Depremlerde İnsanî Koşuşlar ve Diğerleri!
Geçtiğimiz günlerde verdiğimiz şehitler ciğerimizi kavurmuştu. Bunların yazı mürekkebi kurumadan bu sefer kalbimiz dağlandı.
İkisinde de can kaybı vardı ama biri Yüce Yaradan’ın verdiği canı almaya çalışanların çabası diğeri “O”nun Takdîr-i İlahi’siydi.
Her ne kadar ikisi de Takdîr-i İlahî olabilse de birinde alet olan onun yarattığı şeytana uyananın yoluyla.
Diğeri de insanların canından önce kesesinin şişmesini ön plana alanların vasıtası ile de olabiliyordu.
Son cümleyi ele alırsak hâlâ göz önüme getirir belleğim
Konya Nalçacı’daki deprem değil amacı kesesini şişirme işleminde olanlar yolu ile apartmanın ani çöküşü ve bayramda yüzlerce kişiyi kaybedişimiz.
Müsebbipleri, müteahhit Veli dışında mes’ul kişi ve kişilerin aramızda serbestçe zevki safa içinde yaşamlarını sürdürmeleri insanı garka sevk etmez mi?
***
Son Van çevresi depreminin derece büyüklüğü, ta çocukluk yıllarına götürüverdi beni
O zamanlar TV telefon nerde? Günlük gazete bile okuyamazdınız Anadolu’da.
Konya Hadim İlçesi’nin Hakkâri coğrafyasını hiç aratmayan Aladağ Vadisi’nde ki Gaziler Köyü’nün ilkokul öğretmeni rahmetli babam. Konya’dan bir haftada gelebilen Cumhuriyet Gazetesi’nden öğrenirdik olanları.
Şu an bile gözümün önünde. Zamanın Ramazan Bayramı sonu 22 Eylül 1939’da İzmir Bergama’da 6,5 derecesindeki depremde yüz civarında insan kaybı yanında 2000 civarı ev yeksan oluvermişti.
Zamanın ulaşım imkânsızlığı her taraftan yardımı engellemiş oluyordu ama…
Erzincan depremi, daha bir başka idi.
Gazete sayfasında Cumhurbaşkanı Milli Şef İsmet İnönü’nün ziyarete gittiğinde yaşlı kadının ona sarıldığının resmi göz önümden geçmekte.
Yerle bir olmuştu Erzincan. Zaten dayanıksız çoğu kerpiç evlerin mezar olduğu 27 Aralık 1939’da Erzincan depremi. Anadolu tarihinin bilinen en büyük ve en yıkıcı depremi olmuştu.
Aralık 26/27. gecesinde, gece saat 02.00 civarında uyku gafletinin en derin olduğu vakitte meydana gelen bu depremin büyüklüğü bazı kaynaklarda 7.9 bazı kaynaklarda ise 8 olarak duyurulmuştu.
52 saniye sürdüğü belirtilen depremin merkez üssü Erzincan’dı. En fazla can ve mal kaybı da burada yaşandı. Ancak, bu büyük sarsıntı Sivas’tan Samsun’a, Tokat’tan Kırşehir’e, Amasya’dan Ankara’ya, Kayseri’den, Ordu’ya kadar genişleyip uzayan (400x200 km) büyük bir alanı da etkiledi.
Deprem sonrası, yaklaşık 40 bin insanın hayatını kaybettiği, 100 binden fazla insanın yaralandığı 115 bin binanın da yıkıldığı ortaya çıktı.
Yardıma koşabilen insanlar, o nakliye imkânsızlıkları içinde bulunduğumuz Km’lerce uzak köyde bile çuvallara elbise, ayakkabı vs. doldurup iletilmek üzere Konya’ya gönderi de yarış yapmışlardı.
Bu gün şehitlerimiz oluyor oralarda diye bildikleri yerleri ayırmadan yurdun tüm köşelerinin iyiliksever insanlar. Herkesi kardeş bilerek uçarcasına koştular koşmaktalar.
***
Diyorlar ki. “Çanakkale de Kurtuluş Savaşı’nda omuz omuza yurdunu böldürmek istemeyenlere neye koşmayayım onlar benim her yönden beraberlik içinde yaşamak isteyen kardeşlerim…”
Bununla da kalmıyor! Onların elem ve acılarını aynen duyuyor tüm Türkiye’de yaşayanlar.
İftihara gark edecek kardeşlik duygusu. Dünyada eşi var diyen beri gelsin!
Çocuklar bile simit paralarını gönderirken Yüce Yaradan’a böyle insanlarla yaşadığımız için şükrediyorum.
