Damar sertliği ve kalp hastalıkları önlenebilir

Damar sertliğinin (ateroskleroz) ilerleyici, sistemik bir hastalık olduğunu aktaran Ahmet Kuzgun, “İnsan doğduğu günden itibaren yaşlanmaya başlar. Yaşlanma sürecini belirleyen en önemli hastalık aterosklerozdur. Ateroskleroz kalp damarlarını tutup koroner kalp hastalığına, beyin damarlarını tutup felçlere, kalp ve beyin dışı damarları tutarak periferik damar hastalıklarına ve hipertansiyona yol açar. Dünyadaki ölüm sebeplerinin en başında kalp-damar hastalıkları gelmektedir. Ölümlerin yüzde 29,2’sini oluşturur ve bu ölüm sebeplerini etkileyen ana risk faktörleri önlenebilir risklerdir; beslenme bozukluğu, fiziksel inaktivite ve sigara bunların arasında sayılabilir. Aterosklerozun seyrini etkileyen önemli iki faktör genetik, yani anneden-babadan gelen soy özellikleri ve cinsiyettir. Erkeklerde, kadınlara oranla daha sık görülür. Bazı genetik çalışmaları istisna edersek bu iki risk faktörü konusunda yapacak bir şey yoktur. Yüksek tansiyon, kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı, şişmanlık, sigara gibi risk faktörleri ile mücadele ederek ateroskleroz seyir hızı yavaşlatılabilir. Ancak öncelikle sizin koroner arter hastalığı gelişme riskinizin saptanması gerekir” dedi.
Vakıf Hastanesi’nin kardiyoloji, dahiliye ve kalp-damar cerrahisi kliniklerinde bazı basit testler yaparak ve klinik durumunu değerlendirerek önümüzdeki 10 yıl içerisinde bir kalp krizi geçirme olasılığının saptanabileceğine işaret eden Kuzgun, şöyle devam etti: “Risk faktörleriniz analiz edilerek bu faktörlerin ortadan kaldırılması için gerekli önlemler ve tedavi protokolleri oluşturulacaktır. Bir örnek vermek gerekirse; 50 yaşında bir erkek hasta kolesterolü yüksek, hipertansiyonu mevcut, sigara kullanıyor. Böyle bir hastanın 10 yıl içinde akut miyokard infarktusu geçirme riski yüzde 40’lara kadar çıkmaktadır. Aynı hasta gerekli öneriler, diyet değişiklikleri, günlük spor aktiviteleri, hipertansiyon ve kolesterol yüksekliğinin ilaçlarla tedavisi, sigaranın terk edilmesi sonucu 1 yıllık bir zaman sürecinde infarktus geçirme riskini yüzde 7’lere indirmektedir. Görülüyor ki kalp-damar hastalıkları önlenebilir ve kontrol altına alınabilir hastalıklardır.”