Devlet erkânına Konu: İstanbul Sözleşmesi
AKP Genel Başkanvekili Sayın Numan Kurtulmuş, katıldığı bir televizyon programında İstanbul Sözleşmesi hakkında şöyle dedi: “Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır.”
Bunun üzerine İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener şöyle dedi: “İstanbul Sözleşmesi kadınlarımıza yönelik şiddetin önlenmesini ve faillerin cezalandırılmasını güvence altına almıştır. İktidar, bizzat imzaladığı bu sözleşmenin hükümlerini derhal uygulamaya geçirmeli, kadınlarımızın mağduriyetine son verecek adımları oyalanmadan atmalıdır.”
İstanbul Sözleşmesi’nin gayesi bu değil; bu bir kamuflaj ve gizlemedir. Rusya dâhil birçok gayrimüslim ülkenin bizim bünyemize uygun değil deyip imzalamadığı bu sözleşmenin asıl maksadı: Lûtîliği, gayrimeşru ve nikâhsız hayatı, eş cinselliği, LGBT’yi meşrulaştırmaktır.
Bir millet, silah zoruyla esir edilebilir, köleleştirebilir; ama soysuzlaştırılıp, kimliksiz hale getirilip yok edilemez. Fakat söz konusu bu illetlerle ve bu menfur silahlarla istenilen baypas yapılarak yok edilebilir. İşte İstanbul Sözleşmesi’nin ana teması budur.
Kadınlarımıza yönelik şiddetin önlenmesini ve faillerin cezalandırılmasını güvence altına alabilmek için yeni bir yasa hazırlanabilir. Bu yasanın gayesi, İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi aileyi çatıştırma, bölme, kocayı sokaklara atma değil; aileyi bütünleme, maddi ve manevi yönden kalkındırma olmalıdır.
İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayanların durumu, bu fiilleri işleyenlerin veya bu bataklığın içine düşen kimselerin durumundan daha aşağı bir durumda olduğu bilinmelidir. Çünkü bu bataklığın içine düşenlerin vebalini de yüklenmiş olmaktadırlar. Kibar-ı kelam mı hadis-i şerif mi bilmiyorum: “Ennasü ala dini mülükihim” Yani “Halk sultanların dini üzeredir. Yani halk, Sultan’ın düşüncesine, görüşlerine, fikriyatına hayat ve yaşam tarzına, felsefesine göre şekil alır.
Bu sebeple Sultan, ukbâda kendi fiillerinden hesaba çekileceği gibi halkının fiillerinden ve gidişatından da hesaba çekilecektir. Bu sebeple hem İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayacaksınız ve hem de nikâhsız hayat tarzını telin edeceksiniz. “Bu ne perhiz be ne lahana turşusu.” “At sahibine göre kişner.”
Günümüzde Nikâhsız hayat tarzı artık meşrulaşmıştır. Normal görülmektedir. Büyüklerimiz, “İbadette gizli kabahatte gizli” derledi. Şimdi gizli bir şey yok, her türlü gayrimeşru hayat tarzı meşrudur. Artık evlenip evlilik sorumluluğunu yüklenmeye gerek yok. Evlilik yaşının otuz ve kırka yükselmesinin sebebi budur.
Yakın gelecekte, Lut aleyhisselam kavmine nikâhı, ümmetinin kızları ile evliliği tavsiye ederdi. Ümmeti de onunla, “eteği temize bak” diye alay ederdi. Bunun gibi evliyalar ve salih kişiler ile aynı şekilde alay edilebilir.
Bir anekdot aktarmak istiyorum: Halife Yavuz Sultan Selim zamanında İran’dan ipek kumaş kaçakçılığı yapmak yasaklanır. Yaklaşık elli kişi bu yasağa aykırı hareket ettiğinden dolayı yakalanır ve cezalandırılması için Halife harekete geçer. Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi araya girer. Kaçakçıların cezalandırılmamasını ister. Halife Yavuz der ki:
“-Sen bizim işimize niçin karışıyorsun?”
Şeyhülislam şöyle cevap verir:
“-Efendim, gümrük memurları göz yummuş olmasaydı, bu insanlar kaçakçılık yapamazdı. Ben sizin ahiretinizi düşündüğüm için araya girdim.”
Biz de devlet erkânının ahiretini düşünerek görüşlerimi samimi bir şekilde yazdım. Onları incitmek, eleştirmek gibi bir düşüncem yoktur. “Emr-i bi’l- ma’ruf ani’l münker” çerçevesinde üzerime düşen görev âcizane yapmaya çalışıyorum. Takdir devlet erkânındır. İnşallah faydalı olur. Devlet erkânı elini çabuk tutar ve harekete geçer ve usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır. Hoşça kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.