Allah, bize, bizi bir arada tutan tutkalı hatırlatıyor: Kardeşliğimizi…
Parti tüzüklerinden kardeşlik kelimesini kaldıranlar bile şimdi kardeşliğin tam değilse de (BDP Gn. Bşk.) kokusunu hatırladılar!
Maalesef. Madalyonun diğer yüzü de bulunmakta.
Bakın şu Van depremindeki yurdun her köşesinden gelen yardımları. Kendilerine oy verilmesi için tehdit organizasyonu yapanlar bile talan edilmesine sebebiyet vermekteler.
Ya o korkutma içinde alabildikleri oylarla belediye başlarında meclis içinde olanlar!
Yardımlarını bırakın acılı beyanlarını bile görebiliyor muyuz? Yardıma giden Mehmetçiğimiz için mayın döşemekten geri kalıyorlar mı?
***
Ne derin bir anlayış içinde İslam dinimiz
Buda kahrediyor insanı. Beddua edilemezlik edemiyorsun, İslam dininde yapılmaz kaydı olmasına rağmen.
Dün kardeşliği hafife alanların, yüreğin gücünü küçümseyenlerin nerede yanlış yaptıklarını sorgulama günüdür. Yine tuzaklar, her köşe başında kurulmuş pusular olabilecek ama. Kardeşliğimiz hepsini bozacaktır. Türk-Kürt ne demek, biz kardeşiz. Bu deprem, İlahî üslubun dili ile bize kardeşlik duygumuzu yerleştiriyor.
***
Evet BDP Gn. Bşk. hâlâ içine sindirememiş ki “Kardeşliğin kokusu geliyor” diyerek sanki geriden geliş manasını içeriyor. “Birlik beraberlik kardeşlik duygusu doğdu” diyemiyor!
Dış yardımlarla T.C. bütçesini geçen paralarından yardım yapamazken kendilerinin komutasında olanlara yağdırmakta beis görmüyorlar.
Onlar Kürt kardeşimin derdini davasını çözmek için değil.
Türkiye’yi bölebilme uğrunda olanların maşası olarak rahat yaşam sürmekteler.
Ama her şeyi açığa vuruverdi bir yönden bu deprem
Kürt kardeşlerimizde anlamış ve yurdunu koruma yoluna gideceği umudunu getirmiştir inşallah…
Yıllar evveli de bizi ve yurdumuzu bölmeye çalışan düvellere karşı.
İstiklâlimize kavuşturan Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.
***
Sağlık ve Sıhhat içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
İkisinde de can kaybı vardı ama biri Yüce Yaradan’ın verdiği canı almaya çalışanların çabası diğeri “O”nun Takdîr-i İlahi’siydi.
Her ne kadar ikisi de Takdîr-i İlahî olabilse de birinde alet olan onun yarattığı şeytana uyananın yoluyla.
Diğeri de insanların canından önce kesesinin şişmesini ön plana alanların vasıtası ile de olabiliyordu.
Son cümleyi ele alırsak hâlâ göz önüme getirir belleğim
Konya Nalçacı’daki deprem değil amacı kesesini şişirme işleminde olanlar yolu ile apartmanın ani çöküşü ve bayramda yüzlerce kişiyi kaybedişimiz.
Müsebbipleri, müteahhit Veli dışında mes’ul kişi ve kişilerin aramızda serbestçe zevki safa içinde yaşamlarını sürdürmeleri insanı garka sevk etmez mi?
***
Son Van çevresi depreminin derece büyüklüğü, ta çocukluk yıllarına götürüverdi beni
O zamanlar TV telefon nerde? Günlük gazete bile okuyamazdınız Anadolu’da.
Konya Hadim İlçesi’nin Hakkâri coğrafyasını hiç aratmayan Aladağ Vadisi’nde ki Gaziler Köyü’nün ilkokul öğretmeni rahmetli babam. Konya’dan bir haftada gelebilen Cumhuriyet Gazetesi’nden öğrenirdik olanları.
Şu an bile gözümün önünde. Zamanın Ramazan Bayramı sonu 22 Eylül 1939’da İzmir Bergama’da 6,5 derecesindeki depremde yüz civarında insan kaybı yanında 2000 civarı ev yeksan oluvermişti.
Zamanın ulaşım imkânsızlığı her taraftan yardımı engellemiş oluyordu ama…
Erzincan depremi, daha bir başka idi.
Gazete sayfasında Cumhurbaşkanı Milli Şef İsmet İnönü’nün ziyarete gittiğinde yaşlı kadının ona sarıldığının resmi göz önümden geçmekte.
