta –haşa- Kuran Dili; Yüce Kitabımızda geçen, insanın içini arıtan harikulade hadiseler, saadetli devirler, inatçı gafletimize işaret eden insanlık hikâyeleri, göksel inciler...
Neticede semavî mucizeler, olağanüstü şeyler, üç gün kullanılıp kirlenip atılan bulaşık süngerleri mesabesine indirgeniyor.
Öyle ya o da temizlik, bu da temizlik. Yüreğiniz de ak pak, mucizeler içinde yüzen mutfağınız da.
Aslına bakarsanız, bu da mukaddeslerimize saldırının bir parçası.
Ay yarılmıştı; “Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı” (Kamer, 54/1-2)
“Ey Ateş, İbrahim’e karşı serin ve zararsız ol (el Enbiya 21/ 58-69)” emri; “İsa insanlarla beşikte iken de, yetişkin iken de konuşacaktır; o iyilerdendir(3/46) hükmü..
Nuh aleyhisselam ve tufan, Kızıldeniz’i aşıp geçen Hz. Musa ve asası, Hz. Yusuf; müstesna oğlunun gömleğini gözlerine sürünce gözleri açılan Hz. Yakup; aşklarıyla bıçaklara boyun eğdiren Hz. İsmail’ler..
Hayvanların dili ve Hz. Süleymanlar; avazlarını âleme salan Hz. Davudlar ve niceleri seslerini yitiriyor sanki bizden iyice uzaklaşıyor.
Ne olacak hepsini bir bezle siler geçersiniz işte.
Dünün inançsız insanları, apaçık mucizelere ‘büyü’ diyorlardı.
Bugünün dindarları, envaiçeşit markaların, marifetli(!) temizlik bezlerinin, paranın, teknolojinin, oyuncakların gücüyle büyüleniyorlar.
Kurbanlar ve bıçakları, hassasiyet ile algımız değişiyor.
Neyi nerede kullandığımız, üstelik ne yaptığımız artık hiç mühim değil. Yaşayalım yeter.
Bağlamalar (sırf dünyayla sınırlanıp DARalanlar) hangi telden, neleri çalıyor.
Bir bakıma mucizeyi Aslî Sahibi’ ne değil, basit kullara, daha vahimi eşyaya bağlıyor, hamlediyoruz.
Bütün Kâinat mucizesini, akıl uçuran sırları ne yazık ki; bilinçsizce, bir kudret vehmiyle, Rab edasıyla kendimize yakıştırıyoruz.
Maalesef bir ruh kayboluyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.