Yerle bir olmuştu Erzincan. Zaten dayanıksız çoğu kerpiç evlerin mezar olduğu 27 Aralık 1939’da Erzincan depremi. Anadolu tarihinin bilinen en büyük ve en yıkıcı depremi olmuştu.
Aralık 26/27. gecesinde, gece saat 02.00 civarında uyku gafletinin en derin olduğu vakitte meydana gelen bu depremin büyüklüğü bazı kaynaklarda 7.9 bazı kaynaklarda ise 8 olarak duyurulmuştu.
52 saniye sürdüğü belirtilen depremin merkez üssü Erzincan’dı. En fazla can ve mal kaybı da burada yaşandı. Ancak, bu büyük sarsıntı Sivas’tan Samsun’a, Tokat’tan Kırşehir’e, Amasya’dan Ankara’ya, Kayseri’den, Ordu’ya kadar genişleyip uzayan (400x200 km) büyük bir alanı da etkiledi.
Deprem sonrası, yaklaşık 40 bin insanın hayatını kaybettiği, 100 binden fazla insanın yaralandığı 115 bin binanın da yıkıldığı ortaya çıktı.
Yardıma koşabilen insanlar, o nakliye imkânsızlıkları içinde bulunduğumuz Km’lerce uzak köyde bile çuvallara elbise, ayakkabı vs. doldurup iletilmek üzere Konya’ya gönderi de yarış yapmışlardı.
Bu gün şehitlerimiz oluyor oralarda diye bildikleri yerleri ayırmadan yurdun tüm köşelerinin iyiliksever insanlar. Herkesi kardeş bilerek uçarcasına koştular koşmaktalar.
***
Diyorlar ki. “Çanakkale de Kurtuluş Savaşı’nda omuz omuza yurdunu böldürmek istemeyenlere neye koşmayayım onlar benim her yönden beraberlik içinde yaşamak isteyen kardeşlerim…”
Bununla da kalmıyor! Onların elem ve acılarını aynen duyuyor tüm Türkiye’de yaşayanlar.
İftihara gark edecek kardeşlik duygusu. Dünyada eşi var diyen beri gelsin!
Çocuklar bile simit paralarını gönderirken Yüce Yaradan’a böyle insanlarla yaşadığımız için şükrediyorum.
Allah, bize, bizi bir arada tutan tutkalı hatırlatıyor: Kardeşliğimizi…
Parti tüzüklerinden kardeşlik kelimesini kaldıranlar bile şimdi kardeşliğin tam değilse de (BDP Gn. Bşk.) kokusunu hatırladılar!
Maalesef. Madalyonun diğer yüzü de bulunmakta.
Bakın şu Van depremindeki yurdun her köşesinden gelen yardımları. Kendilerine oy verilmesi için tehdit organizasyonu yapanlar bile talan edilmesine sebebiyet vermekteler.
Ya o korkutma içinde alabildikleri oylarla belediye başlarında meclis içinde olanlar!
Yardımlarını bırakın acılı beyanlarını bile görebiliyor muyuz? Yardıma giden Mehmetçiğimiz için mayın döşemekten geri kalıyorlar mı?
***
Ne derin bir anlayış içinde İslam dinimiz
Buda kahrediyor insanı. Beddua edilemezlik edemiyorsun, İslam dininde yapılmaz kaydı olmasına rağmen.
Dün kardeşliği hafife alanların, yüreğin gücünü küçümseyenlerin nerede yanlış yaptıklarını sorgulama günüdür. Yine tuzaklar, her köşe başında kurulmuş pusular olabilecek ama. Kardeşliğimiz hepsini bozacaktır. Türk-Kürt ne demek, biz kardeşiz. Bu deprem, İlahî üslubun dili ile bize kardeşlik duygumuzu yerleştiriyor.
***
Evet BDP Gn. Bşk. hâlâ içine sindirememiş ki “Kardeşliğin kokusu geliyor” diyerek sanki geriden geliş manasını içeriyor. “Birlik beraberlik kardeşlik duygusu doğdu” diyemiyor!
Dış yardımlarla T.C. bütçesini geçen paralarından yardım yapamazken kendilerinin komutasında olanlara yağdırmakta beis görmüyorlar.
Onlar Kürt kardeşimin derdini davasını çözmek için değil.
Türkiye’yi bölebilme uğrunda olanların maşası olarak rahat yaşam sürmekteler.
Ama her şeyi açığa vuruverdi bir yönden bu deprem
Kürt kardeşlerimizde anlamış ve yurdunu koruma yoluna gideceği umudunu getirmiştir inşallah…
Yıllar evveli de bizi ve yurdumuzu bölmeye çalışan düvellere karşı.
İstiklâlimize kavuşturan Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.
***
Sağlık ve Sıhhat içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.